İlk film kadar olmasa da eğlenceli ve rengarenk bir devam filmi sizi bekliyor.  İlk “Galaksinin Koruyucuları” filmini 80’li yıllardaki şartlarda izleseydi çocuklar, onu baştacı ederler, yeni bir “Star Wars” olarak hayal dünyalarının başköşesine koyarlardı. “Galaksinin Koruyucuları” Marvel evreninde ilk kez 1969 yılında yaratılmış bir çizgi roman serisi. Çeşitli aralıklarla Marvel yayınlarında kendisine yer bulan çok kahramanlı bir seri. Ama ekibin daimi üyesi Star-Lord ilk kez 1976’da gösteriyor kendisini. İnsan bir annenin ve uzaylı bir babanın oğlu olan Star-Lord’un yani Peter Quill’in etrafına bizim bugün filmde izlediğimiz diğer kahramanların gelişi ikibinli yılları buluyor.

“Galaksinin Koruyucuları”nın ilk beyazperde uyarlamasında cazip olan şey, kahramanlarının hep itilmiş, kendi doğru potansiyellerini, iyi taraflarını etraflarına kabul ettirememiş karakterlerin bir araya gelerek oluşturdukları dostluklarından yeni bir potansiyel yaratabilmeleriydi... Yönetmen James Gunn, bu sefer ilk filmden farklı olarak senaryoyu tek başına yazmış. İlk filmin rengarenk karakterlerini yine şenlikli diyaloglarla ve eğlenceli sahnelerle, aksiyonla ve özenle seçilmiş nostaljik şarkılarla buluşturabilmiş.

galaksinin_koruyuclari_1

Film Peter Quill’in uzaylı babasıyla (bu sahnede dijital gençleştirme yapılan Kurt Russell’ı izliyoruz!) annesinin dünyadaki aşk dolu günlerinden birini göstererek açılıyor. Sonra ilk filmde de olduğu gibi birbirleriyle didişip duran kahramanlarımızı insan ırkına benzeyen ama genetik olarak mükemmel olmalarına rağmen seks nedir bilmeyen Sovereign halkıyla yaşadıkları anlaşmazlığa şahit oluyoruz. Düştükleri zor durumdan Peter’ın babası Ego sayesinde kurtulurlar. Ego’nun ortaya çıkışı Peter’ın aklını karıştırırken, ona yıllarca babalık yapmış olan uzay korsanı Yondu’nun isyan bayrağı çeken mürettebatı da Sovereign kraliçesiyle anlaşıp kahramanlarımızın peşine düşerler.

İkinci film bir baba problemi üzerine kurulmuş daha çok. Peter’ın babası Ego tam da adı gibi egolu ve esrarengiz bir adam. Peter da yıllarca David Hasselhoff’u babası olarak hayal etmiş! Mavi derili ve haydut Yondu’nun Peter’a yaptığı manevi babalığı (zaten o da ailesi gibi olan topluluktan ve onun başkanı tarafından terkedilmiştir!) filmin zirvelerinden birini oluşturuyor. Ekibin dişisi Gamora onu öldürmeye çalışan kız kardeşi Nebula’nın hiddetinden korunmaya çalışırken biz de iki kız kardeşi birbirlerine sadist babalarının düşman ettiğini ve Nebula’ya da korkunç şeyler yaptığını öğreniyoruz. İlk filmde bir yeniden doğuş gerçekleştiren Groot’un dünya tatlısı çocuk hali de, ekipteki herkes tarafından bir evlat gibi, sevgi ve güven çemberi içinde korunuyor. Yani örnek babalık da gösteriliyor filmde... Aslında bu açıdan bakınca dünyanın her yerinde büyük bir sorun olarak kendisini gösteren aile içi şiddet, baba tacizi gibi konulara dikkat çekiyor sanki film. Bütün “Star Wars” benzeri karakter ve olayların içinde tıpkı o serinin de merkezinde duran baba-evlat ilişkisi özellikle bu ikinci filmde baskın hale geliyor.

galaksinin_koruyuclari_3

İlginç olan, eğlencesinden çok fazla taviz vermese de bu sefer daha derinlerden çıkarılmış 70’lerin müzikleriyle, 80’lerin TV dizilerine daha çok gönderme yapan, karakterlerin iç dünyalarına daha çok yaklaşan bu tavır, özellikle genç seyircileri yakalamak açısından bir risk.  Ama bütün bunlardan çok daha fazlası var elbet. Beklenmedik sahnelerde kendisini gösteren mizah, Gamora ve Peter arasındaki cinsel gerilim, son derece sevimsiz bir karakter olma riskini performansıyla bertaraf eden Dave Bautista (Drax), son derece duygusal finali, aslen bir rakun olan Rocket’in savaş performansı diğer akılda kalanları filmin...

