Moza bint Nasır el-Misned, namı diğer Şeyha Moza, 1995’ten beri Katar’ı perde gerisinden yöneten kadın.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de popülerdi ama İstanbul Arnavutköy’de, tam da Kanal İstanbul’un geçeceği söylenen güzergahta satın aldığı 44 dönüm arazi ile ülkemizdeki ününe de ün katmış oldu.

Bugün biraz Şeyha Moza’dan ve Kanal İstanbul’a bakışımı nasıl değiştirdiğinden söz edeceğim.

Diplomasi muhabiri olarak çalışmaya başladığım yıl, yani 1995, Ortadoğu’nun hareketli olduğu bir yıldı. Şeyha Moza’nın ismi de o yıl duyulmaya başlanmıştı.

Malum, Arap Yarımadası’nda emirler ölene dek yönetimi bırakmazlardı. Ancak Al Thani ailesinin Katar’ında durum farklıydı.

1972’den beri Katar’ı yöneten Khalifa (Hamad Al Thani’nin oğlu), Haziran 1995’te İsviçre’de seyahatteyken üçüncü eşinden tek çocuğu olan Hamad (Khalifa al Thani’nin oğlu) tarafından devrilmişti. Hamad, babasının diğer üç eşinden olan dört kardeşinin arasından sıyrılıp Khalifa’nın yerine geçtiğinde ikinci eşi Moza’ydı.

Moza, Ortadoğu’daki diğer emir eşlerinden çok farklıydı. Sosyoloji okumuştu. Eğitim konusunda çok önemli kampanyalara imza atmıştı. Ünlü bir Fransız firmasını satın alarak ticarete de atılmıştı. Katar’da eğitim, sağlık ve sosyal alanda çalışma yürüten birçok kuruluşun yönetiminde de bizzat bulunuyor.

İkna yeteneğinin büyüklüğünü anlatmak için, formalarına yıllarca ilan almayan Barcelona Futbol Kulübü’nün, bizzat kendisinin kurduğu Katar Foundation’ın ilanını almasını örnek verirler.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için Doğu Akdeniz’de doğalgaz arayan Qatar Pettroleum’un da Tank Palet Fabrikası’na ortak olan Qatar İnvestment Authoroty’nin de perde gerisinde Şeyha Moza’nın olduğu biliniyor.

Eşi gitti oğluyla iktidarda kaldı


2010’lu yılların başında Katar’da ilginç bir çekişme yaşanıyordu. Ülkenin en güçlü isimlerinden biri olan başka bir Hamad (Jassim al Thani’nin oğlu), 1992’den beri dışişleri bakanıyken 2007’den itibaren Başbakanlık görevini de üstlenmişti. Dünyanın birçok yerinde çok büyük yatırımları ve uluslararası ilişkileri mevcuttu.

Şeyha Moza, “Katarı perde gerisinden yöneten kadın” diyenlere “Evet ülkeyi ben yönetiyorum ama sahibi HBJ” karşılığını veriyordu. HBJ, Hamad bin Jassim’in kısaltılmasıydı.

2013 yılına gelindiğinde, bütün dünyada 30 milyar dolara yaklaşan servetiyle, eşi benzeri olmayan 120 metrelik yatıyla ünlenen HBJ’in, eşi Hamad’ı devirmesinden endişe ediyordu.

Sinyaller de batının ve Suudi Arabistan’ın bu yönde bir darbeye destek vereceğini gösteriyordu.

Hamad’ın üç eşinden 11 oğlu ve 13 kızı olmasına karşın Moza, kendisini yönetimi oğlu Tamim’e devretmeye ikna etti.

Hamad, televizyon kameralarına geçerek, yönetimi Moza’dan olan oğlu Tamim’e devrederken “yeni bir sayfa açmak gerek” diyordu.

1995’teki kansız darbeden sonra 2013’te bir kansız darbe gerçekleşmişti ve Moza yine etkiliydi. Bir taş ile iki kuş vurmuş, hem oğlunu Emir yapmış, hem HBJ’i saf dışı bırakmıştı. Aynı zamanda da Tamim üzerinden yönetimdeki gücünü korumuştu.

İleri görüşlü biri


Moza’nın eşinin yerine geçirdiği yeni emir Tamim’i uzun süredir bu göreve hazırladığı biliniyordu. Zira Tamim İngiltere’de eğitim görmüştü. Üstelik İngiltere tahtının varisi Prens Harry ve kardeşi William’la aynı askeri akademiye, Sadhurst’a gönderilmişti.

Anlayacağınız, Şeyha Moza, bir yatırım yapıyorsa, önünü arkasını iyi hesaplamıştır.

Bugüne dek “Kanal İstanbul Projesi siyaseten kullanılan, ancak bu ekonomik koşullarda yapılması zor bir projedir” diyordum.

Ancak işin içinde Şeyha Moza olunca, bu fikrim değişmeye başladı.

Bu arada son bir not olarak aktarayım:

Şeyha Moza, Beşar Esad’ın eşi Esma ile çok yakındı ve Suriye iç savaşı başlamadan hemen önce Şam’da görkemli bir saray inşa ettirmişti. Bugün ise Esad karşıtı güçlere en büyük desteği veren ülkelerden biri Katar ve haliyle El Thani ailesiyle Esad ailesi kanlı bıçaklı.