Yalanlar paçalardan aktı. Yalancılar dürüstlük, fazilet, ahlak, din, Allah, ayet, kitap, hac, umre, üniversiteye cami sokma, liseye mescit açma maskesi taktılar. Servetlerini büyüttüler. Oğullarını, kızlarını, damatlarını, gelinlerini varlık sahibi, mevki sahibi, vakıf sahibi, koltuk sahibi para ve güç sahibi yaptılar.
Yalan dolu bir yıl bitiyor.
“Huzur bizde” dediler.
Oluk oluk kan akar oldu.
“İstikrar biziz” dediler.
Genç fidanlar şehit tabutlarında baba evine getirilir oldu. 2015 yılını Doğu’da ve Batı’da, Güney’de ve Kuzey’de “anaların ağladığı, ülkenin bölündüğü, huzurun bittiği, adaletin çöktüğü bir yıl olarak” bitirdiler.
Yalanı kıble yaptılar.
Attıkları her adım yalandı:
Gözyaşı getirdi.
Buldukları her çözüm yalandı.
Ölümleri çoğalttı.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu şehirleri “nefret-kin-ölüm çoğaltan” viraneler oldu ve batı Anadolu kentleri de “yükselmekte olan nefreti-kini- ölümü” çaresizlikle seyreden beldeler haline geldi.

* * *

2015 yalanla bitti.
Şehitler tabut tabut geliyor.
Onlar “Başkanlık” diyor.
Oluk oluk kan akıyor.
Onlar da “Özerklik” diyor.
Danışıklı dövüş içindeler.
Biri “Başkanlık” peşindeydi.
Öbürü “Özerklik” istiyordu.
Aralarında anlaşmışlardı.
Bugün halkın önünde birbirlerine “kaçak çay artistliği yapma” diye küfürler ediyorlar ama “özyönetime geçilmesi ve PKK’nın da dağdan inerek özerkliğe geçmiş Doğu Anadolu şehirlerini koruyan resmi üniformalı ordusu haline getirilmesini ve buna karşılık “başkanlık sistemine” geçilecek anayasanın bir olup Meclis’ten çıkarılmasının pazarlığını yapmışlardı.
Kandil- Öcalan- HDP.
Ankara- MİT- AKP.
Bu iki hat kurulmuştu. İkisi de devletin bilgisi altındaydı. İmralı’ya giden heyetler. Verilen akıllar. Sorulan niyetler. Hepsi sesli ve görüntülü kayıtlara alınmıştı. Diyarbakır meydanında okunan mektuba dökülmüş niyetlerin hepsi “özerklik ve başkanlık” birlikte kotarılması üzerine bina edilmiş fakat batıdaki halka “analar ağlamasın” narkozu verilerek yalan ambalajı içinde sunulmuştu.
Esnaf kurnazlığı!
Bak çözüm oldu diyeceklerdi.
7 Haziran seçilerinde halk narkozdan uyanabileceği işaretini verince; “yeni bir danışıklı dövüşe” ihtiyaç doğdu.
Sen hendek kazdır.
Ben barikatı vurayım.
Sen 14 madde yayınla.
Ben senin partini kapatayım.

* * *

Yıl yalanla bitti.
Yalan yeni yıla da taşınacak; “hendekler ve barikatlar bütün Türkiye’ye yayılacak” ve bir süre de böyle gittikten sonra ve ABD ile Rusya’nın birlikte desteği ile PYD yani PKK Fırat’ın batısına iyice yerleştirildikten ve iki süper güç Suriye ile Irak’ı emperyalist pay edip yuttuktan sonra iki hat (Kandil-Öcalan-HDP hattı ile Ankara-MİT- AKP hattı) yeniden görüşmeye başlayacak.
Özerklik demeyelim.
Halkta alerji doğuyor.
Yeni bir isim bulalım, söz gelimi “Mahalli Muhtariyet” diyelim.
Yeni yalan hazırlanıyor!

Seni taklitçi seni!


Bu kadar olay arasında kaynadı gitti, yazamadım. Atatürkçüleri, ülkenin bölünmesini istemeyen ve “ulus devletten yana” olanları
50 yıldır, “seni taklitçi... seni batı özentisi... seni gidi omurgasız seni...” diye eleştirip durmuşlardı. Necip Fazıl’ı anma gününde Cumhurbaşkanı’nın isteği üzerine kürsüye gelen geçen yılın saygı ödülü sahibi Nuri Pakdil, konuşmasını; “Ne Mutlu Müslümanım diyene” diyerek bitirdi. Heyecanla alkışladılar. “Ne Mutlu Türküm diyene” ulusalcıların, kullandığı bir söylem... Ulusalcıların 90 yıllık söylemini taklit edip birbirlerini alkışlıyor, ödül veriyorlar. Seni gidi taklitçi seni...