KAFAMI BOZAN ŞEYLER


İnternet üzerinden bir anket sürdürülüyor.

“3. Havaalanı ismi anketi” isimli sahibi ve sorumlusu belirsiz bir site yeni havaalanına hangi ismin konmasını istediğini kamuoyundan soruyor.
Nasıl ve neye göre olduğunu açıklamadan kendilerince aday isimler de belirlemişler.

Önce sıralamayı öğrenelim.

RTE Havalimanı

M. Kemal Atatürk Havalimanı

Osmanlı Havalimanı

Vecihi Hürkuş Havalimanı

Abdülhamid Han Havalimanı

FSM Havalimanı

Oğuz Kağan Havalimanı

Bir de “kararsızım” şıkkı var.

Bu adayları kim nasıl belirlemiş? Neden Recep Tayyip Erdoğan değil de RTE?
Anketi düzenleyenler akıllarınca bir de bilgilendirme notu koymuşlar.

“Bu bir özel ankettir, resmi değildir” denildikten sonra site yönetimi olarak hiçbir sorumluluk almayacakları, ankete katılacakların kendi inisiyatiflerini kullanacakları belirtiliyor.
Ankete oy verip sonuçlara baktığınızda hiç de şaşırtıcı olmayan ve aslında anketin bir tuzak olarak hazırlandığı sonucu ile karşılaşıyorsunuz.
Çünkü katılımcıların sadece RTE ve M. Kemal Atatürk için oy kullandıkları görülüyor. Diğer isimlere oy veren neredeyse hiç yok.

Ankette RTE ve M. Kemal Atatürk’e verilen oylar neredeyse başa baş gidiyor.

Bu da katılımcıların bir bölümünü hırslandırıyor.

İktidar yandaşları RTE için oy verilmesi çağrıları yaparken, muhalefet de tuzağa düşerek Atatürk’e oy vermek için kampanya yapıyor.
Ben bu satırları yazdığım sırada Atatürk kıl payı öndeydi.

Ancak hiç fark etmez. Anketi düzenleyenler elbette RTE’nin birinci çıkmasını arzuluyordur ama sonuçta Atatürk ile Erdoğan yarıştırılarak kim önde bitirirse bitirsin Erdoğan “İkinci Atatürk” gibi sunulacaktır.

Böyle bir rezalet olmaz.

Kendilerini “Atatürkçü” sayarak bu ankete yoğunluk kazandıranlara seslenmek istiyorum; “Bu tuzağa düşmeyin, iktidarın arkasındaki gizli zihniyetin esiri olmayın, bu oyuna alet olmayın.”

İkinci çağrım ise iktidara muhalif gördükleri internet sitelerini zırt pırt kapatan devlet kuruluşuna; Hiçbir resmi niteliği olmayan, kim oldukları bilinmeyen kişilerin kendi kafalarına göre isimler bulup, ama asıl amacın Atatürk’le Erdoğan’ı halk nezdinde yarıştırarak milleti birbirine düşürmek olduğunu görmeli ve bu siteyi kapatmalıdır.
En azından bir dolu isim arasına sadece bir tane yaşayan kişi koymuş olmak bile bu anketin arkasındaki karanlık zihniyeti göstermektedir.
Kimse Atatürk’ü, gerici bir kafanın sözde “medya özgürlüğü” adı altında yarıştırmaya, karalamaya ve aşağılamaya hakkı olamaz.
Ülkesine duyarlı tüm kesimler bu çirkin oyunu durdurmak için harekete geçmelidir.

BUNU YAZMAK GEREK


Cumhuriyetçiler Türkiye’ye karşı daha şimdiden diş gösteriyor

İktidar ve yandaşları “Trump Cemaatin desteklediği Clinton’dan daha iyidir” görüşünde ama şu sıralar Cumhuriyetçilerden gelen sinyaller hiç de iç açıcı değil.
Bir örnekle anlatmaya çalışayım.

Bayramın üçüncü günü Amerika Temsilciler Meclisi’nde Türkiye ile ilgili bir oturum düzenlendi.

Burada konuşan Cumhuriyetçi Parti California milletvekili Dana Rohrabacher, “Erdoğan, başarısız darbe girişimini siyasi gücünü daha da artırmak için fırsat olarak kullanarak, zaten kötü olan vaziyeti daha da kötü hale getiriyor” dedi.

