Şu pazar gününde gelin birlikte hayal edelim:
Bir hafta sonunu ailecek bir otelde geçiriyorsunuz.
Pazartesi sabahı biraz yatak keyfi yapmak isterken kapınız çalınıyor.
Açıyorsunuz, karşınızda temizlik görevlisi!
“Affedersiniz” diyor, “Kahvaltı için odanızdan çıktığınızı düşünmüştüm de!..”

* * *

“Ne var bunda?” dediğinizi duyar gibiyim.
Çok şey var.
Çünkü kapınızı çalan temizlik görevlisi eski bir Bakan!..
Hem de ülkenin en köklü siyasi partisi olan Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin Genel Başkanlığı’nı da yapmış bir Maliye Bakanı!
Mona Sahlin, kızının kurduğu bir şirkette çalışıyor ve hafta sonları otel odalarını temizliyor!..
Soranlara işinden hiç gocunmadığını söylüyor!

* * *

Sahlin, 25 yılı aşkın siyasi hayatı boyunca iki kez rüşvet ve yolsuzluk soruşturması geçirmiş. Önce sağcı bir gazete, devlet işleri için verilen kredi kartından kendisine çikolata aldığını öne sürmüş! İddia üzerine Sahlin hem bakanlıktan istifa etmiş, hem de kendisi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuş.
İsveç siyasi tarihine çikolatanın markasından dolayı “Toblerone Davası” olarak geçen bu müthiş (!) yolsuzluk soruşturmasında aklanarak, görevine geri dönmüş!..

* * *

Sahlin’e yöneltilen ikinci rüşvet iddiası ise, denetim mekanizmalarının gerçek demokrasilerde nasıl çalıştığını gösteren bir ibret belgesi niteliğinde.
Olaya gelince;
Sahlin, bakanlığı sırasında ünlü tenisçi Roger Federer’in Dünya Şampiyonluğu final maçına, turnuva organizatörleri tarafından onur konuğu olarak davet edilmiş.
Yolsuzlukla mücadele komisyonu, bilet ücretini ödemediği ve bu yolla şahsi çıkar sağladığı gerekçesiyle, Sahlin hakkında soruşturma başlatmış. Turnuvayı organize eden yetkililerin bu tür organizasyonlarda onur konuğu davetiyelerinin parayla satılmadığını söylemeleri de Sahlini kurtaramamış! Zira soruşturmacılar, İsveç Genelkurmay Başkanı’nın da onur konuğu olmasına karşın davetiyeyi reddettiğini ve bileti kendi parasıyla aldığını ortaya çıkarmışlar.

* * *

Zor durumda kalan Sahlin, partisinin genel başkanı olarak girdiği seçimlerde yüzde 0.5 oy kaybına uğrayınca, görevinden hemen istifa etmiş!

* * *

Bu iddialar Türkiye’de dile getirilebilir mi?
Getirilmez! Çünkü onu yazan gazeteciyle “Dağ gibi yolsuzluk dosyaları dururken bula bula bu komik şeyleri mi buldun” denilerek alay edilir!
Asla olmaz ama, diyelim ki ciddiye alındı!
O zaman da gazetenin genel yayın müdürüyle haberde imzası olanlar, 4 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 30 yıl ağır hapis istemiyle zindana gönderilir!..