Sevgili okurlarım, Başbakan Binali Bey birkaç gün önce bir ABD gezisi yaptı.
Türkiye’nin Başbakanı yabancı bir ülkeye, hele de ABD gibi önemli bir ülkeye gitmişse, kamuoyu, onun orada hangi görüşmeleri yaptığını, herhangi bir şey elde edip etmediğini doğal olarak merak eder.
Bizimkinin bu gezi öncesinde üç önemli amacı vardı...
Ve özellikle ilk ikisi Türk kamuoyundan özenle gizleniyordu:
- Fetullah’ın iadesini bir kez daha istemek.
- Reza Zarrab davasında ABD yargısından “Anlayış (!)” beklediğimizi bildirmek... Ve onun tahliye edilmesini sağlamak.
- Vize sorununu çözmek.

* * *

Binali Bey’in Washington gezisini medyadan izledim.
ABD Başkan Yardımcısı ile bir saat süren bir görüşme yapmış. Protokol gereği gerçekleşen bir buluşma...
Sonra bol bol yürüyüş yapmış!..
Çekimleri izledim, parklarda tek başına...
Yanında sadece bizim büyükelçiliğin birkaç görevlisi ile korumalar var.
Ancak ABD yönetimi hele Recep Tayyip Bey’in son olaylı gezisi sonrasında ne olur ne olmaz diye ciddi önlemler almış. (Türk korumalar Washington caddelerinde birileriyle kavga edip onları dövmüş ve bu olay ABD kamuoyunda çok büyük tepkiye neden olmuştu.)
Onu parklarda böyle tek başına yürürken ve dinlenirken görünce gerçekten çok üzüldüm...
Böyle olmamalıydı!

* * *

Peki bu ziyaret sonrasında ne elde etti?.. Somut bir şey var mıydı?
Örneğin Fetullah denilen herifin iadesini istedi mi?
Eğer istediyse başı yine öne eğik olarak istemiştir çünkü onun iade edilmeyeceğini bizlerden çok daha iyi bilir.
Bu konuda Türk kamuoyuna herhangi bir açıklama yapılmadı.
Peki vize konusunda herhangi bir başarı elde etti mi?
Hayır!
Böyle bir durum olsaydı bangır bangır bağırarak bunu da açıklardı.
Dolayısıyla sonuç sıfıra sıfır, elde var sıfır oldu.

* * *

Gelelim Reza Zarrab olayına!..
ABD’de hapis yatmakta olan bu adamın marifetleri artık herkes tarafından biliniyor.
Bizim hükümet bunun yaptıklarını, milyarlarca dolarla nasıl oynadığını hepimizden daha iyi bildiği halde ona yıllarca göz yumdu, yaptıklarını ısrarla görmezden geldi.
Ne ilginçtir ki, bizimkilerin yapamadığını ABD yaptı.
Onu tutuklayıp içeri attı...
Şimdi ABD’de yargılanıyor.

* * *

Şimdi bizimkilerin çok büyük bir korkusu var!
Bu adam paçayı kurtarmak için ya itirafçı olursa, ya ötmeye başlarsa!
Öyle ya, Türkiye’de yüz milyonlarca dolar rüşvet dağıttığı belgelenmişti...
Dönemin bakanları Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler...
700 bin dolarlık hediye kol saatleri, çikolata kutularında verilen rüşvetler, evlerde bulunan para sayma makineleri...
Hepsinde bu Reza’nın katkıları vardı.

* * *

ABD yargısı şimdi bu adamın üzerine gidiyor, hesap soruyor.
Paçayı kurtarmak için, kendisi açısından bir tek çözüm var:
İtirafçı olup ötmek, bildiklerini mahkemede anlatmak ve paçayı o yolla kurtarmak.
Önünde başka hiçbir seçenek yok.
Bildiklerini anlattığı takdirde işin sarpa saracağını, başlarının derde gireceğini bizimkiler de çok iyi biliyor.
Şimdi bütün umutları Reza ötmeden önce tahliye edilmesini sağlamak!

* * *

Burada çıkan 8 Kasım 2017 tarihli yazımda aynen şöyle demiştim:
“...Demem şu ki, büyük devlet ve hükümet adamı Binali Bey birkaç gün sonra ABD’den eli boş dönecek.
Vize konusunda birkaç küçük ödün almayı başarırsa ona da eyvallah!..
ABD gezisinde Binali Bey’e kolaylıklar dilerim ama boşuna zahmete girmiş oldu. Çok büyük olasılıkla eli boş dönecektir.”
Siz tanık olun, dediklerim aynen çıktı.

* * *

Vize yasakları dahil hiçbir konuda ödün alamadı.
Fetullah ve Reza konusunu (tahminimdir) mutlaka gündeme getirdi ama olumlu bir yanıt alması mümkün olmadı.
Ama Washington parklarında yaptığı yürüyüşler falan doğrusu çok mükemmeldi!
Bir başbakanın bu durumlara düşmüş ya da düşürülmüş olması Türkiye Cumhuriyeti açısından üzücü bir durumdur.