Türkiye ve Yunanistan… Kültürleri, tarihleri birbirine derinden bağlı olan iki ülke. 1950’li yılların ortalarında Kıbrıs meselesi Türkive ve Yunanistan arasında büyük bir sorun haline gelmişti. Yunanistan Enosis talebiyle, yani Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması için Birleşmiş Milletler’e başvurmuştu. Türkiye’de bu adım büyük tepki çekti. Resmi politikamız, Kıbrıs’ın bağımsızlığı ya da Türkiye ile birlikte çözüme kavuşturulması yönündeydi.
Türkler ve Rumlar, yüz yıllar boyunca siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda birbiriyle etkileşimde olan iki millet. Kıbrıs Meselesi, 1950’li yıllarda Türk-Rum ilişkilerini en çok etkileyen faktör olmuş, ilişkiler son derece gerilmişti. Takvimler Eylül 1955’i gösterdiğinde o elim günler gelip çatmıştı.
OLAYLARIN FİTİLİNİ ATEŞLEYEN HABER
Olayların fitilini ateşleyen o haber, İstanbul Ekspres Gazetesi’nde yayımlandı. Haberde Atatürk’ün doğduğu evin bombalandığı yazıyordu. Haber radyolarda da yayınlanmasıyla büyük bir etki yarattı. Sonrasında haberin asılsız olduğu ortaya çıktı, evde sadece küçük bir hasar vardı. Ancak haber İstanbul’da büyük bir öfke dalgasını başlatmıştı bile.
6 Eylül akşamı İstanbul’da kalabalık gruplar organize bir şekilde toplandı. Hedefte Rum azınlığa ait iş yerleri, evler, kiliseler ve okullar vardı. Aynı şekilde İzmir’de de benzer olaylar yaşandı. Şiddet ve yağmalama 7 Eylül’e kadar devam etti. İstanbul’da Rumlar başta olmak üzere Ermeni ve Yahudi azınlıklar da saldırılardan etkilendi.
Olaylar esnasında iş yeri, ev, kilise ve okul gibi binlerce mekân tahrip edildi. Yaklaşık 70 kilise ateşe verildi ya da büyük zarar gördü. Olayın raporlarına göre insanlar darp edilmiş, en az 15 kişi hayatını kaybetmiş, resmi rakamlara göre 60'dan fazla kadına tecavüz edilmişti. İstanbul’daki saldırılar özellikle Beyoğlu, Kumkapı, Samatya, Balat ve Kadıköy gibi semtlerde ve ilçelerde yoğunlaşmıştı.
HALK TEPKİSİ Mİ? ORGANİZE BİR SALDIRI MI?
Yaşananlar ansızın gelişen bir halk tepkisi miydi? Yoksa önceden organize edilmiş saldırılar mı? Bazı kaynaklar, olayların Demokrat Parti tarafından provoke edildiğini öne sürdü. Onlara göre amaç dikkatleri Kıbrıs sorunundan iç politikaya çekmekti. Bu tür iddialar uzun süre gündemde kalacaktı.
Olayların ardından Türkiye’nin dört bir yanında geniş çaplı bir kınama yaşandı ancak hükümet olayları durdurmakta geç kalmıştı. Pek çok insan tutuklandı fakat gerçek sorumlular tam olarak yargılanmadı.
Peki, bu olaylar Türkiye’de neleri değiştirdi? Toplumsal anlamda oldukça sarsıcı bir olaydan bahsediyoruz. Sonuçlarını birkaç başlık altında toplamak mümkün.
RUM, ERMENİ VE YAHUDİ AZINLIK DERİNDEN ETKİLENDİ
6-7 Eylül olayları, Türkiye’de azınlıkların toplumsal konumunu değiştirdi. Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıklar derinden etkilendi. Türkiye’den büyük bir göç dalgası başladı. Bu nedenle azınlık nüfusu önemli ölçüde azaldı, yüzlerce yıldır bu topraklarda yaşayan insanlar evlerinden oldu.
Gayrimüslimlerin sadece canlarına kast edilmemiş, iş yerleri ve evleri yağmalanmış, insanlar büyük bir ekonomik zarara uğratılmıştı. Artık Türkiye’deki azınlık gruplar için kendilerini güvende hissetmek hiç olmadığı kadar zordu. Rumların ağırlıklı olduğu tüccar ve esnaf kesimleri de büyük zarar gördü.
Olayların yansıdığı bir diğer alan da uluslararası ilişkilerdi. Türkiye’nin bu alandaki imajı olumsuz etkilendi. Özellikle Yunanistan’la ciddi gerginlikler yaşandı. İnsan hakları konusundaki sicilimiz bozuldu, Batı’daki eleştiri okları bize döndü.
DEVLETİN ROLÜ TARTIŞMA KONUSU OLDU
Yaşananlar resmi anlamda “kontrol dışı bir halk tepkisi” olarak nitelendirilmiş, devletin olaylardaki rolü uzun süre tartışma konusu olmuştu. Sonrasındaki süreçte azınlıklar üzerindeki resmi ve gayri resmi baskılar artacaktı.
6-7 Eylül olayları Türkiye’nin yakın tarihindeki önemli bir köşe taşıydı. Ancak toplumsal hafızadaki yeri uzun yıllar tartışma konusu oldu. Yaşananlar yeterince ele alınmadı, üzeri örtbas edilmeye çalışıldı. Son yıllarda daha fazla gündeme geldiği aşikâr ancak hâlâ azınlıklara yönelik travmanın ve toplumsal ayrışmanın sembolü olarak anılıyor.