Küreselleşme, ülkeler arasında sınırları kaldırmak demektir. Kaldırılacak sınırlar hukuki, siyasi veya iktisadi olabilir. Küreselleşmeyi savunanlar, bu kabil “insan yapması” sınırlar kalktıkça, rekabetin artacağını ve bu sayede fiyatların düşüp, ürün kalitesinin yükseleceğini ileri sürmektedir. Hem de her ülkede bunun olacağını söyler. Ben de aynı kanattayım. Onun için küreselleşmeden yanayım.
“Sınırların kaldırılması” kıstasına göre Gümrük Birliği ve özellikle Avrupa Birliği, küreselleşme yönünde atılmış önemli iki adımdır. Hakeza NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) TTP/TPPA (Trans-Pasifik Ortaklığı) veya TTIP (Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı) gibi oluşumlar da küreselleşme girişimleridir. ABD’nin yeni başkanı Trump, “Küreselleşme Amerika’ya yaramadı, çıkacağım” diyor.

KÜRESELLEŞME DENEYİMİ

1980 bir bakıma, dünya ekonomisinde yeni bir dönemin başladığı yıldır. Bu yeni dönem, ulusal ekonomiler için üç ilke vazetmiştir. Bunlar sırasıyla:
1- Ticarette ve sermaye hareketlerinde serbestlik,
2- Mülkiyette özelleştirme ve girişimde özgürleşme,
3- Fiyat ve finansal istikrarı sağlama ve koruma.
Sorulması gereken temel soru şudur: Son 36 yıl içinde dünya ekonomisi geçmiş dönemlere kıyasen daha çok mu, yoksa az mı başarılı olmuştur? Cevap verirken kullanılacak esas metrik de “kişi başına dünya milli gelirinin artış oranı” olmalıdır.
Bu metriğe ilave olarak, açlık sınırında yaşayanların, toplam nüfusa oranı, kişi başına kalori tüketimi, beklenen ömrün uzaması, ortalama eğitim süresi, salgın hastalıklarla kaybedilen insan sayısı veya çevre kirlenmesi gibi kısaca “İnsani gelişmişlik” kıstasları kullanılabilir.
Görülecektir ki, son 36 yıl içinde dünya kötüye değil, iyiye gitmiştir. Küreselleşme olmasaydı da yine bu kadar gelişme olurdu iddiasında bulunanlar çıkabilir. Ama bu, kuru bir iddiadan öteye gidemez.

KÜRESELLEŞME HER ÜLKE İÇİN AYNI DERECEDE İYİ OLMAMIŞTIR

Şüphe yok ki küreselleşme her ülkeye, aynı oranda yaramamıştır. Mesela başta Çin olmak üzere Pasifik ülkelerinin, küreselleşmeden sağladığı yarar dünyanın diğer bölgesinden daha fazladır. Ama Trump’ın iddia ettiği gibi, Amerika küreselleşmenin “kaybedeni” değildir.
Trump, Ford’un yeni fabrikasını Amerika’da değil de, işçiliğin ucuz olduğu Meksika’da kurma kararına kızmış; Meksika’da üretilip Amerika’da satılacak araçlardan yüzde 35 (Çin mallarından yüzde 45) gümrük alacağını söyleyerek Ford’u bu kararından vazgeçirmeye çalışmıştır.
Bu gümrük duvarı ve bunun arkasından gelecek diğer korumacı önlemler Amerika’da “ürün fiyatlarının artması” sonucunu doğuracaktır. Yani üretici korunurken tüketici cezalandırılmış olacaktır.
Unutulmasın! Bir malın üreticisi, aynı zamanda çok çeşitli malın tüketicisidir.

KÜRESELLEŞME, MEVCUT ULUSAL SORUNLARI BÜYÜTÜR

Eğer bir ülkede, hukukun değil, hâkimin üstünlüğü varsa, işçi sendikaları sorumsuzsa, servet ve gelir dağılımı rantlarla bozuluyorsa, vergilendirme adil değilse, israfa gark olmuş bir devlet varsa, ekonomiyi düzenleyen Adam Smith’in ünlü “görünmez eli”, “görmez el” olmuş demektir. Küreselleşme, pek tabii her derde deva değildir. Ama tersi, hiç değildir.
Son söz: Yan etkisi olmayan ilaç yoktur.