Okuma güçlüğü diye de adlandırılan Disleksi çocukluk döneminde, okumanın öğrenilmesi aşamasında fark edilen bir özgül öğrenme bozukluğu. Öğretmenler ve veliler tarafından yeterince bilinmeyen Disleksi, öğrencinin eğitim hayatını olumsuz etkileyebiliyor.


Uzmanlar, okulla yeni tanışan çocukların öğrenme güçlüğü çekebileceğine dikkat çekerek, öğrenme güçlüğünün zekâ geriliği olmadığını vurguluyor.


Okuma becerisini kazanan çocuklar etraflarında gördükleri kelimeleri hevesle okurlar ve çevrelerine dair daha fazla farkındalık kazanmaya başlarlar. Buna bağlı olarak da toplumun bir parçası olduklarını daha fazla hissederler. Disleksili çocuklar için bu durum biraz farklılaşıyor. Onlar, akranlarıyla eş zamanda okumayı öğrenemediklerinden psikolojik olarak olumsuz etkilendikleri bir döneme giriyorlar. 

Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, okulla yeni tanışan çocukların öğrenme güçlüğü çekebileceğine dikkat çekerek, öğrenme güçlüğünün zekâ geriliği olmadığını vurguladı. Dr. Ejder, öğrenmenin; insanın doğduğu günden ölünceye kadar devam eden, kişinin gelişim düzeyine ve bireysel özelliklerine göre değişim gösteren bir süreç olduğunu hatırlattı.

Dr. Ejder yaptığı açıklamada, okuma güçlüğü olarak bilinen disleksi tanısının konulabilmesi için çocuğun zekâsının normal ya da normal üstü olması gerektiğini belirterek, "Yani disleksi zekâ geriliği demek değildir. Eğer okumada yaşanılan zorluk, zekâ geriliği, işitme kaybı ya da başka nörolojik sorunlarla ortaya çıkıyorsa o zaman disleksiden söz edilemez. Normal zekâ özelliği olan çocuklar, beklenilen başarıyı ortaya çıkartmadığında disleksiden şüphelenilir ve bunun için ekstra değerlendirmelere gerek duyulur." dedi.
"ZORLANACAKLARI ALAN SORUNUN ŞİDDETİNE GÖRE FARKLILAŞIYOR "

Disleksi özellikleri olan çocuk sayısının oldukça fazla olduğunu söyleyen Dr. Ejder, "Eğitimciler ve aileler tarafından yeterince bilinmediğinden, bu özellikteki çocuklar, gerek okul içinde gerekse aile ve çevre içinde pek çok zorlukla karşılaşmaktadırlar. Disleksi özellikleri olan çocuklar okuma yazmayı zamanından geç öğrenirler. Hiç öğrenmeme gibi bir durum söz konusu olmaz. Ama sorunun şiddetine göre çocuğun hangi alanda zorlanacağı farklılık gösterir. Genel olarak okuma yazmayı öğrenseler de okuma yazma kalitesinde yaşanan zorluklar da disleksinin özellikleri arasındadır." diye konuştu.

"DİSLEKSİ NÖROLOJİK, GENETİK GEÇİŞLİ BİR SORUNDUR"

Disleksi hakkında yapılan araştırmalarda tek bir neden bulunamadığına dikkat çeken Dr. Ejder, şöyle devam etti: "Ama genel olarak nörolojik bir sorun olduğu, genetik geçişli bir sorun olduğu bilinmektedir. Tedavide özellikle kullanılan bir ilaç yoktur. Eğitimsel terapi ya da özel eğitim dediğimiz yöntemlerle bu çocukların gelişimi sağlanır. İlaç tedavisi, sadece eşlik eden sorunlar olduğunda bu sorunların semptomatik tedavisi için sürece dâhil olabilir. Dislekside eğitimsel terapi çalışmalarının amacı, çocuğun güçlü ve zayıf yanlarını ortaya çıkarmak, zayıf yanlarını destekleyecek teknikleri öğretmek, güçlü yanlarını öğrenmelerini desteklemektir."

"ERKEN TANI ÇOK ÖNEMLİ"

Dr. Obengül Ejder, erken tanının bu çocukların gelecekte alacakları eğitimin tespiti açısından çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Unutulmamalıdır ki disleksi tanısı konulan çocukların, yarıdan azı başarılı bir gelişim gösterirken erken dönemde teşhis edilen çocukların çoğu kendi akranları ile aynı seviyeye taşınabilmektedir. Bu konuda bir uzmandan yardım almanız sorunun çözümünde size yol gösterecek ve ileride telafisi olmayacak yanlışların önüne geçecektir" şeklinde konuştu.