ANALİZ

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Kudursanız da Erdoğan’ı destekleyeceğiz” sözleri tartışılırken benim aklıma “Türklerin bekası için evet diyeceğiz” sözleri takıldı.
Bahçeli belli ki özellikle kendi partisinden gelen tepkilere çok öfkeli. “Perinçek ve hayırcı yoldaşlarına karşı biz evet diyeceğiz” sözleri aslında Ulusal Kanal’a çok sık çıkan eski MHP’lileri hedef alıyor.
Bahçeli muhtemelen kalabalık halk toplantılarında neden evet dediğini anlatamayacağını biliyor. Zaten bu nedenle MHP’nin miting yapmayacağını bunun yerine kapalı salon toplantıları düzenleyeceğini söylüyor.
Bahçeli’nin müthiş bir U dönüş yaparak Erdoğan’ı başkan yapmak istemesini ne partisine ne kamuoyuna anlatması çok zor. Sanıyorum bu nedenle özellikle milliyetçi duyguları ağır basanları klişe sloganlarla ikna etmeye çalışıyor.
“Türklüğün bekası için” sözü çok iddialı bir çıkıştır.
Aynı konuşmada “Sevr Antlaşması’ndan da” söz eden Bahçeli acaba ne biliyor?
Tayyip Erdoğan başkan olmaz ve ülkeyi tek başına yönetmezse Türkiye’nin ve Türklerin başına ne gelecektir?
Erdoğan, başkan olamazsa emperyalist güçler yeni bir Sevr’i mi dayatacaktır?
Bahçeli eğer “Türklüğün bekasından” söz ediyorsa bu sorulara açıklık getirmek zorundadır.
Saraya yaklaştıktan sonra muhtemelen devletin bazı gizli bilgilerine de ulaşmış olan Bahçeli bizlerin bilmediği veya aklına bile getirmediği bazı tehlikeler olduğunu mu öğrenmiştir?
“Türklüğün bekası” bir tehdit altındaysa ve Erdoğan ülkeyi tek başına yönetecek yetkileri alamazsa Bahçeli bunu kamuoyuna açıklamak ve hepimizi ikna etmek zorundadır.
Belki yanılıyoruz.
Belki bilgisizliğimiz nedeniyle Türklüğün bekasının sona ereceğini göremiyor ve bu nedenle tek kişilik rejime hayır diyoruz.
Bahçeli gerçekleri açıklamalı, tehlikeyi ve kaynaklarını açıklamalı ki eğer büyük bir hata yapıyorsak biz de fikrimizi değiştirmeli ve oyumuzu evet’e çevirmeliyiz.
Evet; Bahçeli’den “Türklüğün bekasının neden tehlike altında olduğunu” ve “Erdoğan’ın tek adam olması halinde bunu nasıl koruyacağını” açıklamasını bekliyoruz.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Cebimizden bir kuruş çıkmıyor öyle mi?


Erdoğan referandum kampanyasını dün muhtarlar toplantısında resmen başlattı. Önümüzdeki günlerde anayasa değişikliği teklifini imzalayacağını ve referanduma gidileceğini açıkladı.
Halkın “evet” diyeceğini söyleyerek adeta “icraatın içinden” programı yaparak iktidara geldiklerinden bu yana yaptıklarını anlattı. Tabii geçmişi sürekli karalayarak.
Bu arada hayır diyenleri de sürekli yerden yere vurdu.
Ancak bazı açıklamaları var ki doğruyu asla yansıtmıyor.
Cumhurbaşkanı yaptıkları yol, köprü, havaalanı ve tünelleri anlatarak “Cebimizden bir kuruş çıkmadı. Geldiler bütün riskleri aldılar bunları yaptılar. Biz ne dedik buyurun 15-20 yıl buraları işletin paranızı alın, her ay bize de para ödeyin.”
Erdoğan’a göre bu harika fikir bugüne kadar kimsenin aklına gelmemiş.
İyi de söyledikleri doğruyu yansıtmıyor ki. Elbette devlet hazinesinden bu yatırımlar için para çıkmadı. Ama bu inşaatları yapanların paralarını belirlenen sürede almaları için garanti verildi.
Köprü bedava yapılmış gibi görünüyor. Oysa devlet her ay “garanti edilen araç sayısına ulaşılamaması” halinde oluşan farkı bizim cebimizden ödüyor.
Havaalanı için de aynı. İnşaatı yapan firma burayı 30 yıl işletecek ve sonra devredecek ama iktidar her yıl 90 milyon yolcu garantisi verdi. Bir yılda bu havaalanından geçen yolcu sayısı 90 milyonun altında kalırsa fark yine cebimizden ödenecek.
Bu yöntem uygulandığında “cebimizden bir kuruş çıkmadı” demek doğru olabilir mi?

