O zamanlar, ne günlerdi! Ben daha çocukluktan gençliğe henüz adım atıyordum. Adana’da bizim mahallenin berber dükkanları, bir çeşit toplanma ve dağılma yeriydi. Öğretmenler, avukatlar, sendikacılar, sosyalistler, Demokrat Partililer, Cumhuriyet Halk Partililer, ustalar, kalfalar, topraktan geçinenler, işçiler gelirler; saçı sakalı uzayan tıraş olur, sırasını bekleyenler de günün olaylarını, gazete yazılarını konuşurlardı. Yazılmayıp da kulaktan kulağa gelen ve duyulması bile ürperti veren duyumlar aktarılırdı. Bu tip ürperti duyumları konuşulmaya başlayınca gün görmüş dükkan sahibi berber ustası, radyoda Urfalı Celal Güzelses’in “Çaldığın saza mı yanam- Ettiğin naza mı yanam... Gelecektin gelmedin...” diyen sesini biraz daha açardı. Güzelses’in o büyüleyici sesi bile duyduklarımın çocuk ruhumda yarattığı ürpertiyi bastıramazdı.
İhtilal (darbe) olmuştu.
Darbeyle tutuklanıp Yassıada’ya konulan dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın özel kasasından 103 milyon lira çıkmıştı. 103 milyon lira o zaman toprak ağalarının çok bol olduğu Adana’yı toptan satın alabilecek kadar yüksek bir paraydı. Celal Bayar’ın “özel kasasından çıkan devletten çalınmış(!) büyük paranın” yanı sıra asıl ürperti veren; onun emiriyle “üniversite öğrencileri öldürülmüş, kıyma makinelerinde cesetleri kıyılmış(!)” ve toprağa gömülmüş olmasıydı.

*  *  *

Tamamı yalan çıktı.
Bu yalanları 27 Mayıs 1960 Darbesi’ni yapan albaylar uydurmuyor; “üniversiteli gençleri kıyma yapıp gömdüler” diyerek darbecilere yaranmak isteyen dalkavuklar çıkartıyor, esnaf dükkanlarının en çok konuşulan konusu kulaktan kulağa yayılıyordu.
56 yıl geçti.
Geldik 2016’ya.
Fetullah Gülen ile Tayyip Erdoğan arasında “İslamcıların iktidar kavgasının” sonucu olarak yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimi sonrası da 56 yıl öncesi dalkavukluğa benzeyen “ürperti haberleri” üretilmeye başlandı.
Fırsat yarat.
Vur, Fetullah’a.
Öv, Erdoğan’ı.
“Vurma ve kollama” haberleri toprak altından bile çıkarılıyor: Kayseri eski Hava Meydanı’nın altı kazınmış. Toprak altından 72 tane uçak cesedi çıkmış. Bu “Focke-Wulf FW-190 tipi uçağı” 1943 yılında Almanlar, Türkiye’ye “alın kullanın, örnek modelini çıkarın, geliştirin, kendi savaş uçağınızı kendiniz  yapın” diye vermişler. Almanların bu iyiliğine karşılık hain (!) ABD’liler, “Türkiye’nin savaş uçağını yapmasını önlemek için” ağır baskı yapmışlar. Alman uçakları, yağlı brandalara sarılıp diri diri Kayseri’de toprağa gömülmüş, ABD’nin verdiği uçaklar kullanılmış. 69 yıl önceki diri diri uçak gömüsü yeni ortaya çıkmış.
Dalkavuk alıyor kalemi eline:
Zamanın FETÖ’cüleri.
ABD üst aklına uydular.
Uçakları diri diri gömdüler.
Yerli savaş uçağı yapamadık.
Diye yazıp, yayıyorlar.
Bir yandan “Fetullah’a vuracak” bir sebep bulmuş oluyorlar ve diğer yandan da ABD’ye kafa tutar gibi yapan “Tayyip Erdoğan’ı övecek” dalkavukluk sergiliyorlar.

*  *  *

Dalkavukluk o kadar ileri gitti ki, “şehitler bile ikiye bölünüp” sınıflandırıldı. Vatan bölünmesin diye PKK terörü ile savaşırken şehit olanların ailelerine 136 bin lira şehitlik tazminatı ödeniyor. 15 Temmuz’da FETÖ darbe girişimine karşı tankların önüne yatarak şehit olanların ailelerine ise 340 bin lira tazminat veriliyor.  (NOT: Saygı Öztürk bu haberi 2 kez yazdı, duyurdu. Hiçbir açıklama gelmedi.)
Dün de 4 şehit vardı.
Allah rahmet etsin.
Yakınlarına sabır versin.
Teröre karşı savaşırken şehit olan 3’ü polis 1’i asker 4 vatan evladı, yapılan ayrıma göre “şimdi ikinci sınıf şehit” kabul edilecekler.
Şehit ayrımı niçin olur?
Ayrımın ölçüsü nedir?
Dalkavukluk mu?