Sevgili okuyucularım, AKP iktidarı Türk ordusundan, başka bir deyişle askerlerden çok korkardı...
Çünkü yapılacak bir darbe, iktidarı ve onun başındakileri hem saf dışı bırakır, hem de yargılanıp hesap vermeleriyle sonuçlanırdı.
Bu durumda ne yapmaları gerektiğini uzun uzun düşündüler ve adına Balyoz denilen düzmece davayı icat ettiler.
Ordumuzun komuta kademesi ve yüzlerce subay bu dava nedeniyle tutuklandı, tasfiye edildi. Yıllarca hapis yatırıldılar.
Bırakın insanlığı bir yana, tamamen hukuk dışı bir olaydı. Ne yazık ki devletin adalet dağıtmakla yükümlü bazı savcı ve hakimleri de bu tezgaha alet olmayı içlerine sindirdiler.
Ordu artık “Temizlenmişti”, rahat bir nefes aldılar!
Bütün bunlar olurken Tayyipgiller iktidarının en büyük yardımcısı, destekçisi ve gönüllüsü, adına cemaat denilen kesimin polisleriydi.
O sırada AKP-cemaat kavgası henüz patlamamıştı.
Devleti ikisi birlikte kardeş kardeş yönetiyordu!
Sözünü ettiğim kavga günün birinde patladı. İçtikleri su bile ayrı gitmeyen ikiz kardeşler parasal çıkarlar nedeniyle birbirleriyle papaz oldu, aralarına kara kedi girdi.
Kavga halen sürmekte.
Cemaat-Fethullahçılar-paralel yapı, (adına ne derseniz deyin aynı şeydir), devleti gerçekten de eline geçirmişti.
Geçirmişti ama kimin desteği ile?
Onlara bu gücü kim vermişti?
Bu ele geçirme sürecine kim göz yummuş, önünü kim açmıştı?
Elbette ki AKP iktidarı.
Kavga başlayınca yeni planlar hazırladılar...
Cemaat devletten kovulacak, parasal gücüne el konulacak, okul ve dershaneleri kapatılacak, ellerindeki Bank Asya bile iflasa sürüklenecekti.
Bu aşamada olanları hepimiz biliyoruz.
Devlet yönetiminde alt ve üst düzeyde ne kadar cemaatçi bilinen varsa temizlenmesine karar verildi. Temizlik operasyonları önce yargı ve poliste başlatıldı.
Binlerce kişi gözaltına alındı, bir bölümü gazeteciler dahil tutuklandı.

* * *

Temizleme furyasının bu aşamasında birkaç gün önce iki ayrı işlem yapıldı.
- İlki, 1.786 emniyet müdürü ve emniyet amiri bir kalemde kovuldu.
- İkincisi, 2.200 polis koleji ve polis akademisi öğrencisi, hocalarıyla birlikte kovuldu.
Hepsinde gerekçe aynıydı:
“Bunlar cemaatçidir.”
Varsayalım tümü cemaatçidir.
İyi de, onları göreve getiren, terfi ettiren, kolej ve akademi sınavlarını yapan ve yaptıran ve bu öğrencileri alan kimdi kardeşim?
Siz değil miydiniz?
Elbette sizdiniz.

* * *

Kovulan 1.786 emniyet müdürü ile emniyet amiri arasında emeklilik hakkını henüz kazanmamış olanlar var. Şimdi onlar ne olacak, ne yapacak?
Ama işin daha vahim boyutu, polis koleji ve akademisi öğrencilerinde ortaya çıkıyor.
Türkiye’de sadece bir adet -Ankara’da- polis kolej var. Yasa uyarınca fen liseleri ayarında, bir yılı hazırlık sınıfı olmak üzere dört yıl eğitim veren ve geleceğin polislerini yetiştiren seçkin bir okul. Sınavla giriliyor.
Öğrencilerin tamamı dar gelirli aile çocukları.
Polis Akademisi yine Ankara’da... Dört yıllık eğitim veren fakülte düzeyinde, dekan ve öğretim kurulu tarafından yönetilen bir yüksek okul.
Bu iki okuldan kovulan öğrenci sayısı şu anda 2.200...
Kovulan hocalarını da katarsanız bu sayı üç bin’e yaklaşıyor.
İki okul da kapatıldı!
Polis kolejine iki yıldan bu yana öğrenci alınmamıştı. Dolayısıyla kovulanlar üçüncü ve son sınıf öğrencileri.
Akademi’de ise dört sınıfın tümü şutlandı!
İşin ilginç yanı, kovulanlar arasında 400 dolaylarında Asya ve Afrika ülkelerinden gelmiş olan yabancı öğrenciler de var!
(Burada bir parantez açayım. Polis Akademisi 1937 yılında Atatürk tarafından Polis Enstitüsü adıyla kurulmuştu.)

* * *

Şimdi bu öğrenciler için soruyorum:
Öğrenim yılının bitmesine iki ay kala kovulan bu çocuklar bundan sonra ne yapacaktır?
Onları binbir emekle yetiştirip polis olmaya gönderen, geleceğini kurtardı diye sevinen analar babalar şimdi ne yapacaktır? Üstelik binlerce öğrencinin her biri şu anda “Cemaatçidir-paraleldir” diye damgalanmış durumda. Bu damga her birinin siciline işlendi.
İçlerinde belki cemaatçiler vardı ama ya olmayanlar?..
Onların günahı neydi?
Aynı soruyu emniyet müdürleri için de sormak gerek.

* * *

Bu nasıl iştir ki, bir kalemde binlerce kişi tasfiye ediliyor, kurunun yanında yaş da yakılıyor.
Cemaati devlete sokan, onlara her türlü desteği veren ve her türlü desteği alanların keyfi yine gıcır!
“Bizden ne istediniz de vermedik” diyenler sırça köşklerinde krallar gibi yaşamayı sürdürüyor.
Olan yine gariban, fakir fukara Anadolu çocuklarına oluyor.
Ayıptır be!
Emniyet müdürleri ile öğrencilerin ailelerinin şimdi her cumartesi günü Ankara’da Güvenpark anıtı önünde toplanıp olanları protesto edeceğini dün Saygı Öztürk yazmıştı.
Aynen tutuklu Balyoz sanıkları ailelerinin her cumartesi günü yaptığı Vardiya Bizde eylemi gibi.
Hiç kuşkum yok, bu insanların yüzde 90’ı seçimlerde AKP’ye oy vermişti.
Hayatın cilvesine bakın ki hak, hukuk ve adalet yine çiğnendi, verdikleri oylar bu kez kendilerine yeni bir balyoz gibi indi.