FIKRA GİBİ

Yıldırım ne diyeceğini şaşırıyor artık


Erdoğan’ı tek adam yapacak anayasa değişikliğini hazırlayan iktidar, bunu halka anlatmakta zorluk çekiyor.
O zaman da halkın kafasını karıştıracak polemikler başlıyor. Bunlar hem ahlak hem siyaset dışı olduğu gibi komik de oluyor.
Başbakan kendi getirdikleri değişiklikleri anlatamadığı için “FETÖ-PKK hayır dediği için biz evet diyoruz” diyor örneğin.
Böyle kelime oyunu yapınca karşılığı da gelir, ya PKK ve FETÖ evet demeye başlarsa ne yapacaksınız?
Ayrıca Türkiye’nin yararı, sistemin sağlam olması, istikrarın sağlanması değil önemli olan, onlar hayır diyorsa biz evet diyoruz. Böyle mantık olur mu?
Başbakan dün de fıkra gibi bir konuşmaya imza attı.
Aynen şunu söyledi; “Türkiye monarşi ile yönetilseydi, biz buna karşılılık demokratik bir sistem teklif etseydik, emin olun bunların tamamı kralcı ve kraliçeci olurlardı.”
Ne diyeyim ki bu söze?

ŞAŞIRDIM

Milletvekili ol askerlikten kurtul


Erdoğan dünkü muhtarlar toplantısında muhtarları “Evet” diye bağırtırken, henüz askerliğini yapmamış genç milletvekilleri adaylarına da müthiş! bir müjde verdi.
18 yaşında milletvekili olma hakkını savunan Erdoğan “Askerlik ne olacak diye soruyorlar. Sanki 80 milyon kişi seçilecek de, ne olacak diyorlar” dedi.
Muhtarlar bu açıklamayı çılgınca alkışladı.
Erdoğan daha sonra adeta “ilk cumhurbaşkanlığı kararnamesini” imzalamış gibi “O gençleri askerlikten muaf tutarız, bakın tecil ederiz demiyorum muaf tutarız diyorum” dedi.
İşte tek adam rejimi bu. Soruna şipşak çare buluveriyor. Daha ne istiyoruz ki.

OKURDAN MESAJ

Avustralya Başbakanı ile kahve sohbeti


Avustralya’dan İrfan Kaya adlı okurumdan bir mesaj aldım. Eşi Stephanie Kaya ile bir kafede otururken Avustralya Başbakanı ile karşılaşmışlar.
Devamını birlikte okuyalım;
Değerli Can abi yayınlarınız çok güzel, buradan da izliyoruz. Bugün öğretmen eşimle bir kafede kahve içerken Avustralya Başbakanı yanımıza geldi. Bize “nasılsınız” diye sordu. Kendisine teşekkür ettik. “bir sorunuz var mı?” deyince, bende ona “Türkiye’de 4 milyona yakın Suriyeli göçmen var siz neden hiç olmazsa 50 binini almıyorsunuz” diye sordum. Bana “partimiz ve devletimiz olarak kendi vatandaşının yaşamını değiştirmek istemiyoruz, terörün bu ülkeye girmemesini sağlamak için çok dikkatli olmamız lazım” cevabını verdi. Öğretmen eşim de sınıflardaki öğrenci sayısını 18’ den 14’e düşürülmesi gerektiğini söyledi. Başbakan da “Bütçemize bakıp değerlendirmeye çalışırız” dedi ve cevap göndermek için adresimizi aldı. Demokratik, laik, hukukun üstünlüğünün olduğu bir ülkede başbakanın yanında sadece 1 polis görevlisi vardı bindikleri arabada Mercedes değil normal arabaydı. Darısı da canım Türkiye’me. Sevgi ve saygılarımla.