Üç kitaptan oluşan “Uyumsuz” serisi de, tıpkı öncülü “Açlık Oyunları” gibi kıyamet sonrası dünyada elit bir zümrenin aşağıdaki halkı sert bir kast sisteminden oluşan bir düzene mahkum etmesini konu alıyordu. Bir duvarın çepeçevre sardığı, belirsiz düşmanlardan korunan bu kapalı toplum, beş bölüme ayrılmış bir düzen içinde yaşıyor: Yönetimi yardımlaşmaya ve sosyal adalete önem veren “fedakarlar” sağlamaktayken, güvenlikten sorumlu asker/polis karışımı “cesurlar”, toplumun bilimsel çalışmalarına yön veren “bilgeler”, tarımla ve barışla ilgilenen “dostlar” ve hukuk meselelerini çözen “dürüstler”... Bu sistemin içinde 16 yaşına basan ergenler bir seçim yaparak kendilerine uygun topluluğa kabul edilmekteler. Kızımız Tris bir ‘fedakar’ olarak başladığı yolculuğuna ‘cesur’ olarak devam etmeye karar verir. Aslında o bir ‘uyumsuz’dur. Ve bir süre sonra bu düzeni yıkacak gençlerin kahramanı haline gelir. “Açlık Oyunları”nın Katniss’i gibi... İkinci film “Kuralsız” serinin orta yerinde biraz top çevirmece yapan bölüm oldu. Tris ve arkadaşları kaçtılar, diğerleri kovaladılar sürekli. Sonunda da Tris’in özel genlere sahip olduğu anlaşılmış ve yönetimin başındaki Jeanine, başka bir kadın yönetici Evelyn tarafından alaşağı edilmiştir.



Seri roman uyarlamalarında sıkça gördüğümüz gibi son kitabı iki filme böldüler ve şimdi karşımızda üçüncü film “Yandaş” var. Film, Evelyn’in de başa geçer geçmez baskıcı bir yöneticiye dönüşmesiyle başlıyor. Tris, sevgilisi Dört, birkaç arkadaşıyla duvarı aşmayı başarıyor. Orada dışarıdan gözlem yapan elitlerin dünyasına ulaşıyorlar. Büyük patron David’in ilk başta güven telkin eden dünyası bir süre sonra gerçek yüzünü gösterecektir tabi...
“Yandaş” başından sonuna ilgiyle izlense de türün zaaflı örneklerinden birisi. Basit hikayesini karmaşıkmış gibi göstermeye çalışması başlarda izleyenleri biraz zorluyor. Ancak eninde sonunda anlaşıldığı gibi güvenilmez yetişkinler gençlerden ve çocuklardan faydalanmaktadırlar ve Tris bir başkaldırı gerçekleştirir. Aslında tek filmde anlatılacak bir meseleyi 4 filme yayarak bir nevi sinemada izlenen ‘mini dizi’ kıvamına taşımaktalar. David’in genetik olarak mükemmel insanın peşinde olması, diğerlerini ‘hasarlı’ olarak görmesi “Açlık Oyunları”nın kötü başkanından ayırıyor onu bir parça. Ama diktatör yönetimlerin genel bir hastalığıdır ‘üstün ırk’ düşkünlükleri. Film bunun altını bir kere daha çizerken, David’in askerlerinin ‘eşik’ denen yerdeki çöl insanlarına ‘yardım etmek için’ saldırmaları da ABD’nin Irak işgalini andırıyor biraz. Yine de David’i -tecrübeli oyuncu Jeff Daniels’ın oynuyor olmasına rağmen- final filminde nasıl bir sonun beklediğini çok da merak ettiğimiz söylenemez...
Böyle küçük politik dokundurmalarla zenginleştirilmeye çalışılan bir gençlik-aksiyon filmleri kırması bu filmler. “Açlık Oyunları”nın nispeten daha derinlikli kaldığı bir türün sıkmayan seyirlikleri...



3 yıldız
Uyumsuz Serisinden: Yandaş
Yönetmen: Robert Schwentke
Oyuncular: Shailene Woodley, Zoë Kravitz, Naomi Watts
121 dakika

EVDE TEK BAŞINA!

“Naciye” farklı bir tür filmi olmak için yola çıkmış ama maalesef amacına ulaşamamış bir korku/gerilim filmi. Hamile olan karısına sürpriz yapmak isteyen Bertan, İstanbul adalarından birinde bir ev tutmuştur. Ancak eve geldiklerinin akşamında kan dondurucu olaylara maruz kalırlar. Çünkü o evin terketmeyen ‘inatçı’ bir sakini vardır. Naciye adlı bu kadın eve gelen herkesi şişle, bıçakla hunharca öldürmektedir.
Cinli korku filmlerinin arasında başka bir korku alt-türüne ait “Naciye”de yapılmak istenen şey sadece kurbanların tarafından aktarılmasından ziyade tehdit unsurunun da hikayede geçmişiyle, gelişim çizgisi eşliğinde yeralmasını sağlamak. Bu anlamda Naciye’nin neden böyle bir kadın olduğunu eve gelen çiftin hikayesiyle paralel kurguyla izliyoruz.



Naciye filmin en başında bir emlakçıyı, sonrasında başka kiracıları ve en nihayetinde evin gerçek sahiplerini (sürprizi bozmamak için kim olduklarını söylemeyelim) birer birer öldürüyor ancak bu ‘flashback’ler ana çiftin hikayesinin akıcılığını sık sık bölüyor. En nihayetinde eve geldikleri ilk birkaç saat içinde her şey olup bitiyor ve yaptıkları tek şey evin içinde dolaşmak... Hamile olan Bengi adlı kadının bebeğinin başka bir adamdan olma ihtimalinin hikayeye nasıl bir katkısı var? Diğer adam adaya neden geliyor? Naciye’nin yaptıkları adadaki ahali tarafından hiç mi farkedilmiyor, hoş mu görülüyor? Naciye’nin yılları kapsayan bir sürede katlettiği insanlar, en son bulundukları yer bilindiği halde yakınları ve polis tarafından hiç mi aranmıyorlar? Bir şekilde hikayenin odağında yeralan ensest ilişki ise olsun diye hikayede olmuş sanki. Filmin senaryosundaki kimi zaaflar olay sırasıyla oynayan kurgu marifetiyle kapatılmaya çalışılmış sanki...
Gelgelelim enteresan bir müzik kullanımı olsa da bazı sahnelerde bu farklı müzik kullanımının yabancılaştırıcı bir etki yaratarak, sahnelerin önüne geçip dikkat dağıttığı da oluyor. Cinayet sahneleri Hitchcock’un “Sapık”ında olduğu gibi ‘çok ani’ olsun istenmiş ama işlenecekleri bariz olan cinayetler gerçekleştikleri zaman şok etkisi yaratmış olmuyorlar. Kimi kurgu zaafları da bu sahnelerin etkisini zedeliyor.
Naciye rolünde tecrübeli oyuncu Derya Alabora filmin en büyük değeri. Ama bu derece kalifiye bir oyuncu çok daha iyi bir senaryoyla değerlendirilebilirdi.



2 yıldız
Naciye
Yönetmen: Lütfü Emre Çiçek
Oyuncular: Derya Alabora, Esin Harvey, Gorkem Mertsoz
81 dakika