İki yiğit, Ertosun ve Koncuk 10 yıldır Andımız için uğraşıyor

2013 yılında bölücü terör örgütüne tavizler verildi. Teröristler Habur sınır kapısında karşılandı. Çadır mahkeme kuruldu ve hiçbiri tutuklanmadı. Otobüslerle il il, ilçe ilçe dolaştırıldı. Üzerlerinden dağda giydikleri terörist kıyafetlerini bile çıkarmadılar. Öyle bir an geldi ki askeri birliklerimizin önünden sözde bayraklarıyla marş söyleyerek geçtiler. Kimse onlara dokunmadı. Çünkü tepeden verilen emir böyleydi.

İlkokullarda 1933 yılından bu yana okutulan “Andımız” birden yönetmelikten çıkarıldı. Yani, onu da yok ettiler. Andımızın kaldırılmasına tepki gösteren çoktu. O tepkileri dikkate aldığınızda binlerce kişinin dava açıp yönetmeliğin iptalini sağlayacağını düşünenler vardı. Tıpkı o dönem Yargıtay 6. Dairesi Üyesi, Devlet Üstün Hizmet madalyalı Ali Suat Ertosun ve Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk gibi. Baktılar ki dava açanların sayısı öyle yüzler, binler değil, bir elin parmaklarını bile geçmiyordu.

Danıştay’a dava açalı 10 yıl oldu. Davayı kazandılar. Ama, gelen siyasi baskılardan olsa gerek, dün “Andımızın” lehinde karar verenler, bu kez Andımızın kaldırılması yönünde karar verdi. Ne İsmail Koncuk, ne de Ali Suat Ertosun bu 10 yılda yıldı. Davalarını bugüne kadar sürdürdüler, bundan sonra da nereye gidiyorsa oraya kadar da sürdürmeye kararlılar. Söz onların, Koncuk konu hakkında şöyle konuştu:

İsmail Koncuk, SÖZCÜ Medya Grubu Ankara Temsilcimiz Saygı Öztürk’ün sorularını yanıtladı.

COĞRAFYADA TUTUNAMAYIZ

“Daha önce Andımızın kaldırılması için dava açıldığında Milli Eğitim Bakanlığı, Andımızın gerekliliğini ortaya koydu. Ne zaman çözüm sürecine girildi, bu kez Andımızı kaldıran, okunmamasını isteyen Milli Eğitim Bakanlığı oldu. Bakanlık bunun için Danıştay’da savunma yaparken adeta utanmış. Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu da kararı verirken hayli zorlanmış. Andımızın ne kadar gerekli bir metin olduğunu ve Anayasamızda ifade bulan Atatürk milliyetçiliğiyle örtüştüğünü, mutlaka okullarımızda okutulması gereken bir metin olduğunu vurgulamış. Komşularımız Irak’ı, Suriye’yi inceleyin. Onların bugün içinde bulundukları durum, millet olamamanın bedelidir.  Anayasamız ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür’ diyor. Dolayısıyla üst kimlik oluşturamazsak burada herkes etnik kimliğini öne alarak aşiretleşme, kabileleşme şeklinde bir yapı oluştuğunda bu zor coğrafyada tutunamayız. Onun için Andımız gibi metinlere ihtiyaç var. Çocuklarımıza Hakkari’de de Edirne, Van, Adana’da da aynı üst kimlik duygusunu okullarımızda öğretmek zorundayız. Şimdi bunu kaldıran Milli Eğitim Bakanları, Cumhurbaşkanı, Başbakan büyük vebal altındadır. Bütün iç hukuk yollarını tükettik. Türkiye’de Danıştay İdari Davalar Kurulu karar verir, o karara itiraz edersiniz,  tekrar görüşür ve o kararı da sonuçlandıktan sonra Türkiye’de iç hukuk yolları tükenmiştir. Biz mücadelemizi sürdüreceğiz. Türkiye’den sonuç alamazsak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğiz.”

