Fren patladı artık! O kadar kötü yönetiliyoruz ki, bu zamların duracağı yok!

Fahiş zamlar artık yapanları da utandırır hale geldi.

Ankara’da kısa bir süre önce Simitçiler Odası Başkanı’nın “Halkımızdan özür diliyoruz Maliyet artışları nedeniyle simit fiyatlarını 10 liraya çıkartmak zorunda kaldık” şeklindeki özür sözleri, memleketin acıklı durumunu yansıtıyor.

Haşin zamlar devam ediyor.

Benzinin litresi neredeyse 40 lira olacak. İktidar, Ocak ve Temmuz aylarında ödediğimiz Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni bir kez daha istiyor. Pamuk eller cebe! Neden?

Seçim öncesi öyle har vurup harman savurdular ki, devletin kasasında para kalmadı.

Durumu karşılıksız para basarak idare etmeye çalışıyorlar ama bu da enflasyonu korkunçlaştırıyor! Faturayı halk ödüyor!

Bir paket sigara bile 55 lira oldu.

Halkın yoksulluğu ve acınacak çaresizliği karşısında vicdanı olan herkes üzüntü ve utanç duyuyor.

★★★

Türkiye bu içler acısı durumdan nasıl kurtulur?

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Rasyonel politikalar izleyerek kurtuluruz” demişti. Yani akılcı politikalarla...

Fakat, akılcı politikaların başında “Evrensel hukuk” geliyor.

Bütün yollar hukuktan geçer. Hukuk rayından çıkmışsa, o ülkede doğru giden hiçbir iş olmaz!

Türkiye tüm Batı ülkelerinde, düşünceleri sebebiyle aydınlarını, siyasetçilerini, muhaliflerini cezaevine tıkan bir ülke olarak tanınıyor.

Bu durum gururumuzu incitiyor ama daha önemlisi güven kaybına sebep oluyor ve yabancı yatırımcıların Türkiye’ye gelmesini engelliyor.

Yargının siyasallaştığı bir ülkede ekonomi başta olmak üzere, sıkıntıların bitmesi, işlerin düzelmesi mümkün değildir.

Hukuksuzluk, akıntıya karşı kürek çekmektir. Hep gerisin geriye gideriz!

Türkiye’de her şeyden önce hukukun rayına girmesi şarttır.

★★★

Bunları yazarken aklıma ünlü bir şarkının sözleri geldi... Uzun yıllar önce bestelenen bu şarkının güftesi, bugünkü halimize pek uyuyor:

“Kimseye etmem şikâyet,

Ağlarım ben hâlime,

Titrerim mücrim gibi,

Baktıkça istikbalime!”

Malûm, Arapça kökenli “Mücrim” sözcüğü “Suçlu” demektir! Gerçek olan şu ki, toplum olarak, ülkenin yöneticilerini seçen bizler suçluyuz!

Amaç herkesi sindirmek!


Tuhaf bir ülke haline geldik...

Suçlular, zorbalar, kaçak göçmenler sokaklarda dolaşıyor, düşüncelerini açıklayan insanlar ise hapse atılıyor...

Tele-1’in patronu Merdan Yanardağ canlı yayın sırasında “ironik bir tarzda” kanlı terör lideri Abdullah Öcalan’dan bahsedince “Terör örgütü propagandası yaptığı iddiasıyla” tutuklanıp hapse atıldı.

Oysa propaganda filan yok. Ortada sadece “Delil olduğu iddia edilen montajlanmış bir video var.”

Merdan Yanardağ’ın kitaplarını ve makalelerini okuyan herkes onun teröre destek olmasının mümkün olmadığını bilir.

Ya genç meslektaşımız Barış Pehlivan? Daha önce tahliye edildiği dava ile ilişkili olarak tekrar hapse tıkılmaya çalışılıyor.

Eğer avukatlarının yaptığı itirazlar kabul edilmezse Barış Pehlivan bu çarşamba günü Silivri hapishanesine girecek.

Mesleğini başarıyla sürdüren bir gazetecinin 5’inci defa hapse atılması, gerçekleri arayan herkesin sesini kısıp, toplumu sindirmek amacı taşıdığını gösteriyor. Çok üzücü!

TEBESSÜM

Davalı ve davacı...


Binlerce yıldır söylenen ilginç bir Çin deyişi var. Yalnız Çin için değil, tüm ülkeler için geçerli... Bakınız nasıl?

Davacı zengin, davalı yoksulsa,

Zenginden yana işler yasa.

Davacı yoksul, davalı zenginse,

Davalıda kalır yine ihtilaflı arsa.

Davacı da, davalı da yoksulsa bak,

Sadece o zaman yerini bulur hak.

GÜNÜN SÖZÜ


Bazı adamlar çok büyük görünür, çünkü yanlarındaki küçüktür!