Sevgili okurlarım,
15 Temmuz’daki darbe girişimini araştırmak üzere TBMM’de kurulan komisyonda kamuoyundan saklanan gerçeklerin ortaya çıkması için sergilediği yoğun çabayla dikkatleri üzerinde toplayan Dr. Aytun Çıray’la referandum sürecinde peş peşe yaşadığımız bazı tuhaf olayları konuştuk.
Söyleşimize “Kamuoyunda ‘tek adam anayasası’ olarak anılan değişiklik teklifine genel olarak nasıl bakıyorsunuz” sorusuyla başladım.
İşte sorularım ve işte Aytun Çıray’ın cevapları:

04ugurbey30cm

*  *  *

AYTUN ÇIRAY: Biliyorsunuz ben ve partim “hayır”cıyız. İzin verirseniz kısaca neden “hayır”ı savunduğumu söylemek isterim. Sayın Dündar, Türk Milleti olarak bizler canımız pahasına hür yaşama mücadelesini nesillerdir verip geliyoruz. Bu anayasa değişikliği ile bizden tek bir adama, özgürlüğümüzün teminatı olan egemenliğimizi, tapumuzu, evlâtlarımızın kaderini vermemizi istiyorlar. Bunlar namusumuzdur veremeyiz. Lâik, demokratik hukuk devletinden vazgeçmeyiz. Teklik Allah’a mahsustur. Bizden Allahü Teala’nın Hz. Peygamber’e vermediği yetkileri -haşa- tek bir şahsa vermemizi istiyorlar! Hayır, vermeyeceğiz!..

UĞUR DÜNDAR: Söyleşimize Hürriyet’in ‘Karargah Rahatsız’ manşeti üzerine yaratılan fırtınaları konuşarak devam edelim. Manşet gazetenin Genel Yayın Yönetmeni’nin değişmesine neden oldu. Sayın Cumhurbaşkanı, yanına Genelkurmay Başkanı’nı alarak yaptığı konuşmada Hürriyet’e haddinin bildirileceğini söyledi. Bunları nasıl yorumluyorsunuz?

KARARGAH MI BIRAKTINIZ “RAHATSIZ” OLSUN

AYTUN ÇIRAY: Öncelikle tespitimi söyleyeyim: Bu suni bir fırtınadır. Biliyorsunuz AKP 2002’den bu yana 15 yıldır iktidarda. Bu süre içinde Türkiye, dokuz kez sandığa gitti. Ancak bu dokuz seçimi ve referandumu hep özel olarak kurgulanmış süreçler şeklinde yaşadık. “Partili Cumhurbaşkanlığı” da, 15 Temmuz işgal girişimiyle noktalanan sürecin ürünüdür. Geriye dönüp büyük resme baktığımızda, suni Hürriyet fırtınasının da kurgu olduğunu çok açık biçimde görüyoruz. Karargâh rahatsızmış! Hangi karargah? Karargah mı bıraktınız ki rahatsız olsun! Orduda her “Kuvvet” başka başka yerlere bağlandı. Akar’ın sicil yetkisi bile elinden alındı! Sayın Cumhurbaşkanı 15 Temmuz’a “Allah’ın bize bir lütfu” diyerek 15 yıllık sandık zaferlerinin kilit noktasını açık etti! O kilidin anahtarı işte Hürriyet’in haberiyle tetiklenen suni fırtınada! Bu fırtınanın anahtarı da, yardımcı trajik baş karakter rolünü üstlenmiş görünen Sayın Hulusi Akar’da!..

“FETÖ” VE “APO” NEDEN BAŞKANLIK İSTİYORLAR

UĞUR DÜNDAR: “FETÖ” veya o zamanki adıyla Gülen Cemaati’nin bu referandum sürecine etkisi olacak mı? Onun ve “Apo”nun da bu değişikliği istediği öne sürülüyor. Neden?

AYTUN ÇIRAY: AKP ile Fetullah Gülen arasında 17/25 Aralık’a kadar süren bir ortaklık oluşmuştu. Ortaklık diyorum, çünkü Sayın Cumhurbaşkanı, ortak yanlarının aynı menzile gitmek olduğunu açıkça beyan etmiştir. Böylece, FETÖ’nün medya kanadı ve sözde sol-liberal kalemlerinin muazzam katkılarıyla bitmez tükenmez mağduriyet hikayeleri uyduruldu. Bu mağduriyet kurguları her seçim ve referandum sürecinde küçük ilavelerle kullanıldı. Bugün bulmacanın parçalarını birleştirdiğimizde PKK ve FETÖ’nün iplerinin aynı oynatıcıların elinde olduklarını biliyoruz. O ipleri tutanlar ne istiyorlarsa ikisi de onu istiyor. O nedir? Bölünmüş, zayıflatılmış, Suudilerin finansmanıyla kurulmuş 100 bin kişilik bir ordu ile vekalet savaşlarına asker veren, Kıbrıs’taki haklarından feragat eden bir Türkiye! Hedef bu! Bu hedefin önündeki engel ise demokrasi. Tek adam olursa bir milleti değil bir kişiyi ikna ederek ona her şeyi imzalatırsınız.