BAKAN YUSUF TEKİN DEĞİŞTİ

İsmail Koncuk, halen Milli Eğitim Bakanlığı görevinde bulunan Tekin’in, eğitim meselelerini çok iyi bildiğini belirtiyor, sendika genel başkanı olduğu dönemde Tekin’in 2017 yılında sendikacılarla yaptığı toplantıda, ‘Öğretmen adaylarına KPSS de aldığı puan kadar mülakatta da aynı puanı versek nasıl olur?’ dedi. “Madem mülakatı kaldıramıyorsunuz KPSS’yi etkili kılmak için aynı puanı verirseniz problem ortadan kalkar dedim. Uygulama o tarihten sonra başladı. Aynı Yusuf Tekin bugün çıkıyor Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Mülakatı kaldıracağız’ sözü vermesine rağmen mülakatı savunuyor diyor.”

ATATÜRK SAYESİNDE EZAN VAR

İsmail Koncuk, Devlet Nişanı ve Madalyasından Atatürk siluetinin 2013’te çıkarılması üzerine de kararın iptali için Danıştay’a dava açmıştı. Neden dava açtığını şöyle anlattı: “21 yıldır Atatürk ile bir kavga var ve biz bunu görüyoruz. 2013’te yine Suudi Arabistan Kralına devlet nişanı verilecekti. Ancak Kral, Atatürk’ten hoşlanmazmış. O yüzden madalyadan Atatürk’ün siluetini çıkardıkları söylendi. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusudur. Atatürk olmasa ne ezan okunurdu ne milli bağımsızlıktan falan bahsedebilirdik. Ya Yunan, ya Fransız, ya İngiliz’in sömürgesi bir devlet olurduk. Siz böyle bir insanı hangi hakla devlet nişanından çıkarıyorsunuz? Bununla ilgili davamızı da kazanmıştık. Ancak, üye yapısı değiştikten sonra dava aleyhimize sonuçlandı. İtirazım devam ediyor.”

Andımızı kaldırdılar. Devlet nişanı ve madalyalarda Atatürk silueti yok. Ama okullara dini vakıf, dernek ve cemiyetlerle yapılan, içeriğinin ne olduğu dava açanlardan bile gizlenen protokoller var. Ne İsmail Koncuk ne de Ali Suat Ertosun, 10 yıllık mücadeleye rağmen en küçük bir yılgınlık göstermeden davalarını takip ediyorlar. Bakalım davalar nasıl sonuçlanacak. Bekleyelim, görelim.

PROTOKOLLER DEVLET SIRRI GİBİ GİZLENİYOR

Emekli Yargıtay Üyesi Ali Suat Ertosun, yalnız Andımız için değil, okullarda dini vakıf ve derneklerle yapılan ve içerikleri gizli tutulan protokollerin iptali için açtığı davaları yılmadan sürdürüyor. Andımız davasının son durumu hakkında, “Benim davam gerekli yasal yollar tüketilmediği için usulden reddedilince ben bir yakınım adına açtığım davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürdüm. Benim kendi adıma açtığım davadan henüz karar çıkmadı” dedi.

Ali Suat Ertosun

‘AÇIK VE ŞEFFAF DEĞİLİZ’

Ya, dini vakıf ve derneklerle, Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan protokollere ne demeli? Ali Suat Ertosun, bu konudaki çabasını şöyle analttı: “Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Eğitim il müdürlükleri, genel müdürlükleri olsun çok sayıda dini vakıflar ve cemiyetlerle protokol imzaladı ve bunlar devlet sırrı gibi gizleniyor, saklanıyor. Biz bunların bazılarını bir şekilde bulduk ve ben bazı vakıfların ve cemiyetlerin Milli Eğitim Bakanıyla yaptığı bu iş birliği protokolleri için dava açtım. Bunlardan da öncelikle bazıları hakkında yürütmeyi durdurma kararları verildi fakat daha sonra bu davalar kaybedildi. Biz açık ve şeffaf değiliz. Milli Eğitim Bakanlığı, dini vakıflar ve cemiyetlerle imzaladığı bütün protokolleri açıklasın. Kaç tane imzalamış. Örneğin ben şimdi Din Eğitimi Genel Müdürlüğüne, bir yakınım adına dava açtım. Protoklü bize vermediler. Bu kez, protokolü vermediler diye dava açtım. Bu davayı kazandım. Kazanmamıza rağmen diyorlar ki; ‘protokolü mahkemeye verdik, size vermiyoruz.’ Savcılığa götürdük, savcılık bir yıldır her hangi bir karar vermedi. Olumlu, olumsuz cevap bile vermiyorlar.”