3,5 yıldız
Galaksinin Koruyucuları 2 (Guardians of the Galaxy Vol. 2)
Yönetmen: James Gunn
Oyuncular: Chris Pratt, Zoe Saldana, Dave Bautista
136 dakika, 13+

Ya içindesindir çemberin...

Bu büyük teknoloji şirketleri ya da devletler tarafından gözetleniyor olmak meselesi sinemada çabuk cılkı çıkan hikayelerden biridir. Artık telefonlarımızla, internetle, mobil kameralarla bir şekilde gözetlendiğimiz acı gerçeğini neredeyse tümüyle kabullenmiş durumdayız. Haliyle bu meseleyi anlatan filmler, bunu sanki yeni bir bilgiymiş gibi sunarlarsa inandırıcı olamıyorlar. “The Circle”ın ana sorunu tam olarak bu değil aslında. Ama başka bir tuzağa düşmekten kendini alamayan bir senaryosu var.

the_circle_1

Yeni bir işe ihtiyacı olan genç bir kadın, Mae çok büyük bir teknoloji şirketinde alt tarafı bir müşteri temsilcisi olarak işe başlar. Şirketin öyle kucaklayıcı ve sevgi dolu bir işçi politikası vardır ki Mae hemen bundan etkilenir. Pek de inandırıcı olmayan bir şekilde yükselir ve büyük patron Bailey’nin gözde çalışanlarından biri haline gelir. Şirket yeni geliştirdiği sosyal medya araçlarıyla insanların özel ya da genel hayatında gizli ya da sır hiçbir şeyin kalmamasını sağlamaktadır. Bunun iznini de insanların kendi iradeleriyle vermesini planlamaktadırlar. Böylelikle dünya üzerindeki suçu ve kötülüğü yok edeceklerdir!
Şirketlerin teknolojik yenilik olarak bize sattığı şey, aslında bir sonraki aşırılığa davetiye çıkarıyor her zaman. Belki bazı kolaylıklar sağlıyor bu yenilikler ve bize iyi amaçlarla paketlenerek satılıyorlar ancak sonuçta bu tür gelişmeler bizi kendisine bağımlı bir hale getiriyor ve gönüllü olarak tüm hayatımızı başkalarının işlerine, meraklarına ve kontrol mekanizmalarına gönüllü olarak sunuyoruz. Filmde bunu iyi anlatan bir damar var. Bu şirketlerin güleryüzle, coşku içinde giderek kontrolden çıkma halini, silahsız, tehditsiz, hiç de karanlık paranoyalara sapmadan anlatıyor. Gelgelelim ana karakter Mae’nin seyirciyi sürükleyebilen kişiliksel bir çekiciliği yok. Tom Hanks’in canlandırdığı patron Bailey de ana hatlarıyla çizilmiş bir figür sadece. Ayrıca finalde bir şekilde, bütün bu teknoloji şirketlerinin yaptıklarının önüne geçilemezliği onaylanmakta. Elbette engellenmesi hayal olur ama yine de seyircisini doyurmayan bir final var ortada...

Ama “The Circle” izlerken sıkmıyor seyircisini ve olan biten konusunda düşündürtmeyi başarıyor. Kendimizi bu kadar çok ve rahatça gözetime açmamızın ilerde neler getirip götüreceğini düşünmek, giderek kapanan bir çemberin içinde daraldığımızın farkına varmak da bir şey!

2 yıldız
The Circle
Yönetmen: James Ponsoldt
Oyuncular: Emma Watson, Tom Hanks, John Boyega
110 dakika, 13+

gelecek_gunler

Gelecek Günler
Bir felsefe öğretmeni olan Nathalie’nin hayatı giderek zorlaşır. Kitapları yayınevi tarafından reddedilir, hasta annesini kaybeder, kocası başkasını sevdiğini itiraf eder. Hayatla başa çıkmanın zorluğunu o kadar zarif, ince ve iyi anlatıyor ki... Fransız oyuncu Isabelle Huppert ise yine çok iyi! (4 yıldız)

dalida

Dalida
Mısır doğumlu İtalyan asıllı şarkıcı Dalida’nın hayatı boyunca aşkı ve mutluluğu arayışı akıcı bir filmle karşımızda. Güzel şarkıcıyı canlandıran Sveva Alviti ve en ünlü Dalida şarkıları filmi en cazip hale getiren öğelerin başında geliyorlar. (3 yıldız)

olumculdeney

Ölümcül Deney: Dejavu
Bir ilaç denemesi için bir araya gelen gençler bir süre sonra bir cinayet kapanı içinde kilitli kaldıklarını farkederler. Denedikleri ilaç yüzünden beyinleri onlara türlü oyunlar oynar. Televizyon estetiğinde çekilmiş, sıradan bir gerilim filmi. (1 yıldız)