İYİ Parti Sözcüsü ve Medya İlişkileri Başkanı Kürşad Zorlu, Başkanlık Divanı Toplantısı’nın ardından genel merkez binasında basın toplantısı düzenledi.

"ORTA SINIF YOK OLUYOR"

Lozan Barış Antlaşması’nın 100. yıl dönümünde, ekonomik bağımsızlığı tehlike altında olan ve milyonlarca vatandaşı yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşayan bir ülke konumuna geldiklerini söyleyen Zorlu, sözlerini şöyle sürdürdü;

*Mutlu bir azınlığın dışında, hemen her sektörde pek çok meslek grubunun yaşam koşulları kötüye gitmekte ve en önemlisi orta sınıf tamamen kaybolmaktadır. Dünün orta sınıfı artık yoksul, yoksulluk ise açlık sınırının altında yaşamak demektir.

*Öyle ki, Türkiye ortalamanın altında bir eğitim, ortalamanın altında bir gelir ve ortalamanın altında bir demokrasi tuzağına düşmüş durumdadır.

*Türkiye’de bu gelişmeler bilerek ve isteyerek bu noktalara getirilmiştir.

*Ülkemizde bırakın bir ev almayı, bir araba almak milyonlar için hayal hâline gelmiştir. Son iki yıla bakıldığında araç fiyatlarında yüzde 300 ile 440 arasında değişen artışlar söz konusudur.

YENİ EKONOMİ MODELİNE YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Siyasi iktidarın emeklileri “gözden çıkardığını” dile getiren Zorlu, “Sayın Erdoğan; ‘Memura, emekliye bütçe imkânları dâhilinde en iyi zammı verdik.’ dese de asıl önemli olan şeyi gözden kaçırmaktadır. Bu delik deşik bütçe koşullarını ortaya çıkaran kendi yönetimleri ve aldıkları kararlar değil mi? Hatırlarsanız yaklaşık 2 yıl önce yeni ekonomi modeli deyip bazı kararlar aldılar. Sonra da ‘Rasyonaliteye dönmemiz lazım’ diyerek çark ettiler.” şeklinde konuştu.

Eylül 2021’de, 23,6 milyar TL olan Merkezi Yönetim Bütçe Açığı’nın 2023 yılı Haziran ayında yaklaşık 220 milyar TL’ye ulaştığına dikkat çeken Zorlu, dolar kuru ile benzin ve kiralık konut fiyatlarındaki artışları sıraladı.

"EMEKLİLERİ AÇLIK SINIRININ ALTINDA BIRAKTINIZ"

Emeklilerin açlık sınırının da altında bırakıldığını vurgulayan Zorlu, "Hiç mi düşünmüyorsunuz, hayatlarının geri kalanında huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmeleri gerekirken, siz onların en temel haklarını ellerinden aldınız. Emeklilik, artık çalışanın neredeyse en büyük korkusu hâline gelmiştir. Çok uzak bir zamandan bahsetmiyorum, yakın zamana kadar insanlar emekli ikramiyesi ile ev alıyordu ev! Şimdi ise değil ev almak, araba bile almak imkansız” ifadesini kullandı.

"TÜRKİYE ASGARİ ÜCRETLİ ÜLKESİ HALİNE GETİRİLİYOR"

Bugün en düşük emekli maaşının; açlık sınırının yüzde 70’ine, asgari ücretin yüzde 65’ine tekabül ettiğine işaret eden Zorlu, “SGK, Bağ-Kur ve memur emeklileri ile birlikte düşünüldüğünde yaklaşık 15 milyon vatandaşımızın yüzde 70’i açlık sınırı altında bir ücretle yaşamaktadır. Yoksulluk sınırı ise en düşük emekli maaşının 4 buçuk katına ulaşmış. Türkiye bir asgari ücretli ülkesi hâline gelirken çalışanlar ile emekliler arasındaki gelir makası açılmıştır. Bugün bir çalışan emekli olduğu takdirde gelirinin yaklaşık yüzde 58’ini kaybetmektedir. Bu gelir kaybı 2003’te yüzde 27’de idi.” şeklinde konuştu.

İKTİDARA ÇAĞRI

İşçinin, memurunun, emeklilerin enflasyona karşı korunmasının, enflasyonu kontrol etmekle gerçekleşeceğini, bu noktada Merkez Bankası kararlarının da mücadele konusunda ciddiyete işaret etmediğini vurgulayan Zorlu, iktidara şöyle seslendi:

*Her şeye rağmen siyasi iktidara bir kez daha sesleniyoruz. Hatanızdan daha fazla geç olmadan dönünüz.

