Ekmeğin besin değeri ve nitelikleriyle bilinse de, eski Mısır tarihinde yalnızca bir gıda değil, aynı zamanda önemli bir şifa aracı olduğu ortaya çıktı.
caminteresse'nin haberine töre antibiyotik çağından yaklaşık 5.000 yıl önce, Mısırlılar yaraları ve dermatolojik sorunları tedavi etmek için küflü ekmek tekniğini kullandıkları keşfedildi. Bilimsel araştırmalar, bu yöntemin antibiyotik etkisi yaratarak enfeksiyonları önlemede etkili olduğunu ortaya koydu.
Doğal antiseptik olarak kabul edilmiş
Küflü ekmek, enfeksiyonları önlemede doğal bir antiseptik olarak tarih boyunca önemli bir rol oynamıştır. Avrupa'da, özellikle Fransa'da, yaraları ve cilt problemlerini tedavi etmek için küflü ekmek, küflü peynir, kaynar şarap ve hardal tohumu gibi malzemeler bir arada kullanılıyordu.
Kaynar şarap ağrıyı dindirirken, küflü ekmek, penicillium familyasından mikroorganizmalar sayesinde antiseptik özellik göstererek enfeksiyonları önlemeye yardımcı oluyordu. Bu yöntem, Orta Çağ Avrupa’sında doktorlar tarafından yaygın olarak uygulanmış ve tıbbın babası olarak bilinen Hipokrat’ın (MÖ 460-370) çalışmalarıyla da ilişkilendirilmiştir. Araştırmacılar, Hipokrat’ın bu yöntemlerin kökenlerini eski Mısır’dan aldığını belirttiği tıbbi metinlere dayanarak, bu uygulamanın binlerce yıl öncesine uzandığını doğrulamaktadır.
Eski Mısır, yaraları tedavi etmek için küflü ekmek kullanarak, antiseptik tedavi yöntemlerinin temelini atan bir medeniyet olarak dikkat çekiyor. Smith Papirüsü olarak bilinen antik tıbbi metinlere göre, Mısırlılar küflü ekmeği iltihaplı yaraların tedavisinde antiseptik bir çözelti olarak kullanıyordu. Bu yöntem, ekmekte bulunan antibiyotik maddeler sayesinde, bir nevi ilk penisilin örneği olarak değerlendirilebilir.
Ekmeğin kendisi penisilin içermez
Antik Mısır, etkileyici bir hiyerarşik tıbbi düzenle organize olmuştu. Yunanlılar ve Romalılar, Mısırlı doktorların hemen hemen tüm hastalıkları tedavi ettiğini ve maaşlarını Firavun’dan aldığını yazılı kaynaklarda belirtmiştir. O dönemde halk, sağlık hizmetleri için herhangi bir ücret ödemezken, tüm sorumluluk Firavun’a aitti; bu, bir tür devlet destekli sağlık sigortası gibi işliyordu.
Ünlü tarihçi Herodot’a (MÖ 450) göre, Mısırlı doktorlar yalnızca bir hastalık üzerinde uzmanlaşıyordu. Dermatoloji uzmanları da bu düzen içinde, küflü ekmeğin penisilin içeriğinden yararlanarak yaraların tedavisini üstlenmişlerdi.
Ekmeğin kendisi doğrudan penisilin içermez, ancak maya veya ekşi maya gibi bileşenler, ekmeğin birkaç gün açık havada bırakıldığında küflenmesine katkı sağlar. Mayada bulunan tiamin, pantotenik asit, biyotin, folik asit, çinko, magnezyum, silikon ve selenyum gibi vitaminler ve eser elementler bu süreci hızlandırır. Küflenme sırasında, bakteriler ve mantarların yardımıyla penicillium ailesine ait mikroorganizmalar oluşur. Bu mikroorganizmalar, diğer bakterilere karşı savaşan doğal bir antibiyotik özelliği taşır.
Mısırlılar, bu özelliklerden yararlanarak, yaralı kişilere küflenmiş ekmekle yapılan tedavi yöntemlerini önerirdi. Ancak bu sürecin merkezinde ekmeğin kendisi değil, ekmeğin çevresel koşullar altında küflenmesine neden olan unsurlar yer alır. Bu uygulama, "Hiçbir şey kaybolmaz, her şey dönüşür" prensibinin eski bir örneği olarak, doğanın sunduğu kaynakları etkin şekilde kullanmanın tarihsel bir kanıtıdır.