Bekir Coşkun Türk basınında “efsane’’ ve yeri doldurulamayacak bir isim oldu, 2020’de hayata veda etti. Okurları büyük bir kalemi, eşi Andree büyük aşkını, ailesi kardeşlerini, dostları da kürek arkadaşlarını kaybetti. Yıllar geçti ama gazetedeki köşesinin de adı olan “10. Köy”de yas bitmedi. Hoşgörüsü, daima gülen yüzü, hayvan sevgisi, sanata olan düşkünlüğü ve kıvrak bir kalemi vardı. Coşkun, bugün Şanlıurfa Tülmen köyündeki mezarı başında anılacak.

1945’te Şanlıurfa’nın Tülmen köyünde doğdu. Babası Mehmet Zeki Coşkun, nahiye müdürüydü. İlkokula Ceylanpınar’da başladı. Babasının görev yeri değiştikçe onun da okulu değişti. Baba Coşkun edebiyat meraklısıydı, ilçenin önde gelenleri ile sohbetlerinde dizinin dibine de oğlu Bekir’i oturturdu. Kaleminin ve zihninin bu kadar kıvrak olmasında, bu sohbetlerin de etkisi vardı.

Urfa’da tahsil hayatı sürerken elinde fotoğraf makineleri ile dolaşan yerel muhabirleri görüp, gazeteci olmayı aklına koydu. Üniversite hayatına Ankara’da başladı ama karşısına sürekli maddi olanaksızlıklar çıkıyordu. Urfa’da sıra gecelerinde tanıştığı sanatçılardan kanun çalmayı öğrenmişti. Okurken gece kulüplerinde kanun çalarak harçlığını çıkardı.

Keman çalmasını da o dönemde öğrenip, Zeki Müren’e bile eşlik etti. Harçlıkları ile bir fotoğraf makinesi aldı. Ankara’nın Bab-ı Âlisi Rüzgarlı Sokak’ta yerel Hür Anadolu Gazetesinde foto muhabiri olarak ilk işine başladı. Sonra Günaydın Gazetesi ve Karadeniz Haber Ajansında çalıştı. O sıralar TRT’de tercüman olarak çalışan Fransız asıllı Türk vatandaşı Andree hayatına girdi ve evlendiler.

KÜREK ARKADAŞIM

Daha sonra Hürriyet günleri başladı. Köşesinin adını birçok işyerinden kovulduğu için “10. Köy’’ koymuştu. Hürriyet Gazetesinin en çok okunan yazarlarından biriydi ama yıllar geçip iktidar değişince işler de ters gitmeye başladı. Yazdığı yazıları yumuşatması, iktidara yüklenmemesi isteniyordu. Aynı günlerde gazetedeki kapı komşusu Emin Çölaşan’a da benzer baskılar geldi ve “Hayır’’ dediği için işine son verildi. Coşkun da “Biz bir kayıktaydık, kürek arkadaşımı dalgalar aldı’’ diye müthiş bir yazı yazdı ve istifa etti.

Sonra kısa dönem Habertürk ve Cumhuriyet gazeteleri ve ardından SÖZCÜ… Coşkun, 14 Mart 2013’ten itibaren SÖZCÜ’de özgürce yazılar yazdı. Çok mutluydu, ta ki o hastalığa yakalanana kadar… Umudunu yitirmedi, iyileşip okuyucularına kavuşacağı günü bekledi. Ama olmadı.

18 Ekim 2020 günü Türk basını ve sevenleri bir efsaneyi kaybetti…

Gazze’de çocuk olsam...

Coşkun bugün yaşanan İsrail-Filistin çatışması için de Mavi Marmara baskını sonrası 27 Ocak 2009’da şunları yazmıştı: “Yakılmış yıkılmış Gazze’de çocuk olsam... TV’de radyoda bir geminin bana çikolata getireceğini duysam. Beklesem, gözüm ufukta. Gazze iskelesine otursam. Ve bir haber gelse; gemileri askerler durdurdular, girip ambarları bastılar. Kırıldı, döküldü, darmadağın oldu şekerler, oyuncaklar, demek ki gelmeyecek çikolatam. Ağlardım, benim üzerimden oynanan büyük ve kanlı oyunun farkında olmadan... Bir tarafın benim çikolatamla bir ambargoyu delmek peşinde olduğunu, öte tarafın ise benim çikolatamı ambargoyu delen tehdit saydığını hiç düşünmeden... Sadece ağlardım, Gazze‘de çocuk olsam...’’

SOKAK HAYVANLARI

Farkında mısınız; siyasi partilerin dillerinde çevre-doğa yok...

Eğer sincapların oy hakkı olsaydı, “Aziz ve muhterem sincap hemşerilerim...” diye başlarlardı.

Bir zihniyettir bu...

Bizde seçim demek doğa-çevre için felaket demek...

Sokak hayvanlarının itlafı demek...

Bu yüzden de bu demokrasi bizi tüketiyor.

Yavaş yavaş doğayı-çevreyi kaybediyoruz.

Sadece oy verme hakkı olanları hesaba katan siyasi partilerin samimiyetsizliği...

Dünyamızı, geleceğimizi, bizi bitiriyor.

(Bekir Coşkun - 8 Temmuz 2007)

EŞİ ANDREE VE KARDEŞİ HALUK NE DEDİ?

ANDREE COŞKUN: Sevgilimi kaybedeli 4 yıl oldu. Ama yas bitmedi, dün gibi geliyor, özlem de sona ermeyecek. Eksikliğini her an her yerde yaşıyorum, beraberliğimiz devam ediyor, rüyalarıma giriyor, içimi huzur kaplıyor. Ama uyandığımda gözyaşım sel oluyor. Onu okuyucuları da özlüyor. Ben de güzel kalbini, birbirimize olan sevdamızı, dürüstlüğünü özlüyorum. Çok hayallerimiz vardı, her şey yarım kaldı.

HALUK COŞKUN : Yıllar geçti ama yokluğuna alışamadım, kaybettiğimizi de kabullenemedim. Buralarda bir yerde, köşeden çıkacak ya da yan odadan gelip, bizim sohbetimize katılacakmış gibi geliyor. Bir yerlere gitti ama geri gelecek, ayrılık bitecek, içimde böyle bir duygu var.