*Gelin, yarın olağanüstü toplanan Meclis’te hem emeklilerimizin sıkıntılarını hem de ekonomide yaptığınız yanlışları tekrar görüşelim. Meclis’te ara vermeden yüce Türk milletinin temel sorunlarını çözmek adına çalışmaya devam edelim.

*Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir çalışmaya daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönem olmamıştır. Vatandaşımız umutsuz, mutsuz ve çaresizken Meclis’in çalışmalara devam etmesi onların vekilleri olarak bizlerin asli görevidir.

İLAÇTAKİ DÖVİZ KURUNA ZAM

İlaç fiyatlandırmasında kullanılan döviz kuruna yüzde 30,5 zam yapılmasına da değinen Zorlu, “Ortadaki problem o kadar büyük ki gerçek kurun 30 TL olduğu bir ortamda ilaç sıkıntısı yine ortadan kalkmayacağı gibi vatandaşın çilesi artarak devam edecek. Zira Türkiye’de ilaç sektörü geçen yılki hacmin yüzde 45’ni ithalat yoluyla gerçekleştirmiş. Yerli üretimde kullanılan ana etken maddenin de yüzde 90’ı da ithal. Böylesine stratejik bir sektörde dışa bağımlıyız. Bu sebeple hayati öneme sahip ilaçlara vatandaşımızın erişim oranı sadece yüzde 15 dolayındadır.” dedi.

"SIĞINMACI YÜKÜ TAŞINAMAZ HALE GELDİ"

Sayıları 10 milyonu aşan Suriyeli sığınmacıların ve kaçak yabancıların da etkisinin de unutulmaması gerektiğine işaret eden Zorlu, şunları söyledi;

*Elbette insanların sağlık ve ilaç hakkı var. Ancak iktidarın yanlış ve öngörüsüz politikaları sebebiyle sığınmacı yükü her alanda taşınamaz bir hâle gelmiştir.

*Bakın her ay kayıtlı sığınmacılardan dolayı en az 1 milyon, yılda 12 milyon reçeteye devlet ödeme yapmaktadır. Hatta 3-6 ay arasında yaşanan gecikmeler sebebiyle birçok eczane diğer vatandaşlarımıza hizmet vermekte zorlanmaktadır.

*Öyle ki geçici koruma kapsamındakilerin kamplardan tamamen çıkarak artık tüm ülke sathına yayılmaları özellikle büyükşehirlerde ilaç sıkıntısına artırıcı bir etki yapmaktadır.

HATAY AÇIKLAMASI

*Bugün ne yazık ki Hatay’ın demografik durumu giderek milletimizin aleyhine değişmektedir. Buna bir son verilmediği takdirde Türk yurdu Hatay ve Hatay gibi onlarca şehirlerimiz de tehlike altındadır.

*Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin demografik yapısının korunmasına yönelik olarak Mustafa Kemal Atatürk 1934 yılında, bugünleri düşünerek yüzde 10 yabancı sınırlaması getirmişti. Ancak siyasi iktidarın yanlış politikalarıyla bu sınırlama 2006 yılında kaldırılmıştır.

*Esas hedef, ivedilikle geri gönderme sürecinin başlatılması olmalıdır. Atatürk’ün getirmiş olduğu yüzde 10 yabancı sınırının yeniden getirilmesi zamanı gelmedi mi diye soruyoruz.

*Vatandaşımızın isteğinin de bu yönde olduğunu görüyoruz. Bu hususla ilgili TBMM Başkanlığı’na verdiğim yazılı soru önergesi ile milletimizin merak ettiği bazı soruları İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya’ya sordum.

KILIÇDAROĞLU VE ÖZDAĞ ARASINDAKİ PROTOKOL

Zorlu basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ arasındaki protokole yönelik partisinin görüşü ve Genel Başkan Akşener’in protokolden haberi olup olmadığı sorulan Zorlu, şöyle konuştu:

*Biz en başından bu yana şeffaflık ilkesini ayakta tutmak için büyük mücadele verdik. Sayın Genel Başkanımız seçim öncesinde de sonrasında da bu ilişki biçimini bu ilkeye sağdık kalarak büyük bir özveriyle yürüttü.