Rohrabacher, darbe teşebbüsünden önce de Erdoğan yönetiminde “tiranlık, baskı ve hatta yolsuzlukların” olduğunu öne sürerek, “Yolsuzlukla ilgili haberler çıkmadan önce Erdoğan’ın Gülenciler’le bir sorunu yok gibi görünüyordu. Ancak Gülenciler, iktidardaki kişiyle bağlarını koparacağını bile bile bunu rapor etme ihtiyacı hissettiler, bu bence kötü bir şey değil, iyi bir şey. Megalomanyak haline gelmekte olduğu görülen bir kişi tarafından çocuklarının bile tutuklanabileceğini bilen cesur insanlara sahipsiniz demek” diye konuştu.
Rohrabacher, “Erdoğan eğer bunu halkının gerçek demokratik haklarını yok etmek, Batı ile bağları kesmek, demokratik uygulamaları sonlandırmak için kullanmak istiyorsa bu kabul edilemez ve Türk halkı için tarihi bir felaket olur” dedi.

Cumhuriyetçi Parti California milletvekili Paul Cook da, darbe girişimi ve sonrasında yaşananlardan sonra Türkiye’ye dair pek iyimser olmadığını belirtirken, iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin bu olanlardan etkileneceği öngörüsünde bulunarak Türkiye’de şu anda demokrasinin olmadığını düşündüğünü söyledi.
Demokrat Parti Virginia milletvekili ve Türkiye-ABD Dostluk Grubu Başkanı Gerry Connolly de, Türk halkının darbe girişimine karşı duruşu ve engellemesinin tüm dünyada sempati gördüğünü, ancak Erdoğan’ın 15 Temmuz’un ardından iktidarını pekiştirmek amacıyla siyasi arenada attığı adımlarla bu sempatiyi kaybettiği görüşünü dile getirdi.
Görüldüğü gibi “FETÖ’nün desteklediği” Demokratları bir kenara bırakalım, Cumhuriyetçilerin de Türkiye’ye ve Erdoğan’a bakışları hiç de iç açıcı değil.


ÖNERİ


Suriye’deki savaşa “gönüllüler” gitsin

Suriye’de işler gitgide karışıyor.

Amerika Suriye ordusuna saldırdı. Arkasından da özür diledi “Yanlışlıkla vurduk, pişmanız” dedi.
İşe bakın ki eş zamanlı olarak Amerika’nın vurduğu Suriye ordusundan boşalan yere IŞİD militanları doluverdi.
Ortaya çıkan manzara şu; Amerika Suriye askerini IŞİD’in yolunu açmak ve güvenliğini sağlamak için vurmuş gibi oldu.
Sonradan pişmanlık duymak, özür dilemek ne kadar işe yarar bilemem.

Elbette bizi asıl ilgilendiren Türkiye’nin durumu.

Askerimiz Suriye topraklarında ve görünürdeki hedefi IŞİD’le henüz karşılaşmadı, derdimiz PYD’nin bölgede güçlenmesini ve güneyimizde bir koridor açmasını engellemek.
Başta Amerika olmak üzere bizim dışımızdaki herkes bu stratejimize karşı çıkıyor.

Bu da demektir ki, Türkiye bölgede her an hiç ummadığı bir çatışmanın içinde kalabilir.
Yani iktidarın yüksek egosuyla yürüttüğü yanlış politika bir anda çok sayıda Mehmetçiğin şehit olmasına yol açabilir.
O halde Suriye’deki operasyonlarda tamamen tesadüf sonucu şu an silah altında olan gençlerimiz değil, sadece subay ve astsubaylar kullanılmalıdır.
Asker ihtiyacı varsa onları da gönüllülerden oluştursunlar. Şu anda Suriye’de savaşmaya can atan binlerce kişi var. Onlar gitsinler.
Bizimle ilgisi olmayan, tamamen yanlış politikalar nedeniyle bulaştığımız Suriye bataklığında askerimizi şehit vermeye hiç birimizin tahammülü olmamalıdır.

