Bu sözünün tarihi 45 yıl öncesine dayanır ve her dönemin tasasıdır!..
12 Mart muhtırasından sonra da yeni anayasa tasa haline gelmiş ve gazeteci abimiz Oktay Verel’in yazdığı kitabın adı “Şimdi tasa yeni anayasa” olmuştu...
12 Mart muhtırasıyla başbakanlık koltuğundan ayrılan Demirel’i Güniz Sokak’taki evinde ziyaret ettiğimde “yeni anayasa” üzerinde çalışıyordu...
Yani bu tasa bugüne kadar hiç bitmedi...
Ancak, tasada bir değişiklik oldu:
Şimdiki tasa, yeni anayasa bahanesiyle başkanlık oldu!..
* * *
Bütün derdimiz bitmiş, geriye bir tek başkanlık kalmıştı...
Hayırlısıyla o da halledilirse Türkiye’nin başka hiçbir tasası kalmayacak!..
Ama tabii başkanlık geldiğinde Tayyip Bey Başkan olunca...
Her sorunun toplanıp düğümlendiği nokta da burası...
Tayyip Bey’i başkan yapmak!..
Tayyip Bey başkanlığı kendi için değil ülke için istediğini söylüyor ama...
Başbakanken böyle bir başkanlık kampanyası yaptığını hiç görmedik!..
* * *
Her ne kadar “Öteden beri başkanlık tartışılır; Özal da istemişti, Demirel de” deseler de...
Her ikisi de bunu Cumhurbaşkanı olduktan sonra istemişlerdi...
Başbakanken, aksine cumhurbaşkanının yetkilerinin fazlalığından şikayet etmişlerdi...
12 Eylül Anayasa’sının Evren’e göre yapıldığını, Evren’e büyük yetkiler verildiğini...
Aslında cumhurbaşkanlığının sembolik olduğunu, yetkilerinin azaltılması gerektiğini sürekli dile getirmişlerdi...
Ama ikisi de cumhurbaşkanı olunca o yetkiler az bile geldi!..
Tıpkı bugün Tayyip Bey’de olduğu gibi...
* * *
Davutoğlu Ahmet, dünkü AKP grup toplantısında “Türkiye’ye en uygun sistemin başkanlık sistemi olduğuna inanıyoruz” dedi ve ekledi:
“Bir sistemi otoriter yapan şekli değil, nasıl uygulandığıdır”
Yani günümüzdeki uygulamalar gibi...
Siz Türkiye’yi hukuk devleti değil “kanun devleti” yaparsanız...
Kanunları da kendi kafanıza göre bir gecede çıkarıp uygulamaya sokarsanız...
Bugünkü gibi demokrasiye ters takla attırıp, özgürlükleri Afrika tipine getirirsiniz!..
Ufak (!) bir misal:
Makul şüphe anayasada var mı?..
Sabaha karşı ev basmalar, tutuklamalar, basına vurulan zincirler, işten attırılan gazeteciler anayasa gereği mi?..
* * *
Kabahat anayasada değil otoriter kafalarda...
Çok mülayim görünen, çok merhametli, çok şefkatli sanılan kafaların kendinden olmayanlara uyguladıkları baskı ve ötekileştirme bugünkü Türkiye’nin klasik manzarasıdır...
Davutoğlu “Bir sistemi otoriter yapan şekli değil, nasıl uygulandığıdır” derken kendilerini ele veriyor...
Örnek, mevcut anayasa...
Kabahat onun şeklinde değil, mevcut iktidarın uygulamasında!..
İktidar anayasayı düzelteceğine önce kendini düzeltsin!..
Bu kafa, bu kafanın içindeki zihniyet devam ettikçe dünyanın en iyi anayasasını da sistemini de getirseniz faydası yok!..
“Şimdi tasa yeni anayasa” tam bir aldatmacadır...
Anayasa bahane, hedef başkanlıktır!..
Cuma mesaisi!..
Davutoğlu dün müjde verdi; cuma günleri mesai saatleri cuma namazına göre düzenlenecekmiş, Başbakanlık tezkeresi hazırmış...
Laik bir ülkede devlet daireleri işleyişinin ibadet vaktine göre ayarlanması da böylece AKP iktidarının ilklerinden olacak...
AKP iktidarında zaten, resmi dairelerde ayakkabısının topuğuna basıp “Ben cumaya gidiyorum” diyen bir memura hiçbir amir, “Oğlum mesai devam ederken nereye gidiyorsun, burada bekleşen bir sürü insan var” demeye cesaret edemez olmuştu...
Aksine o memurların sicili parlamıştı...
Madem artık geri vitesteyiz, bari pazar gününden vazgeçelim hafta tatili cuma olsun!..