*Bir bilgiyi özellikle paylaşmak isterim. 2 Mart’taki toplantıda önce, geçiş süreci yol haritasının belirlenmesi konusundaki öneri karşısında öncelikle Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi gerektiğini, çünkü aksi durumda bunun bir pazarlık gibi anlaşılabileceğini, bunun da İYİ Parti’nin ilkelerine uymadığı yönünde iradesini ortaya koydu.

*Bu neden önemli? Biz en başından bu yana şu ilkeyi ayakta tutmaya çalıştık; seçim sonuçlarını göreceğiz, milletimiz bize ne söyleyecek?

*Oy oranları ortaya çıktıktan sonra da ülke yönetimi ittifaka verilmiş ise seçilecek cumhurbaşkanı başkanlığında, oy oranına göre hangi partilere hangi sayıda hangi bakanlıkların düşeceği konusundaki yol haritamızı ortaya koymuştuk.

*Öncelikle bunun altını çizelim. Dolayısıyla İYİ Parti’nin ortaya koyduğu tavır ve sorduğunuz soruya yönelik yaklaşım bununla bütünleşiktir.

"HABERİ YOKTU"

*Bu merkezde Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir televizyon programındaki şu ifadesi de önemlidir: ‘İki kişinin namusuna emanet edilmiş bir metin’ denildi. Bunun özellikle kamuoyumuz tarafından hassasiyetle irdelenmesi gereken bir ifade olduğunu söylemek isterim.

*Bu bizim dışımızda bir olaydır. Bu cümle gerçekten Türk siyasetinin bugünü ve yarınları için önemli bir ifadedir. Bunun sebep ve sonuçları, altındaki gerekçeler araştırılsın diyorum. Bununla birlikte yapılan protokolden Genel başkanımızın haberi yoktur. Niye yoktur?

*O tarihte 7 maddelik bir mutabakat metni yayınlanmıştı. O gün bu metindeki yer alan ifadelerin bizim de politikalarımıza, milletimizin hassasiyetlerine aykırı olmadığından bahisle bunda bir sakınca görmediğimizi Genel Başkanımız milletimizle paylaştı.

*Ama henüz hangi bakanlıkların hangi partiye verilmesi kararlaştırılmamışken ortaya çıkan protokol elbette doğru olmadığını ortaya koyduk.

YEREL SEÇİMLERDE İŞ BİRLİĞİNE KAPILAR KAPANDI MI?

Yerel seçimlere yönelik bir iş birliği kapsının kapanıp kapanmadığı da sorulan Zorlu, “İttifaklar iş birlikleri konusu gündeme geldiğinde nedense en çok İYİ Parti'nin ne yapacağı irdelenmeye çalışılıyor. Bunu partimizin, ülkemizin kilit partisi olma konumu ile irdeliyorum anacak özellikle Cumhur İttifakı'nın üyeleri; bu ittifak devam ediyor mu? Bu soruyu kimse sormuyor. Çünkü İYİ Parti merak ediliyor. Bu çerçevede amacımız bu seçimlere girmek üzere hazırlanarak 81 ilde adaylarımızı çıkarma hedefiyle bütün teşkilatlarımızla bütünleşerek bu seçimlere hazırlanmaktır. İş birliği kavramı Türk siyasetinde getirilen yeni sistemle hukuken mevcut olan bir durumdur. Farklı bir doğası var yerel seçimlerin, farklı iş birliklerine açık olan bir yapılanması var. Bununla ilgili de önümüzdeki aylarda yetkili kurullarımızı değerlendirirler.” şeklinde konuştu.

İYİ PARTİ’DE İHRACI İSTENEN İSİMLER

Partide disipline sevk edilen 6 ismin muhalif olmalarından dolayı bu durumla karşılaştıklarına yönelik iddialar ve başka isimlerinde benzer bir süreçle karşılaşıp karşılaşmayacağı sorulan Zorlu, şunları söyledi;

“Soruşturma süreci devam ediyor. Gerekli olgunluğa ulaştığı takdirde sizlerle paylaşırız. Şunu açık yüreklilikle söyleyeyim; Parti içinde birtakım eleştirilerin yapılması ve bunun değerlendirilmesi noktasında Türkiye’nin en fazla açıklık getiren partisiyiz. Bütün kararlarımızı yetkili kurullarımızla alıyoruz. Dolayısıyla tırnak içinde muhaliflik gibi birtakım iddialarla ortaya çıkan bir soruşturma değildir bu. Hakaretle, partiye zarar veren davranışlarla bu kültürü birbirinden ayırmak gerekir. Biz de bu ayrımı gözeterek bu süreçleri inşa ediyoruz.”