Biliyorsunuz ilk iki çeyrekte, yani yılın ilk  6 aylık bölümünde yüzde 5.1 büyümüştük!..
Daha doğrusu Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK)  böyle buyurmuştu; ona da kim buyurduysa artık!.. Namert muhalefet, Batı bankaları, rating kuruluşları, büyük şirketler pek inanmamıştı bu duruma.
-Gülüp geçmişlerdi!..
Dünya ekonomi çevreleri arasında Türkiye’deki “ölçüm sisteminin” nedense hep palavra ibresine çok yakın sonuçlar verdiği konuşulur olmuştu!.. Her şey kağıt üzerinde olup bitiyor, fena halde büyüyor zenginleşiyorduk... Hele bir de “en büyük Türk büyükleri” dünyanın en fazla tasarruf eden ülkeleri arasında yer aldığımızı açıklayınca, el aleme rezil oluverdik!.. Sözcü gazetesinin her daim nifak saçan “Ekonomi Şeysi” Murat Muratoğlu niçin alay konusu olduğumuzu şöyle açıkladı:
-Bir veriyle oynayınca ister istemez diğer
veriler de etkileniyor, mesela tasarruf oranı yüzde 25’e çıkmış görünüyor. Böyle olunca ne oluyor? Türkiye bir anda 13’üncü büyük ekonomi oluyor!..
Adamlar gülmesin, dalga geçmesin de ne yapsın birader!.. Tabii, dışardan bakıp gülmek kolay! İçeride işsiz dolaşan milyonlar, açlık ve yoksulluk sınırının altında inleyen yığınlar için elde kalan tek şey ağlamak!..
-İstediğiniz gibi ağlamak, çırpınmak, avuç açmak, haysiyetinden ödün vermek Yeni Türkiye’de bedava!..

Gerçekler yalan söylemez!..


Bize kakalanmaya çalışılan palavralar “yalancının mumu” misalidir sayın seyirciler!..
Öncelikle iktidarın pek övündüğü yabancı sermaye palavrasına bir göz atalım... Şunu unutmayın, ülkeye yüksek faiz sonucu gelen sıcak paraya yatırım denmez!.. Onlar eşek yüküyle faizini alır, istediği zaman da defolup gider!..
Gerçek anlamda ülkeye yatırım yapmaya gelen yabancı sermayenin durumuna gelince; İktidarın anti demokratik uygulamaları, Batı medyasında sürekli işlenen “riskli ülke” söylemleri sonucu son 5 yılda yurtdışından gelen yabancı sermaye yüzde 57 oranında azaldı, iyi mi!..
Böyle olunca iktidar ülkenin sermaye ve yatırım açığını kapatmak için dış borçlanmaya gitmek zorunda kaldı. Şöyle örnek vereyim:
-2003 yılında 144 milyar dolar olan dış borç, 2017’nin ilk üç ayında tam 412 milyar dolara çıktı!..
Bu ne demek biliyor musunuz? Ankara Bağımsız Milletvekili Aylin Nazlıaka gayet net olarak açıkladı:
-Dış borcun milli gelire oranı yüzde 49’a yani neredeyse yarısına ulaştı!..
Yine anlamayan varsa izah edeyim: giderek daha borçlu, daha yoksul, daha aç, daha dengesiz bir toplum haline dönüşüyoruz!.. İktidarın, üzerini avuç dolusu faiz ödediğimiz sıcak para belasıyla örtmek istediği kriz nedeniyle işsizlik tavan yapmış durumda!..
İşsizlik deyince aklıma TÜİK geldi; açıkladıkları rakamların samimiyetine güvenmek benim için artık bir hayal oldu!.. Örneğin bu iktidarın “köle işçilik” olarak tanımlanan, işverene işçi kiralama yetkisi veren düzenleme sonucu kadrolu işçi sayısı hızla gerilerken “mevsimlik sigortalı işçi sayısı” katlanarak artıyor!.. Bunu ben söylemiyorum:
-Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) verileri söylüyor!..
Kadrolu işçi sayısında en dramatik azalış ise, işçilerin büyük bölümünü taşeron işçilere yaptıran kamu kurumlarında yaşanıyor!..

Her şey yalan her şey sahte!..


Gelelim diğer palavraların nasıl çöktüğüne...
TÜİK son olarak “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması” sonuçlarını açıkladı. Tavsiye ediyorum lütfen okumayın!.. Okumayın çünkü bir şey anlamanız hiç ama hiç mümkün değil; ben bunca yıllık gazeteci olarak hiçbir şey anlamadığım için konunun uzmanlarına danıştım, onların da halen çözümlemeye çalıştıklarını öğrendim!..
Çince yazılmış gibi görünen açıklama(ma) metninden anladığım kadarıyla; ülkedeki en yüksek gelire sahip, yani en zengin grubun toplam gelirden aldığı pay 2016 yılında yüzde 47.2’ye çıktı...  En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun payı ise yüzde 6.2 oldu... Bu ne demek diye sormayın lütfen, rakamlar her şeyi gösteriyor!.. Şu şekilde sadeleştireyim:
-Bu ülkenin yüzde 20’si ülkenin toplam gelirinin neredeyse yarısını alıyor, hemen onun altındaki yüzde 20, yüzde 21’ine sahip oluyor, geriye kalan yüzde 60 ise toplam gelirin ancak yüzde 32 küsurunu paylaşabiliyor!..
İşte “büyüyoruz”, “zenginleşiyoruz”, “uçuyoruz” dedikleri kepazelik bu!.. Üstelik bu rakamlar TÜİK tarafından açıklanan resmi rakamlar; ne kadar doğru olduğunu bu ülkenin namuslu ekonomistleri açıklayınca göreceğiz!..
Bitmedi! Başrolde yine TÜİK var; onun 2012 yılında verdiği rakamlara göre Türkiye’de yaklaşık 400 bin çocuk işçi mevsimlik tarımda çalışıyor; şimdi sıkı durun, o günden bugüne dek, yani 5 yıldır, onca nüfus artışına, mülteci akınına karşın güncellenmiş bir resmi istatistik bulunmuyor!..
Ancak başka bir veri, üstü kapatılmaya çalışılan utancı şak diye gözler önüne seriverdi!.. 2016-2017 eğitim öğretim yılına ait e-okula kayıtlı mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocuklarının sayısı 22 bin 414!..
-Kısacası bugün sayılarının 400’binden çok yukarılara, belki de iki katına ulaştığı sanılan çocukların yüzde 5’inin bile okula gönderilmediği gerçeği bir tokat gibi birilerinin suratında patlıyor!..
Bir diğer deyişle; bu ülkenin yüzde 60’ının Türkiye’nin ne denli refah içinde olduğundan, zenginleştiğinden, büyüdüğünden hiç mi hiç haberi yok!..
-O da onların ayıbı, her şeyle TÜİK’mi ilgilenecek canım!..