HÜRRİYET ÜZERİNDEN 28 ŞUBAT İMAL ETMEYE ÇALIŞTILAR

UĞUR DÜNDAR: Peki, Hürriyet’in manşetinin ve onun yarattığı fırtınanın bu anlattıklarınızla ilişkisi ne?..

AYTUN ÇIRAY: Hürriyet üzerinden bir 28 Şubat ve ona kafa tutan bir demokrasi kahramanı kurgusu yaratılmaya çalışılıyor. Ama bu defa tutmaz. Aktörlerden biri Sayın Cumhurbaşkanı, diğer aktör Genelkurmay Başkanı. Ama kariyeri 15 Temmuz’un tamiri imkansız hasarlarıyla dolu bir Genelkurmay Başkanı!..

Sayın Dündar, bir Genelkurmay Başkanı düşünün ki, bu hıyanet tezgahı kendisine MİT Müsteşarı tarafından haber veriliyor ama o ne Başbakan’a ne Cumhurbaşkanı’na durumu bildiriyor! Görevlerini icra etmeyi tam altı saat boyunca adeta askıya alıyorlar! O Cumhurbaşkanı da hâlâ o Genelkurmay Başkanı’nı görevde tutuyor! Bunun akla mantığa basirete sağduyuya sığan bir tarafı var mı?

BİZİ DÖRT SAAT KİM NEDEN BEKLETTİ?

UĞUR DÜNDAR: Gerçekten trajikomik olaylar zinciri...…

AYTUN ÇIRAY: Sayın Akar, o gün aldığı ihbarı anında duyurması gereken ordu ve kuvvet komutanlarına da bildirmemiş! Sayın Org. Ümit Dündar, 1. Ordu Komutanı. Onu arasa, ortaya birkaç tank da çıkamayacak ve köprüdeki üzücü olaylar yaşanmayacak. Soru çok. Örneğin hava sahasının kapatılma emrini neden doğrudan doğruya bizzat Hava Kuvvetleri Komutanı’na vermiyor? Sonra koskoca Genelkurmay Başkanı karga tulumba bir araca atılıp, darbe üssü denilen Mürtet’e (Akıncı) götürülmesine müsaade ediyor. Var mı böyle rezalet?.. Siz ABD Genelkurmay Başkanı’nın başına böyle bir şey gelebileceğini düşünebilir misiniz? Ama sorular peş peşe sökün ediyor. Bakın Cumhurbaşkanı’nı Marmaris’te kaldığı otelden alma planını yapan Tuğgeneral Gökhan Sönmezateş ifadesinde, 4 saat süreyle bekletildiklerini söylüyor? “Biz kim tarafından neden bekletildik” sorusunu soruyor. Akar bu konuda ne söylüyor! Hiç!.. Kapı duvar!..

UĞUR DÜNDAR: Gerçekten çok ilginç, ama aynı zamanda çok vahim olaylar bunlar...…

AYTUN ÇIRAY: Derdest edilen, astlarına hükmedemeyen bir komutan olarak ve 15 Temmuz davalarının selameti için Sayın Akar en geç 18 Temmuz sabahı emekliliğini istemiş olmalıydı. Ama istemedi. Keşke “Benden buraya kadar” diyebilmiş olsaydı. Ancak Vehbi’nin kerrakesi meğer bambaşkaymış! Kutunun içinde kutu, işin içinde iş varmış! O zaman ben de çok güçlü kuşkularımı ortaya koyuyorum; 15 Temmuz, adeta “partili cumhurbaşkanlığı” denilen bir tek adam devleti için yapılmış! Ismarlama elbise, ölçüleri birebir uygun! Rol paylaşımı da takvime bağlanmış! Devlet Bahçeli hem 2002’de, hem de 7 Haziran 2015’te oynadığı rolün ezberini tekrarlamış! 11 Ekim 2016 tarihindeki MHP Meclis Grubu’nda bu ucube anayasa değişikliğinin fitilini ateşlemiş! Sıra gelmiş referandum sürecinin “evet” çıkacak şekilde yapılandırılmasına! İşte Hürriyet üzerinden yaratılan suni fırtınanın amacı da bu!..

YANDAŞLAR VESAYET ADLI HAYALETE SALDIRIYORLAR

UĞUR DÜNDAR: Bu iddianızı biraz daha açar mısınız?

AYTUN ÇIRAY: Gariplikler tam referandum sürecine girmişken TSK’nın kılık kıyafet yönetmeliğinde yapılan değişiklikle başladı. Değişiklik dedikleri de ne? Sevgili Soner Yalçın’ın “Zaten yasak değildi ki” diye bangır bangır ilan ettiği kadın subay ve astsubayların isterlerse başlarını kapatabilecekleri hükmü!..