CANIMI SIKAN ŞEYLER


Artvin’de halkın toprağına sahip çıkması Ohal bahanesiyle engelleniyor

Artvin halkı biliyorsunuz aylar önce topraklarını korumak uğruna bir destan yazdı.
Bölgenin bütün doğal dengesini değiştirecek olan maden ocaklarının açılmasını görülmemiş bir direnişle önledi.
Konu elbette mahkemeye gitti ve önümüzdeki bir aylık süre içinde Rize İdare Mahkemesi bir karara varacak. Mahkeme toprağını, doğasını korumak isteyen halkın mı yoksa iktidar ve madencilerinin mi haklı olduğuna karar verecek.
Artvin halkı hakkını korumak için her yolu denemek istiyor.
Ama ne var ki, iktidar halkın karşısına bu kez de Ohal’le çıkıyor.
Darbecileri hızlı biçimde bulsun ve hesap sorsun diye çıkarılan Ohal şimdi oklarını topraklarını korumak isteyen halka çevirdi.
Artvin Valisi bir ay boyunca il sınırları içindeki her türlü gösteri ve toplantıyı yasakladı.
Artvinliler seslerini yeniden duyurmak için yürüyemeyecek, haykıramayacak.
Sonuç şu ki Ohal fırsattan istifade muhalefet olan her şeye kullanılıyor.

ÜZÜLDÜM


Tarık Akan’a sevgi seli önemli bir gerçeği gösteriyor

Tarık Akan dün hak ettiği bir törenle sonsuzluğa uğurlandı.
On binlerce kişi üç ayrı noktada Tarık Akan’a son görevini yerine getirdi.
Ülkesini seven, demokrasi, hukuk, insan hakları, özgürlükler, cumhuriyet, Atatürk ilke ve devrimlerine duyarlı çok büyük bir kitlenin olduğunu da bir kere daha gördük dün.
İktidar yandaşları “bizden-bizden değil” ayırımı ile her şeyi kendine yontar ve milli irade diye etkisiz kalabalıklarını güç gibi gösterirken, dün Türkiye’nin üreten; düşünen, yaratıcı, esas yol göstericinin bilim, kültür, sanat olduğunu bilen medeni insanları Tarık Akan’ı büyük bir vakarla uğurladı.
Dün Türkiye’nin itici gücü ayaktaydı. Türkiye’yi omuzlarında taşıyan insanları sanatçı kimliğinin dışında yüreği bu ülke için atan, en zor ve baskıcı dönemlerde bile bükülmeyen, yılmayan, hep halkın ve haklının yanında durabilen bir yiğit evladını kalbine gömdü.
Güle güle Tarık Akan. Bu ülkenin insanları seni hiç unutmayacak.

BEĞENDİM


Ekranda Tarık Akan’ın “Biz koyun muyuz” seslenişi

Tarık Akan’ı “Erdoğan’ı eleştirdiği için” yok saymaya kalkan tv kanalları bile büyük oyuncunun ölümüyle ilgili ayrıntılı haberler yaptılar.
Haberlerde Tarık Akan’ın filmlerinden görüntüler de yayınlandı.
Yandaş kanallardan birinde Tarık Akan ve filmleri anlatılırken, Maden filminden 4 saniyelik bir sahne de yayınlandı.
Bu sahnede işçiler sendikada toplanmışlar, Tarık Akan birden ayağa fırlıyor ve sarı sendika ağasına “Biz koyun muyuz yahu kandırıldık da kandırıldık diyorsun” diye bağırıyor.
O yandaş kanal bu sahneyi bilerek mi koydu yoksa farkında bile değiller mi bilemem, ama 4 saniyelik bölüm bugünkü Türkiye gerçeğini çok güzel anlatıyordu.

ÇOK GÜLDÜM


Bir şey olmamış yarın yine gidecekmiş

Bugün okullar açılıyor. Gerçi bazı okullar bayramdan önce açılmıştı ama bütün okulların resmi açılışı bugün.
Milyonlarca çocuğumuz tekrar ders başı yapıyor.
Tabii bugün herkesin “yeniden hayata döndüğü gün” aynı zamanda.
Tatil bitti, rehavet dönemi sona eriyor. Masraflar da katlanacak artık. Bir de kış geliyor.
Okulların açılışını küçük bir tebessümle karşılayalım biz de.
Okula yeni başlayan minik öğrenci akşam eve geldiğinde anne babası heyecanla “Ne yaptın bugün okulda, neler öğrendin bakalım” diye sormuşlar.
Küçük omuzlarını silkip “Ben de bir şey sanmıştım okulu” demiş “Bir şey öğrendiğimiz falan yok, bu yüzden yarın yine çağırdılar.”