Asgari ücret artışları, her dönem olduğu gibi bu yıl da enflasyon tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Kamuoyunda sıkça dile getirilen “Asgari ücret artarsa enflasyon da artar” yaklaşımının ise eksik ve tek boyutlu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Selva Demiralp, ücret-enflasyon ilişkisinin sanıldığı kadar basit olmadığını vurguluyor.

ÜCRET ARTIŞLARININ FİYATLARA YANSIMASI NORMAL Mİ?

Demiralp’e göre asgari ücret, üretim maliyetlerinin önemli bir unsuru olduğu için ücret artışlarının fiyatlara kısmen yansıması doğal. Nitekim iktisat literatürü de ücretlerden fiyatlara bir geçişkenlik olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu ilişkinin bire bir ve otomatik olmadığının altı çiziliyor.

Bunun temel nedenlerinden biri, üretim maliyetlerinin tamamının emekten oluşmaması. Özellikle sermaye yoğun sektörlerde ücret artışlarının enflasyon üzerindeki etkisi sınırlı kalabiliyor. Ayrıca rekabetçilik ve verimlilik artışı ücret artışlarını absorbe edebilir.

Ayrıca esas nedensellik incelendiğinde, enflasyon arttığında ücretlerin de artmak zorunda kaldığı görülür.

Dünyanın her yerinde reel ücret kaybını önlemek için ücretler enflasyona paralel yükselir.

Kapsamlı bir dezenflasyon programı uygulanırsa, ücret artışlarının enflasyonist etkisi daha adil bir vergi politikasıyla dengelenebilir ve yıl sonu enflasyon tahminiyle uyum sağlanabilir.

Ancak bütün yük Merkez Bankası'nın üzerine bırakıldığında enflasyon düşmediği gibi, beklentiler de katılaşıyor.

28 BİN 75 LİRA ENFLASYONU NE KADAR ARTIRACAK?

Ampirik çalışmalara göre, asgari ücretteki yüzde 10’luk bir artışın enflasyonu yaklaşık 2 puan yukarı çektiğini aktaran Demiralp, bu çerçevede yüzde 27’lik bir artışın enflasyon üzerinde yaklaşık 5,5 puanlık bir etki yaratabileceğini söylüyor.

YÜKSEK SİYASİ TANSİYONUN ENFLASYONAA ETKİSİ

Buna rağmen Demiralp, enflasyonla mücadelede asgari ücret artışını hedef tahtasına koymanın yanlış olduğunu vurguluyor. Çünkü enflasyonu düşürmek adına asgari ücret artışını sınırlamak, bedelin düşük gelirli kesimlere ödetilmesi anlamına geliyor. Oysa arzı artıran, büyümeyi destekleyen geniş kapsamlı bir kalkınma programı, dezenflasyonu daha kalıcı ve adil biçimde sağlayabilir. Siyasi tansiyonun düşürülmesi ve kutuplaşmanın azalması da sermaye girişlerini ve beklenti yönetimini olumlu etkileyerek bu süreci destekler.

TECRÜBELİ ÇALIŞANLARIN ALDIĞI DÜŞÜK ÜCRETLER

Demiralp’in dikkat çektiği bir diğer ihmal edilen konu ise ücret yapısındaki bozulma. Toplumun yaklaşık yarısının asgari ücret civarında gelir elde ettiği sıkça dile getirilirken, tecrübeli çalışanların yeni işe başlayan vasıfsız iş gücüne yakın ücretler alması yeterince tartışılmıyor. Oysa iktisat teorisine göre reel ücret, emeğin marjinal üretkenliğiyle uyumlu olmalı. Deneyimi ve verimliliği artmış bir çalışanın, yeni başlayan biriyle aynı ücreti alması ekonomik mantıkla örtüşmüyor.

SİYASİ BİR ÖDÜL

Asgari ücretin zamanla siyasi bir ödül mekanizmasına dönüşmesi, asgari ücret artarken diğer ücretlerin aynı ölçüde yükselmemesine yol açtı. Demiralp’e göre bu ücret sıkışması, beşeri sermayeyi caydıran, beyin göçünü hızlandıran ve verimlilik artışına dayalı kalkınma hedeflerinin önünde ciddi bir engel oluşturuyor.