Sevgili okuyucularım, gazeteye gelip muhabir arkadaşlarla, özellikle haber müdürümüz Emin Özgönül’le konuşurken, otomatik olarak ilk sorduğum soru:
“Dün şehit var mı?”
Hemen her sabah aynı yanıtı alıyorum:
“Var ne yazık ki!..”
“Kaç tane?”
Bunun yanıtı her gün değişiyor. Bazen bir, bazen iki, dört, beş şehit!..
Olmadığı gün yok gibi.
Bu yükü hiçbir ülke kaldıramaz.
Aslan gibi askerlerimiz ve polislerimiz her gün toprağa veriliyor, aileleri başta olmak üzere herkes kan ağlıyor, törenler düzenleniyor, tören Ankara’da ise siyasi kocabaşlar kameraların önünde topluca namaza duruyor, Türkiye’nin dört bir yanında düzenlenen törenlerde sloganlar atılıyor, hükümete protestolar
yağıyor ama değişen bir şey olmuyor.

*  *  *

Şimdi başımıza bir de Kilis çıktı. Suriye sınırına yakın olan bu ilimiz her gün IŞİD isimli şeriatçı örgüt tarafından bombalanıyor, roketler atılıyor, bu nesneler kentin göbeğinde patlıyor.
Kentin ekonomisi durmuş durumda. İnsanlar korkudan sokağa çıkamıyor.
Düne kadar ölü sayısı 17!..
Önceki gün bazı bakanlarla valinin toplantı yaptığı yerin 100 metre ötesine roket düştü.
Birkaç gün öncesine kadar olanları sadece seyretmekle yetinen Kilis halkı bu kez sokağa çıktı, protesto gösterisi yaptı...
Ve polis gücü onları da bildik yöntemlerle, üzerlerine su ve biber gazı sıkarak dağıtmayı başardı!
Peki biz ne yapıyoruz?..
Medyadan izlediğimiz kadarıyla sınır boyuna zırhlı araçlar sevk ediliyor, asker takviyesi yapılıyor ama değişen bir şey yok.

*  *  *

Sınır bölgesine toplar ve tanklar da gönderilmiş, onlar da düşman hedefleri üzerine ateş açıyormuş!
Savaşta mıyız?
Şu işe bakın ki Güneydoğu kentlerimiz de toplarla ve tanklarla dolu. Terör örgütünün karargahlarına tanklar ateş açıp binaları yıkıyor.
Jetlerimiz kendi topraklarımızı bombalıyor.
Genelkurmay hemen her gün bildiri yayınlıyor:
“Dün şu kadar terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bugüne kadar etkisiz hale getirilen terörist sayısı böylece şu kadara (binlerle ifade ediliyor) ulaşmıştır.”
İkinci türde bildiri biraz farklı ve daha acı:
“Dün şu kadar şehit verilmiştir.”

*  *  *

Hiç kimse kusura bakmasın ama bu gibi açıklamalar beni hem vatandaş olarak tatmin etmiyor, hem de inandırıcı olmuyor.
Bize ne bol kepçe öldürülen teröristlerin sayısından, bize ne!
Bizi ilgilendiren şehitlerdir, tedavileri GATA’da süren ve bazıları ömür boyu sakat kalacak olan asker ve polislerimizdir.

*  *  *

Yine kusura bakmasınlar, bir şey daha dikkatimi fazlasıyla çekiyor. Yapılan açıklamalarda öldürüldüğü iddia edilen teröristlerin tamamı PKK’lı.
Başka bir deyişle, bugüne kadar resmi makamlardan “Şu kadar IŞİD’li terörist öldürülmüştür” diye bir açıklama gelmiş değil!
Oysa PKK bizim ne kadar içimizde ise IŞİD de o kadar içimizde.
Üstelik şimdi Kilis’e roket yağdıran IŞİD bizim sınır komşumuz!
İçimizdekilerden vazgeçtim, geçin sınırı, girin Suriye’ye, birkaç kilometre sonra orada IŞİD var.
Demek ki koskoca Türkiye Cumhuriyeti bu İslamcı terör örgütüne karşı hiçbir şey yapamıyor, herhangi bir önlem alamıyor ve sadece seyretmekle yetiniyor.
Bundan daha acı, daha küçük düşürücü bir tablo herhalde olamaz.

*  *  *

Şu yarım aklımla, şu cahil halimle burada belki sizleri de bıktırmak pahasına en az 50 kez yazıp bizi yönetmekte olan aymazlara çağrıda bulunmuşumdur:
“Muhteremler, kişisel kaprislerinizi bir yana bırakın ve şu Esad’la uğraşmaktan vazgeçin. Suriye Devleti’nin bize hiçbir zararı yok. Ama onu devirdiğiniz takdirde yeni sınır komşularımız PKK, IŞİD vesaire gibi terör örgütleri olur ve başımıza büyük bela açılır...”
Bütün yazılarım arşivde duruyor...Doğru mu yazmışım, yoksa yanlış mı!

*  *  *

Başımıza bu terör belasını açan işte bu AKP hükümetleri ve onların sergilediği inanılmaz sorumsuzluktur.
Başımız o yüzden belaya girmiştir ve şimdi o belayı defetmek mümkün değildir.
Türkiye’nin toprakları ve kentleri 23 Nisan 1920’den bu yana ilk kez düşman bombalarına hedef olmakta, kendi topraklarımız kendi uçaklarımız tarafından ilk kez bunların döneminde bombalanmakta ve her gün şehit cenazeleri kaldırılmaktadır.
Kim ne derse desin bu “Onur (!)” AKP iktidarlarına aittir.

*  *  *

Güneydoğu’da yollar kazılırken, hendekler ve tüneller yapılırken, okullar karargah binası olmak üzere işgal edilirken “Çözüm süreci (!)” dediler.
Önlem almak yerine askeri ve polisi kendi elleriyle etkisiz duruma getirdiler.
Şunu herkes çok iyi bilsin...
Kaldırılan her şehit cenazesinin günahı vebali bu Tayyipgiller iktidarının omuzları üzerindedir.
Kilis’e düşen ve bugüne kadar 17 kişinin ölümüne neden olan IŞİD roketleri de öyle...
Biz iki paralık terör örgütleri tarafından böyle oyuncak edilecek ülke miydik?
Türkiye Cumhuriyeti bu kadar aşağılanmayı mı hak ediyordu?
Üzerlerine o beğenmedikleri Atatürk kadar taş düşsün, hepsini silindir gibi ezip geçsin.