Sevgili okuyucularım, iktidar partisi içinde her şey olur, az da olsa eleştiriler yapılır ama bunlar hiçbir zaman dışarıya sızmazdı.
Bu kural ilk kez yıkıldı.
7 Haziran seçimi sonrasında AKP’nin Mr. Davutoğlu Ahmet dışında kalan neredeyse bütün üst düzey elemanları parti genel merkezinde toplanmışlar...
Bakanlar, milletvekilleri, parti yöneticileri ve anketçiler...
İçlerinde Ömer Çelik, Taner Yıldız, Efkan Ala, Faruk Çelik, Mücahit Arslan gibi isimler yer alıyor.
Bunlar konuşmuşlar, tartışmışlar ve özetle bir karara varmışlar:
“Partimiz zor durumdadır ve bir şeyler yapmak gerekir.”

* * *

Partinin beyin takımı aralarında konuşulan konuları, yapılan eleştirileri ve durumun zorluğunu bir tutanakta bir araya getirmiş.
Kim ne söylediyse, hangi eleştirileri getirdiyse kayda almışlar.
Bu haftaki Nokta Dergisi işte bu tutanakları olduğu gibi yayınladı.
Gerçi bu haberi Ömer Çelik yalanladı ama...
7 Haziran sonrasında AKP’nin ciddi bir panikte olduğu anlaşılıyor. Bu toplantıda söylendiği iddia edilen sözler onu gösteriyor.
“Zafer havası (!)” ve tek parti iktidarının sona ermek üzere olduğunu iktidar partisinin üst düzey yöneticileri artık anlamış. Şimdi amaç şu:
Yenilgiyi ve hezimeti durdurmak ve unutturmak için toplumu çeşitli yollarla etkilemeye çalışmak.

* * *

Ömer Çelik konuşuyor: “Partimiz kadın meselesini başörtüsü meselesine indirdi. Biz birçok konuda sadece AK Parti cemaatine konuşuyoruz. Toplumun geri kalanına bir mesaj veremiyoruz.”
Faruk Çelik konuşuyor: “28 Şubat’ta zulüm yapanlar bize karşı direnemediler. Biz de bugün bu kesime karşı koyamayacağız.”
Taner Yıldız konuşuyor: “Yolsuzluk konusunda son durum nedir? AK Parti’nin 13 yıldır yolsuzluk yaptığı mı düşünülüyor yoksa sadece bu dört bakan üzerinde mi yoğunlaşma var?.. Bizim kadınlarımız inandırıcı olmayı yitirdi... Partimizde siyaset yapanlar kendilerini cumhurbaşkanı ve başbakanın söylemlerine hapsediyor. Onların yanlışları savunulmaya devam ediliyor. Eğitim oranı yükseldikçe bize oy verme oranı düşüyor. Bu mantıkla her şehirde üniversite açmak kendimizi bitirmek anlamına geliyor.”
Mücahit Arslan konuşuyor: “Yüzde 41 oy almış olsak da, biz aslında yüzde 25’lik bir partiyiz. Kendi adamlarımıza bile güvenemediğimiz bir noktaya geldik en sonunda.”
Efkan Ala konuşuyor: “Kuran derslerine katılım ilk başlarda yüzde 60 iken şimdilerde yüzde 30’a düşmüş durumda.”
Lütfü Elvan konuşuyor: “Gençleri kendi istediğimiz gibi şekillendirme çabasından vazgeçmeliyiz. Bizim gençliğimiz sadece tekbir getirince, diğer gençlerin bize yaklaşabilmesi hiç mümkün olur mu?”
Ertan Aydın (AKP milletvekili, Tayyip ve Ahmet’in danışmanı) konuşuyor: “Kemalist dinazorlar üniversitelerde cirit atıyor. Nefret kitlemiz artıyor. Artık maksimum yüzde 45 oy alabiliriz. Sevmeyenlerin de artık bizden nefret ettiği bir ortam oluştu.”
İbrahim Dalmış (AKP için anketler yapan Pollmark şirketinin sahibi) konuşuyor: “İki başlı görüntü tahammül edilecek bir mesele değil. Cumhurbaşkanı direktif versin ama kendisi sahaya inmesin. Başbakan az miting yapmalı. Günde iki miting sadece antipati yaratıyor. Ayrıca başbakanın konuşmaları kimseye hitap etmiyor. Kesinlikle profesyonel bir konuşma eğitimi almalı. Başkanlık sistemi tartışmasına kesinlikle girmeyelim. AK Parti tabanında bile herhangi bir karşılığı yok. Sadece zarar ettirir.”

* * *

Ömer Çelik’in yalanladığı tutanakları çok özetleyerek verdim. İktidar partisinin beyin takımı zor durumda. İçine düştükleri çıkmazları itiraf ediyorlar.
Ama yine de ülkeyi düşünmeyip, sadece oy getirecek planlar kurma peşindeler. Çaresizlik ve isyanları her satıra sinmiş. İçlerinde “Başarılı olduk, bundan sonrası da iyi olacak” diyebilen bir kişi bile yok!
Bu konuşmaların özetinde aslında çaresizlik, belki birkaç puanlık oy için çırpınışlar yatıyor.
Kaçınılmaz felaketi açıkça gören parti kurmayları geminin fırtınada kayalıklara doğru sürüklenişini dehşetle izliyor.
Siz yine de bu hafta piyasada olan Nokta Dergisi’ni mutlaka alıp okuyun...
Haftaya pazartesi çıkacak yeni sayıda ise tutanakların devamı gelecekmiş.

Saygı duruşunda Konya saygısızlığı


Sevgili okuyucularım, önceki gece Konya’da Türkiye İzlanda milli maçı oynandı. Maç öncesi Ankara’daki bombalama eylemlerinde can veren 97 insanımız için saygı duruşu yapılacaktı.
Hakemler ve futbolcular yerlerini aldılar. Anonslar yapıldı ve saygı duruşu güya başlamış oldu.
Hakemler ve futbolcular, özellikle İzlandalı oyuncular esas duruşta idi.
Fakat o da ne!..
Tribünlerden anında yuhalama ve ıslık sesleri yükseldi.
Sadece o kadar değil, herkes bağırıp çağırıyordu...
Tribünlerden sanki gol atmışız gibi karmaşık ve çatlak sesler yükseliyordu.
Üstelik AKP’nin kalesi olan Konya’da seyircinin neredeyse tamamı “Ya Allah bismillah Allahüekber” diye topluca slogan atıyordu.

* * *

Bir saygı duruşu rezalete dönüşmüş, saygısızlık dolu ıslıklar, yuhalamalar ortalığı kaplamış, tribünlerde dinsel sloganlar haykırılıyor...
Konya seyircisi acaba neyi protesto ediyordu?
Ankara’daki bombalama eylemi ve parçalanarak can veren insanlarımızdan mı rahatsız olmuşlardı, bilmek mümkün değil.
Bu rezaleti milyonlarca insanımız izlemek zorunda kaldı. Üstelik yabancı hakemlerin, İzlanda kafilesinin ve maçı izlemeye gelen yabancı gazetecilerin olanları hayret ve şaşkınlıka izlemesine bu vesile ile tanık olduk.
Rezil olduk.