Sevgili okuyucularım, adına Ermeni tehciri ve soykırımı denilen nesne, aradan 100 yıl geçtikten sonra yine gündemde!.. Zaten hep gündemde kaldı, hiç düşmedi ki!..
(Tehcir’in anlamı: Göç ettirme.)
Bu olay Hıristiyan dünyası ve dünyanın dört bir yanında yaşayan Ermeniler ile ülkemizdeki zavallı entel-liboş-Atatürk düşmanı kesimler tarafından Ermeni soykırımı olarak yutturulmaya çalışılıyor.
Tümüyle yalandır, inanmayın.
Yıl 1915. Osmanlı Birinci Dünya Savaşı’nda yedi cephede birden savaşıyor.
Çanakkale’ye İngiliz ve Fransızlar çıkmış, başkent İstanbul düşmek üzere.
Doğu Anadolu’ya Rus ordusu girmiş, Erzurum ve Erzincan düşmüş.
Esas felaketi Kafkas cephesi dediğimiz Doğu Anadolu’da yaşıyoruz. O bölgede yoğun olan Ermeniler, Ruslarla işbirliği yapıp ordumuzu arkadan vuruyor.
O kadar ki, Van, Bitlis, Muş gibi illerimizi işgal edip Ermenistan bayrağı çekiyorlar.
Onlar Osmanlı vatandaşı, bizim insanlarımız.
Ama ülkelerine ihanet ediyorlar.
Bu çatışmalarda her iki taraftan on binlerce insan öldürülüyor.
Aradan 100 yıl geçti, halen de suçlanıyoruz:
“Siz soykırım yaptınız, insanlık suçu işlediniz.”
Son olarak kerameti kendinden menkul Papa efendi “Soykırım” dedi!

* * *

CHP İstanbul aday listesinde kontenjandan birinci sıraya yerleştirilen bir kadın aday var. Ermeni kökenli.
Selina Özuzun Doğan.
İsmini ilk kez duyduğumuz, kim olduğunu bilmediğimiz bu hanımefendi şimdi ayağının tozuyla çıktı piyasaya, bu emperyalist yalana sarılıp soykırım demeye başladı.
Biraz frene basmasında fayda görürüm!
Partisi soykırım yalanlarını baştan beri reddetmiş, çiçeği burnunda hanımefendi bu iddiayı piyasaya sürüyor. Kendisine de, onu birinci sıradan aday gösterenlere de maşallah yani!
CHP’nin bu konuda net tavır koyması, bu Ermeni kökenli adayı uyarması ve bunu kamuoyuna en kısa zamanda duyurması gerekir.
Burada aday hanıma düşen bir görev de var:
Partisinin programına bu konuda karşı çıkıp çıkmadığını, CHP’nin ilkeleriyle ters düşüp düşmediğini açıklamak.
Yoksa, seçim öncesinde daha bismillah demeden bunlarla uğraşmak zorunda kalacağız gibi görünüyor.

İki Ermeni kitabı


Şimdi size “Soykırım (!)” konusunda yazılmış iki ayrı kitaptan söz edeceğim. İkisi de tümüyle belgelere dayalı.
İlk kitabın yazarı Uluç Gürkan:
“Ermeni Katliamı Suçlaması, Yargılama ve Karar” (Kaynak Yayınları.)
Soykırım yaptık mı, yapmadık mı?
Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, Osmanlı’nın 100’den fazla üst düzey yetkilisi ve siyaset adamı, işgalci İngiltere tarafından tutuklanarak Malta Adası’na sürülüp hapsedildi.
İngiltere onları “Soykırımcı” olarak niteliyordu.
Ancak bu konuda hiç beklenmeyen gelişmeler olmuştu.
Bu İngiliz belgesini Uluç Gürkan ortaya çıkardı.
İşte kitaptan -özetle- o bölüm:
“Bu konuda soruşturmayı İngiltere’nin en üst adli soruşturma kurulu olan Londra’daki İngiliz Kraliyet Başsavcılığı yürütmüştür.
İngiliz Hükümeti’nin Malta Adası’nda tutuklu Türk’lerin yargılanıp cezalandırılması amacıyla her türlü çabayı göstermesine karşın, Kraliyet Başsavcılığı soruşturmayı “Takipsizlikle” sonuçlandırmıştır.
Bir İngiliz mahkemesince kabul edilebilecek herhangi bir katliam kanıtı bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına hükmetmiştir.
Malta yargılaması tarihimizin önemli bir sayfasıdır. Ermeni soykırımı iddialarını bütün boyutlarıyla boşa çıkaran hukuki ve tarihi sonuçları vardır. Ancak unuttuğumuz, bize unutturulmuş bir sayfadır bu.”
Uluç Gürkan’ın bu ilginç kitabında İngiliz Başsavcılığı kararlarının fotokopisi de yer alıyor.
* * *

Yine tamamı belgelere dayalı ikinci “Soykırım (!)” kitabının yazarı Mehmet Perinçek:
Ermeni Milliyetçiliğinin Serüveni. Taşnaklardan ASALA’ya Yeni Belgelerle” (Kaynak Yayınları.)
Perinçek bu ilginç kitabı yazarken genelde Rus arşivlerinden yararlanmış ve tümünü belgelemiş.
Birinci Dünya Savaşı’nda ordumuzu arkadan vuran Ermeni güçlerin arkasında Rusya var.
Ancak gelin görün ki, Rus Devlet Arşivi belgelerinde Ermenilerin nasıl kışkırtıcı, yalancı ve sahtekar olduğu, Anadolu’daki Müslüman ahaliyi gözlerini kırpmadan nasıl katliama tabi tuttukları açıkça anlatılıyor...
Ermenilerin Osmanlı’daki misyoner faaliyetleri, halkın silahlandırılması, Birinci Dünya Savaşı öncesi, tehdit yoluyla halktan para toplamalar, Türkiye’nin almak zorunda kaldığı önlemler, Rus ordularının gelişini sabırsızlıkla bekleyen Ermenilerin Rus ordusuna katılma planları, Rus işgali isteyen Ermeni mebus, sivillere yönelik katliam, cinayet ve linç eylemleri, köy baskınları, yağmalar, Rus ordusundaki Müslüman askerlere saldırılar, 1915 tehcir trajedisinin sorumluluğu, büyük Ermenistan projesi, ASALA ve öteki konular...

* * *

Uluç Gürkan ve Mehmet Perinçek’in kitapları mutlaka okunmalıdır. Bunları CHP’nin İstanbul’da birinci sıradan aday gösterdiği, daha ilk günden “Soykırım” demeye başlayan Ermeni kökenli kadın adayın da zaman bulursa okuması gerekir!
Biz yakın tarihimizi hiç bilmeyen bir toplumuz.
Bu iki kitap önünüzü açacaktır.
Eğer soykırım olsaydı, Anadolu’da bir tek Ermeni bırakmazdık.
Filmin o yıllardaki sonunu da bilmekte yarar var...
Kendi ülkesini düşmanla işbirliği yapıp arkadan vuran hain Ermeni çetelerini Kazım Karabekir komutasındaki Doğu ordularımız 1921 yılında tümüyle yok etti, sınırlarımızın dışına sürdü.
24 Nisan “Soykırım (!)” gününe kadar bu konuya değinmeye devam edeceğiz gibi görünüyor!