Sevgili okurlarım, milyonlarca insanımız eşi menendi görülmemiş bir hayat pahalılığı altında eziliyor, inim inim inliyor. Zamları dayadılar...

Ve pembe hayallerini 2023 yılına sarkıttılar. Hele o yıl bir gelsin, görün bakın her şey nasıl normale dönecek, seçim öncesinde hayat nasıl ucuzlayacak, yolsuzluklar, vurgunlar ve soygunlar nasıl azalacak!

Hayat pahalı olabilir... Ancak bu gibi durumlar geçicidir!

İktidar önlemlerini alır ve bu gidişe belli bir süre sonra çözüm bulur.

O günler gelene kadar ölen ölür kalan sağlar bizimdir!

★★★

Türkiye genelinde gerçek enflasyon geçen yıl yüzde 60’a ulaştı. Siz bakmayın söylenen yalanlara, gerçek rakam budur.

Bu durumda ne yapacaklarını şaşırdılar, komik olaylara imza attılar.

Marketlere, bakkallara, manavlara, kasaplara, pazar yerlerine belediye zabıtalarını ve Ticaret Bakanlığı müfettişlerini gönderip fiyat artışlarını araştırmaya, denetim altına almaya kalkıştılar!

Herkes gülüyordu ağlanacak halimize.

★★★

Bugün size hepimizin üzerine çöktürdükleri iki yüz kızartıcı olaylar söz etmek istiyorum...

Biliyorsunuz, 1 ocak 2022’den geçerli olmak üzere elektrik ve doğalgaz fiyatlarına acımasız zamlar yaptılar.

Fakat hepimizi ilginç sürprizler bekliyordu...

Evlerimize, iş yerlerimize gelen yılın ilk faturalarında gerçek ortaya çıktı.

Zamlar çoktan yürürlüğe sokulmuştu bile...

Dağıtım şirketlerine ödememiz gereken paralar birdenbire ikiye katlandı.

Bundan sonra bu ayın sonunda gelecek zamlarda, bu vurgun daha da netleşecek.

★★★

Gerek elektrik ve gerekse doğalgazın dağıtım ve satışını bu iktidar yıllar önce özel sektöre devretmişti.

Elektrik ve doğalgaz sayaçlarını onlar okuyor, faturaları evlere ve iş yerlerine onlar gönderiyor. Yani tahsil edilen para önce onların cebine giriyor.

Peki ama zamlar 1 Ocak itibariyle yürürlüğe girmemiş miydi!

Sayaçlarda yer alan yeni tarifelerin, yani zamlı fiyatların ancak 1 Ocak sonrasındaki tüketimler için geçerli olması gerekmez miydi!

Oysa hepimize, milyonlarca müşteriye erkenden gönderilen faturalarda yer alan rakamlar zamdan öncesine aitti.

Başka bir deyişle bir kez daha kazıklanmıştık.

★★★

Bunun anlamı şudur...

Bu iktidar zamların yılbaşından geçerli olacağını açıkça ilan etmişti.

Ama işin başka bir özelliği (!) daha vardı.

Bu iktidar elektrik ve doğalgaz şirketlerine daha önceden haber uçurmuştu:

“Biz zamları yılbaşı itibariyle diye açıklayacağız ama siz zamlı faturaları hemen gönderebilirsiniz!..”

Ve zamlı faturalar ocak ayının daha ilk günlerinde milyonlarca adresi gönderildi!

Evet, topluca bir kazık daha yedik.

Şu ciddiyetsizliğe, açıktan yapılan şu büyük vurguna bakar mısınız..

Demek ki milletin henüz bilmediği, haberdar olmadığı zamlar bile onların kulağına önceden fısıldanmıştı.

★★★

Zamlı tarifeden faturalar gönderildi... Konutların ve iş yerlerinin elektrik ve doğalgaz bedeli büyük artış gösterdi.

Bütün Türkiye’de insanlar çaresiz kaldı.

Şu anda herkes bu soğuklarda ya ısınma maliyetinden tasarruf edip üşüyor ya da elektriğini kapatıyor.

