Araştırmacılar, dört kıtadan orta ve ileri yaş grubunda yer alan 128 yetişkini iki yıl boyunca takip etti. Katılımcıların yaklaşık yüzde 70’ini kadınlar oluştururken, grubun büyük bölümünün diz osteoartriti nedeniyle kronik ağrı yaşadığı ya da bu risk grubunda yer aldığı belirtildi.

BEYİN YAŞI MRI İLE ÖLÇÜLDÜ

Bilim insanları, gelişmiş manyetik rezonans (MRI) görüntüleme yöntemleri ve makine öğrenmesi tekniklerinden yararlanarak katılımcıların "beyin yaşını" hesapladı. Bu değerler, kişilerin gerçek yaşlarıyla karşılaştırıldı.

Sonuçlara göre, psikolojik dayanıklılığı yüksek ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını bir arada sürdüren kişilerin beyinleri, kronolojik yaşlarına kıyasla ortalama sekiz yıl daha genç göründü.

ZORLUKLAR BEYNİ YAŞLANDIRIYOR

Araştırma, kronik ağrı, düşük gelir, sınırlı eğitim olanakları ve sosyal dezavantajlar gibi etkenlerin ise daha yaşlı görünen beyinlerle bağlantılı olduğunu gösterdi. Ancak bilim insanları, bu olumsuz koşulların beyin üzerindeki etkisinin zamanla zayıfladığını, buna karşın sağlıklı yaşam alışkanlıklarının kalıcı ve daha güçlü bir koruyucu etki sunduğunu vurguladı.

Sigara kullanmamak ve sağlıklı bir kiloyu korumak da daha yavaş beyin yaşlanmasıyla ilişkilendirilen diğer faktörler arasında yer aldı.

MESAJ TUTARLI

Çalışmanın yürütücülerinden, Florida Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Kimberly Sibille, elde edilen sonuçların açık bir mesaj verdiğini söyledi.

Sibille, "Sağlığı destekleyen davranışlar yalnızca ağrıyı azaltmakla veya fiziksel işlevi iyileştirmekle kalmıyor. Aynı zamanda zihinsel ve nörolojik sağlığı da anlamlı ölçüde güçlendiriyor" dedi.

Araştırmanın bulguları, Brain Communications dergisinde yayımlandı.

KİŞİLİK ÖZELLİKLERİNİZ ÖMRÜNÜZÜ ETKİLİYOR

Bu çalışmaya paralel olarak yayımlanan başka bir araştırma ise kişilik özelliklerinin yaşam süresi üzerinde etkili olabileceğini ortaya koydu. İrlanda’daki Limerick Üniversitesi öncülüğünde yürütülen analizde, yaklaşık 500 bin kişinin verileri incelendi. Toplamda altı milyon kişi-yılını kapsayan çalışmada, 43 binden fazla ölüm kaydedildi.

Bilim insanları, beş temel kişilik özelliği olan nevrotiklik, dışadönüklük, açıklık, uyumluluk ve vicdanlılık ile ölüm riski arasındaki ilişkiyi değerlendirdi.

Araştırmaya göre, kaygı ve duygusal dengesizlikle tanımlanan yüksek nevrotiklik, erken ölüm riskini yüzde 3 artırıyor. Buna karşılık, düzenli, disiplinli ve sorumluluk sahibi olmayı ifade eden yüksek vicdanlılık, ölüm riskini yüzde 10 oranında düşürüyor.

Dışadönüklüğün de ölüm riskini yüzde 3 azalttığı, bu etkinin özellikle ABD ve Avustralya’da daha belirgin olduğu kaydedildi. Açıklık ve uyumluluk ile ölüm oranları arasında ise net bir ilişki saptanmadı.

NASIL YAŞADIĞIMIZ NE KADAR YAŞADIĞIMIZI ETKİLİYOR

Araştırmayı yöneten Limerick Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Máire McGeehan, "Düşünme, hissetme ve davranma biçimlerimizin yalnızca yaşam kalitemizi değil, yaşam süremizi de etkilediğini görüyoruz" dedi.

Florida Eyalet Üniversitesi, Batı Virginia Üniversitesi ve Northwestern Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen çalışma, Journal of Personality and Social Psychology dergisinde yayımlandı. Araştırmanın yazarlarından Dr. Páraic S. Ó Súilleabháin ise kişilik özelliklerinin, sosyoekonomik faktörler kadar güçlü bir biçimde sağlık ve uzun ömür üzerinde belirleyici olabildiğini belirterek, bu alandaki bulguların gelecekteki çalışmalara yön vereceğini ifade etti.