Sayın Dündar, beklediler ki CHP ve birtakım kadın örgütleri bunu kabul etmiyoruz diye ortalığı ayağa kaldırsınlar. Taksim’e cami yapımının bugünlere denk getirilme nedeni de budur. Ama beklentileri boşa çıktı. Ne yapabiliriz diye düşündüler. Sanki buna ciddi ciddi karşı çıkan varmış, Genelkurmay da bu yüzden eleştiri bombardımanına tutulmuş gibi “Karargah Rahatsız” başlıklı haber yaptırdılar! Onlara göre karargah dendiğinde herkes elbette “vesayet odağı”nı anlayacaktı. Yani haber başlığı 28 Şubat’ı çağrıştıracak şekilde atılmıştı. İşte yandaş basın ve sözde gazeteci takımı bunun üzerine, aldıkları emir ve talimatlar gereği, vesayet ve darbe karşıtı yazılar döşendiler! Verdiler veriştirdiler!.. Don Kişot’un karşısında hiç olmazsa yel değirmenleri vardı. Yandaşlarsa resmen “vesayet” adlı ama sadece kendilerine görünen bir hayalete saldırıyorlar! Haklarını yemeyelim, gariplerim musluklarının akması mücadelesini veriyorlar. Maksatları değil MHP, AKP seçmenlerinde dahi büyük oranlara ulaşan fireyi azaltmaktı. Yani referandum sürecini seçmeni ‘evet’e yönlendirecek şekilde yapılandırmaktı. Ama tutmadı!..

YA BİR GÜN CİMRİ BİRİ BAŞKAN OLURSA

UĞUR DÜNDAR: Bu kez başaramayacaklar mı diyorsunuz?

AYTUN ÇIRAY: Başaramayacaklar! Çünkü Hulusi Akar, Yaşar Büyükanıt’ın performansını yakalayamıyor bir, millet artık bu tür komplolara şerbetli, iki!.. Zaman değiştikçe, algılar da eski yöntemlerle yönetilemiyor. Aynı algılar farklı gerçeklere açılıyor. Türk Milleti için de böyle oldu. Artık bu kurguları yutmuyor. Gerçekler 15 yıllık bir hipnoz ve illüzyon sürecini bozuyor. “Karargâh Rahatsız” manşetinin kimin için, hangi amaçla atıldığını anlıyor. Mızrak çuvala sığmıyor. Çarşı-pazar malum, evde delikanlı 25’ine gelmiş hâlâ harçlık bekliyor! Sığınmacılar dört milyonu bulmuş, işine aşına ortak olmuş!.. Kendi evlatları Suriye’de şehit olurken Suriyeliler burada!.. Halkımız bir de Azerbaycan Başkanı Aliyev’i gördü! İşte karısı yardımcısı!.. Bir gün bizim partili cumhurbaşkanlarından birinin isterse tüm ailesini cumhurbaşkanı yardımcısı yapabileceğini de görüyor “Ya bir gün göreve hem cimri ve nekes, hem de gözü doymayan biri gelirse halim nice olur” diyor!..

BAHÇELİ Mİ, BARZANİ Mİ?

UĞUR DÜNDAR: Bir de Barzani geldi!..

AYTUN ÇIRAY: Onlar Ülkücüleri Osmanlı Ocakları zannettiler galiba! Türk milliyetçilerini tanımamışlar. Tamamına yakını ülkemizin götürüldüğü yeri gördükleri için “hayır”cı olunca bu defa Barzani gerekti! Barzani de gelip sözde Kürdistan bayrağını çektirmesin mi? Bahçeli her zamanki gibi gaz alma kabilinden iyi niyetlerinden şüphelendiğini söylüyor. “Barzani’yi bana tercih mi ediyorsunuz” diyor. Sonra “evet” te ısrar edeceğini tekrarlıyor. Bu da notunu iyice düşürmesine yetiyor. Peki milletimiz ne istiyor Sayın Dündar?

UMUDUN ADI ‘HAYIR!..’

UĞUR DÜNDAR: Önemli olan da bu!.. Sizce ne istiyor?

AYTUN ÇIRAY: Türk Milleti, gözbebeği ordusunun sizin “son Atatürkçü Genelkurmay Başkanları” diyerek tanımladığınız Genelkurmay Başkanları tarafından yönetilmesini istiyor. Yargının durumuna, hukuksuz sokağa atılan insanlara, kısaca yakınlarıyla milyonlara varan sözde değil gerçek mağdurlara üzülüyor. Basında Abdi İpekçilerin, Oktay Ekşilerin, İlhan Selçukların, SÖZCÜ yazarlarının standartlarını özlüyor. Simaviler, Akbaylar gibi patronları bekliyor. Tabii kurucu ruhu, değerini her zamankinden çok fark ettiği Mustafa Kemal Atatürk’ü, Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’ndan koruyup bugünkü kuşakların var olmasını sağlayan İsmet İnönü’yü, demokratik merkezin sağduyu, vefa timsali yenilikçi liderlerini, mesela merhum Süleyman Demirel’i özlüyor. Yeni bir başlangıç yapmanın zamanı sanki. Tam da bahar gelmişken. Hem bunun için esaslı bir umudu var artık:
O umudun adı ‘Hayır!..’ Tarihi de 16 Nisan!....