MIT’den Maggie Coblentz ve Danimarka Teknik Üniversitesi’nden Joshua Evans’ın yer aldığı araştırma ekibi, üç farklı noktada aynı anda miso fermantasyonu gerçekleştirdi: Cambridge (ABD), Kopenhag (Danimarka) ve ISS (alçak Dünya yörüngesi).

Üç farklı lokasyonda eşzamanlı başlatılan deneyde, her biri özel bir sensör kutusunda yer alan miso başlangıç karışımları 30 gün boyunca fermente edildi. ISS'deki numune sıcaklık, nem, ışık, basınç ve radyasyon gibi parametreleri ölçen kutuda tutuldu. Kopenhag'daki örnek ise bu kutu olmadan fermente edilerek kutunun sürece etkisi de değerlendirildi.

30 günün sonunda tüm miso örnekleri Dünya’ya geri getirildi ve mikrobiyolojik yapı, tat profili, renk ve doku gibi birçok başlıkta karşılaştırıldı. Uzayda fermente edilen misonun kavrulmuş ve cevizimsi tatlara sahip olduğu belirlendi. Bu farkın, ISS ortamındaki yüksek sıcaklık nedeniyle oluşan ve fermantasyonu hızlandıran pirasin bileşiklerinden kaynaklandığı düşünülüyor.

Mikrobiyolojik incelemelerde de dikkat çekici farklar gözlemlendi. ISS misosunda Staphylococcus epidermidis ve Staphylococcus warneri gibi bakteriler daha yoğun bulundu. Ayrıca yalnızca uzay misosunda tespit edilen Bacillus velezensis bakterisi, ortam farkının mikrobiyolojik çeşitliliği nasıl etkileyebileceğini gösterdi.

Araştırmacılar, bu farklı tat ve mikrobik yapıların sadece gıda üretimi açısından değil, aynı zamanda yaşamın uzaydaki adaptasyon potansiyeli açısından da önemli olduğunu belirtiyor. Coblentz, “Mikroorganizmaların uzaydaki varlığı, uzaya sadece insan değil, mikrobiyal yaşamı da taşıdığımızı ve bunun etik boyutları olduğunu gösteriyor” dedi.

Joshua Evans ise bu tür çalışmaların, uzayda sadece sağlıklı kalmayı değil aynı zamanda kültürel çeşitliliği ve gastronomik ifade biçimlerini de destekleyebileceğini belirtti: “Uzayda nasıl besleneceğimiz kadar, neyi nasıl deneyimleyeceğimiz de önemli.”