Sitelerde ve apartmanlarda aidatlar bir misli artırıldı, protestolar oldu, yöneticilerle kat malikleri arasında büyük olaylar çıktı.

Kat malikleri bu durumu protesto ederken yöneticiler çaresiz...

Zamlı tarifeler herkesin kafasında patlamış durumda...

Ve hiç kuşkum yok, şimdi ağlaşmakta olan kesimlerin önemli bir bölümü “Yine de tek çare AKP” deyip seçimde oylarını onlara verecek!

Balık hafızalı bir toplumuz, bu olanları da unuturuz!

AKP’nin güvendiği slogan da zaten bu...

Yap yapabildiğin kadar ez ezebildiğin kadar, bunlar nasıl olsa unutur.

★★★

Daha önce yazmıştım, bundan sonra da yazmayı sürdüreceğim.

Bizi yönetenler işin kolayını buldu!

Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmenin en kolay birinci yolu ulusal varlıklarımızı sağa sola peşkeş çekmek, ikincisi ise her mal ve hizmete sürekli zam yapmaktır.

Ama bunlar zam yaparken bile sapıttılar, dağıtım şirketlerine ayrıcalık sağlamaktan onlara milletin sırtından vurgun yaptırmaktan utanmadılar.



Sevgili okurlarım, yağmurlu bir Ankara gününde Bülent Ersoy tekerlekli sandalyesi ile Anıtkabir’i ziyaret ediyor. Yanında Anıtkabir’de görevli bir denizci subay şemsiyesini açmış, onu ıslanmaktan koruyor.

O şemsiye başka günlerde başkaları için de açılır mıydı yoksa sadece o subayın insancıl bir davranışı mıydı onu bilemeyiz.

Sonrasında olanları medyadan izledik...

Milli Savunma Bakanlığı şemsiye soruşturması açmış...

Ve jet hızıyla bitirilen soruşturma sonunda Anıtkabir komutanı görevinden alınıp Hakkari Yüksekova’ya atanmış, takım komutanı da görevden alınmış. Her şey çok çabuk olmuş!

★★★

Bu durum bana bir süre önce yaşadığımız başka bir olayı anımsattı...

TSK’da görevli Mehmet Sarı isimli bir amiral vardı.

Bu şahıs belli günlerde forsu açık makam aracıyla tarikat evlerine gidip zikir törenlerine katılırdı.

Hadise günün birinde belgelendi.

Amiral beyin bu zikir törenlerinde çekilen cüppeli, takkeli, sarıklı fotoğrafları medyada yer aldı ve kıyamet koptu.

Meclis’te önergeler verildi, sorular soruldu ama hiçbirine yanıt gelmedi.

★★★

Oysa Bay Amiral’in görevden derhal alınması ve hakkında soruşturma başlatılması gerekiyordu. Yaptığı iş devletin ve Cumhuriyet rejiminin bütün kurallarına ve yasalarına aykırı idi.

Ancak gelin görün ki bu şahıs aylarca görevde kaldı. Demek ki iktidarın Milli Savunma Bakanlığı ona dokunamıyordu...

En sonunda, geçen yıl Ağustos ayında yapılan Yüksek Askeri Şura toplantısında emekli edildi.

Sözüm ona soruşturma aylar boyunca sürmüştü...Ve dikkat ediniz, ihraç edilmedi, adeta ödül verilir gibi maaşı, ikramiyesi ve bütün sosyal haklarıyla birlikte emekli edildi.

★★★

Anıtkabir’de Bülent Ersoy’a ıslanmasın diye şemsiye tutulmasına göz yuman komutan şimdi hiç zaman yitirmeden Yüksekova’ya sürgün edildi, takım komutanı açığa alındı...

Oysa resmi makam aracıyla tarikat evlerine gidip kafasında  sarığı  ve  takkesi üzerinde cüppesiyle zikir yapan amiral Mehmet Sarı hakkında aylar boyunca hiçbir işlem yapılmamıştı.

Cumhuriyet ordusunda böylesine çelişkiler, pes doğrusu!