Belirgin ve büyük bir hukuksuzluk içinde yapılan halkoylamasının toplumsal yapıda yarardan çok yara açtığı kanısındayız. AKP’lilerin reisleriyle ağalarının bu süreçte ilkelerde, değerlerde, kurumlarda, ulusal yapıda, kişiliklerinde neden olduğu yıkımlar (tahribatlar) kendilerinin geleceğini de etkileyecek olumsuzluklardır. Böyle bir halkoylamasında evetçiler çoğunluk kazansa da yitirmiş, hayırcılar azınlıkta kalsalar da kazanmış sayılır. Ama olanlar Türkiye’mize oluyor, yazık oluyor.
Her yerde, her katta, her konuda çözülme ve bozulma sürüyor. “Her şeyin cılkı çıktı” denilecek bir zamanı yaşıyoruz. Panolardan, afişlerden, medya organlarından taşan yalanlarla, aldatıcı sunuşlarla gerçekler çarpıtılıp saptırılmış, devlet olanaklarıyla donanan iktidarcılar her yolu ve her yöntemi deneyerek sonuç almaya çalışmıştır. Yaraşır nitelikten yoksun olanlar yaldızlandı.
Yine, kanımızca, gerekli değişiklikleri bırakıp gereksiz değişiklikler için yapılan halkoylaması, ulus için değil kendileri için düzenlendiğinden Anayasa ve yasa kurallarını gözardı ederek tartışılmaz bir yanlılıkla propoganda yapan devlet temsilcileri, tek adamlık ve despotluk düzeni için, çabalarını sürdürdüler.

DURUM

İnsanlık, toplumsal barış, ulusal dayanışma, dostluk ve kardeşlik ile yurttaşlık bir yana bırakılıp karşıtlık ve ayrıştırma kışkırtıldı. İlerici gazeteciler, aydınlar tutuklu. Akademisyenlerin FETÖ’cü olmayanları meslekten atıldı. Olağanüstü hal uygulaması sürdü. Örnek olması gereken devlet temsilcileri sıfatlarıyla bağdaşmayan sert, kaba, çirkin sözlerle karşı görüşte olan yurttaşları azarladı, karaladı, suçladı. Korkak ve çıkarcı patronlarıyla medya çoğunluğu, uşaklık ve kölelik düşüşleriyle iktidarın elinde. Genel seçimler gibi yürütülen bir sözde halkoylaması. Dincilik yetmiyormuş gibi Kürtçülük bile kullanıldı. Ne Yüksek Seçim Kurulu ne de savcılar gereken işlemleri yapabildi. Her şeyle, herkesle oynandı.
Bay RTE’ın yakındığı ikibaşlılık hiç olmadı. Başbakanın haddi mi RTE’a karşı çıkmak, onun buyurduğunu yapmamak ya da ona karşı bir şey yapmak? Bay RTE andına asla uymadı. Değişikliği söz kalabalığıyla geçiştirip sürekli ve yakışmayacak biçimde anamuhalefet liderine çattı. Hem de aşağılayıp hakaret ederek. Denetimi, önlenip engellenmesi olanaksız ölçüde yetkilerin neden olacağı sakıncaların onarılıp giderilmesi çok güçtür.
AKP’liler “FETÖ’nün siyasî ayağı yok!” diyor. Söylediklerine kendilerinin inandığını sanmıyoruz. Her yere, siyasetçilerin denetim, gözetim ve yönetimindeki her yere girip etkin olacaklar ama AKP’liler içinde olmayacaklar. Hem böyle olmayacak, hem de ülke düzeyinde, üniversitelerde, Silâhlı Kuvvetler’de, Emniyet’te, yargıda, yönetimde binlerce FETÖ’cü olacak. Savunmalarına çocuklar bile inanmaz. Siyaset bunlarla olmasa, bunları desteklemese güç kazanmazlar, çoğalmazlardı.Önceki yakınlıklarının fotoğrafları, birbirlerine okşayıcı ve destekleyici sözleri kamunun bilgisi içinde. “Ne istediler de vermedik, dönsün de hasret bitsin” açıklamaları unutulmuyor. 17/25 Aralık 2013 olaylarına ilişkin konuşmaların inkârı gibi FETÖ’cülük de inkâr ediliyor. Siyasal ayak saklanarak korunuyor.

SONUÇ

Sonuç ne olursa olsun yaşamımızda, gelecek umudumuzda bir dağınıklığa ve zayıflığa düşmeyelim. İlkelerimizden, doğru bildiğimizden sapmadan benimsediğimiz değerleri savunmayı sürdürerek karanlıkları ve güçlükleri aşma çabamızı sürdüreceğiz. Halkoylamasında “Hayır” diyenlerin karşısında yalnız AKP’liler ve yandaşları değil devlet vardı.
Bir yanda yaşam güçlüğü, işsizlik, adaletsizlik, hukuksuzluk, ayrımcılık, iç ve dış tehlikeler, bir yanda sarayları, kasrı, köşkleriyle cumhurbaşkanı. İçişleri Bakanı’nın bir ay önceki açıklamasına göre; “Bugüne kadar 113 bin 260 kişi FETÖ’yle ilgili gözaltına alınmış ve yaklaşık 745 kişinin gözaltı işlemi devam ediyor. Tutuklu sayısı 47 bin 155, adlî kontrolle bırakılan 41 bin 499 kişi ve serbest kalan da 23 bin 861 kişi. 863 de firari. Tutukluların 10 bin 732’si polis, 7 bin 463’ü asker. 168’i general. 2 bin 575’i yargıç ve savcı. 26 bin 177’si sivil. 208’i de mülkî idare amiri.” Şehitler ayrı. Bugün bu rakamlar daha da arttı.
Daha ne olsun? Nasıl oldu, kimler yaptı, yaptırdı? Düştüğümüz durumun sorumluları kimler? Sonuçlar ortada. İktidarın notlarını verip karnesini düzenlemek ulusun hakkı.