ABD’de tutuklanan Reza Zarrab’ın kefalet başvurusu, davaya bakan hakim tarafından reddedildi.
Bu ret kararı çok önemli... Çünkü ABD’nin hukuk anlayışında “tutuksuz yargılama” esas. Bu yöndeki istatistik de önemli; ABD’de kefalet başvurularının sadece yüzde 4’ü reddediliyor.
Zarrab’ın durumu da işte bu yüzde 4’e giriyor. Üstelik Zarrab’ın avukatının önerdiği ev hapsi, 50 milyon dolar güvence, silahlı muhafızlar gibi şartlara rağmen...
Davaya bakan Hakim Richard Berman’ın kefalete ret gerekçelerinden en kritik olanı, Zarrab’a “dolandırıcılık” olarak açılan davayı, “ABD’nin ulusal güvenliğine” bağlaması...
Berman’ın kararı, davanın seyrini de, niteliğini de değiştirecek kadar önemli...
Hakim Berman kefalete ret gerekçesini o kadar net ve güçlü ifadelerle yazdı ki, Zarrab’ın avukatları hemen “Temyize gideceğiz” diyemediler. “Belki gidebiliriz” deyip, temyiz mahkemesinde de kefalet konusunda yeni bir “yenilgi” almayı, henüz göze alabilmiş değiller.
Peki, bundan sonra ne olacak?

17

ASIL DAVA SONBAHARDA: Öncelikle şunu söylemek gerekiyor: Henüz asıl dava başlamış değil. Bugüne kadar savcılık ile Zarrab’ın avukatları arasındaki karşılıklı fezlekelerle yürütülen süreç, sadece kefalet içindi. Şimdi kefalet süreci kapandığından, asıl dava sürecine geçiliyor. Bu çerçevede önce davanın tam olarak ne zaman başlayacağı belirlenecek.
SAVCI ASIL İDDİANAMEYİ AÇIKLAYACAK: Zarrab’ın tutuklanmasına yol açan iddianame bir “ön iddianame” idi. Savcılık makamı, asıl iddianameyi açıklayacak. Dava duruşmaları da bu iddianamenin açıklanması ve Zarrab’ın avukatlarının bunun üzerinde yapacakları çalışmayı bitirmesinden sonra başlayacak.
JÜRİ BELİRLENECEK: Asıl dava, jüri önünde görülecek. Bu çerçevede, önce jüri belirlenecek. Amerikan yargı sistemine göre jüri, Amerikan vatandaşları arasından çekilişle belirleniyor. Ancak hem savcılık makamının, hem de savunmanın rastlantısal olarak belirlenen jüri üyelerine itiraz etme hakkı bulunuyor.
KARARI JÜRİ VERECEK: Duruşmalar başladığında savcılık ve savunma, karşılıklı olarak suçlama ve savunma argumanlarını ortaya koyacak. Reza Zarrab’ın suçlu olup olmadığı konusundaki son kararı ise jüri belirleyecek. Savcılık makamı, Zarrab aleyhine dört ayrı suçlamada bulunmuştu. Jüri de, bu dört ayrı suçlamanın hepsi için Zarrab’ı suçlu bulup bulmadığı konusunda ayrı ayrı karar verecek. Yani bir suçlamadan beraat edebilecek olan Zarrab’ın, bir başka suçlamadan hüküm giymesi söz konusu olabilir.
ZARRAB İTİRAFÇI OLUR: ABD adalet sisteminde bir de “plea bargain” yani “ceza pazarlığı” sistemi bulunuyor. Savcılığın asıl iddianamesini ortaya koymasının ardından, suçlamalar ve kanıtların sağlamlığına bakacak olan Zarrab’ın avukatları, “ceza pazarlığı” için başvurabilir. Bu durumda savcılık Zarrab’dan suçlandığı konularda yeni kanıtlar ve işbirlikçileri hakkında bilgiler ister. Zarrab’ın itirafları “yeterli” bulunursa, ceza pazarlığı yapılır. Zarrab, savcılığın başlangıçta öngördüğü 75 yıldan çok daha az ceza alır. Verdiği yeni kanıt ve bilgiler ışığında, yeni soruşturma ve davalar başlar.
ZARRAB SUÇLU BULUNURSA NE OLUR?: En kritik konu bu... Zarrab eğer yargılama sonucunda ya da yapacağı ceza pazarlığı ile suçunu kabul ederse, davanın Türkiye’ye yönelik bazı sonuçları olabilir. Şöyle ki:
- New York’ta ve Washington DC’de Zarrab davasını yakından izleyen çevrelere göre, dava sonucunden en çok etkilenecek olan Türkiye’deki bankacılık sistemi olacaktır. Zarrab’ın suçuna aracılık etmiş olan bankalara, bizzat ABD hükümetinden yaptırımlar gelmesi söz konusu olabilir.
- Zarrab’ın suçlu bulunması halinde, suçunu işlerken kullandığı kişi ve bankalar hakkında yeni davalar açılabilir. Suçun işlenmesine aracılık eden Türkiye’deki şirket ve bankalara, “uluslararası işlem yasağı” gelebilir. Kararı veren ABD olunca, bu pratik anlamda, bir bankanın “sistemden çıkarılması” anlamına gelir. Sistemden bu şekilde çıkarılan bir bankanın da, ilgili ülkenin ekonomisine büyük zararı olur. Oluşan imaj, sadece o bankayı ya da bankacılık sektörünü değil ülkenin tüm ekonomisini etkiler, dış yatırım, yabancı ekonomik işbirliği gibi konular hayal haline gelir.
- Zarrab’ın suçunu işlerken işbirliği yaptığı kişilere de ABD yaptırımları gelebilir. Bu kişiler hakkında gizli ya da açık soruşturma başlatılır, ABD topraklarına girdiklerinde gözaltına alınmalarının önü açılır. Hatta ABD’nin “suçluların iadesi” anlaşması olan ülkelere -ki tüm AB ülkeleri, çok sayıda Arap ülkesi ve Asya ülkelerinin çoğunun bu anlaşması var- gittiklerinde de bu kişilerin gözaltına alınıp, ABD’ye teslim edilmesi sözkonusu olabilir.
- Davanın gidebileceği en ileri nokta ise sadece ABD değil “uluslararası yaptırımın” önünün açılması olabilir. Ancak ABD’de Zarrab davasını izleyen kimse, konunun ABD’den çıkıp, uluslararası alana taşınacağına olasılık vermiyor.
Bu açıdan bakıldığında, Reza Zarrab’ın Türkiye ile bağlantılı şirket, banka ya da kişi işbirlikçilerini “yaptırımdan” kurtarabilecek tek şey, duruşma sonucunda jürinin tüm suçlardan “beraat kararı” vermesi olur.
Aksi halde; yani Zarrab yargılanıp jüri tarafından suçlu da bulunsa, itirafçı da olsa, Türkiye’deki işbirlikçilerini “sıkıntılı günler” bekliyor demektir.