Seçime bir hafta vardı. Koca 7 gün. Türk insanı “kış saatine geçme uyumunu” yapamaz, sandığa gitmeyi şaşırır, gitse de oyunun yüzde 49.5’unu iktidar partisine atmayı unutur diye mi korkuldu.
Çok acı ama gerçek!
Halk alık yerine kondu.
Ses çıkaran da olmadı.
Türkiye’de halkın “saat değişikliğine ayak uyduramayacağı” gerekçesiyle dünya ülkelerinden 2 hafta geciktirilmesi bana bir araştırmayı hatırlattı.Tesadüf. 14 yıl önce yapılmış.Yayınlanmıştı. Kesip saklamıştım.
***
Araştırma; Türk halkının neden  “Cumhuriyeti Doğru Algılayamadığı” üzerine yapılmıştı.
Araştırma sonucu çarpıcıydı:
Toplumun yüzde 50’si:
Sorunu göremiyor.
Sebep sonuç bağı kuramıyor.
Toplumun yüzde 30’u:
Sorunu görüyor.
Fakat sadece yakınıyor.
Toplumun Yüzde 10’u:
Sorunu görüyor.
Fakat onu çözmüyor.
Sorunla birlikte yaşıyor.
Toplumun yüzde 5’i:
Sorunu görüyor.
Kısa vadeli çözüyor.
Günü kurtarıyor.
Toplumun yüzde 3’ü:
Sorunu görüyor.
Kendisi çözmüyor.
Başkası çözsün diye bekliyor.
Toplumun yüzde 1’i:
Sorunu görüyor.
Fakat sloganlaştırıyor.
Hedefinden saptırıyor.
Toplumun son yüzde 1’i:
Sorunu görüyor.
Doğru algılıyor.
Sebep sonuç bağı kuruyor.
Takip ediyor.
Bilgi, veri topluyor.
Model kuruyor.
Ve sorunu çözüyor.
***
Evlenme, askere gitme, oy verme, üniversiteye gidebilme yaşına gelmiş her 100 kişiden sadece 1’i “sorunu algılıyor ve çözmek için model kurma” adımı atıyor. Yani atıyordu.
Bu 14 yıl önceki araştırma.
14 yıl önce toplum buydu.
Koca 14 yıl. Hiç mi ilerleme olmadı.
Olamadı ki, gün ışığından daha fazla yararlanmak, ısınma masraflarını azaltmak, elektrik tüketimini düşürmek için saatlerin geri alınması ayarına bile uyum yapamaz diye düşünüldü.
Gerçekten merak ediyorum.
Saatlerin 25 Ekim’de değil de
1 Kasım seçimleri yapıldıktan sonra
8 Kasım’da geri alınması kararını alanların elinde bir araştırma mı vardı? Bu araştırma; toplumumuz 7 gün içerisinde saat ayarına uyum yapamayacak kadar alık ve algılamadan yoksundur sonucuna mı varıyordu?
***
Saat ayarı niçin ertelendi?
Seçime hile karıştırmak için.
Böyle diyenler var. Elimde kanıt yok.
Kanıt olmadan inanmam.
Toplumumuzun “sorun çözme kapasitesi” 14 yıl önceki araştırmaya göre çok düşüktü. Fakat 14 yıldan beri Ankara’da “sorun çözme kapasitelerinin çok yüksek olduğunu ilan etmiş” kadrolar seçimle gelip ülkeyi yönetiyor.
Peki..! Geçiş niçin yok?
Sorun çözme kapasitesi yüksek iktidar, bu değerli kapasitesini topluma da biraz bulaştırmış olsaydı; “bunlar saati bile ayarlayamaz” der miydi?
Saatin ne suçu var?

Bunu da gördük!

Şehir Üniversitesi bir vakıf üniversitesi olarak kuruldu. Arkasında dünya pazarlarına ürettiği ürünleri satan güçlü, zengin, başarılı bir grup var. Bu üniversiteye günlük yazılar da yazan, TV’lerde programlar yapan Prof. Dr. Ali Atıf Bir getirildi. İktidar medyası hemen karşı yayına geçti ve üniversitenin kurucuları olan sanayici grubunu “İktidara karşı olan bu profesörü nasıl rektör yaparsınız?” diye yazmaya başladı. Yazılar, Prof. Dr. Ali Atıf Bir’in akademik yeterliliği üzerine değil “iktidar yanlısı olup olmaması” üzerine yazıldı.