İspanya İç Savaşı 17 Temmuz 1936’da başladığı zaman 2. Dünya Savaşı’na henüz 3 yıl vardı...
Ancak durum görüntüde böyleydi! İkinci Büyük Savaş aslında İspanya’da General Francisco Franco önderliğindeki Falanjistlerin(siz Faşistler olarak okuyabilirsiniz) , Cumhuriyetçi iktidara karşı başkaldırısı ve 3 yıl süren, 600 bin cana mal olan kanlı iç savaş ile başlamıştı!..
İspanya’daki boğazlaşma 3 yıl sürdü, 1939’da faşistlerin zaferiyle sonuçlandı... Franco güçlerinin kazanmasında Almanya’nın Führeri Adolf Hitler’in engin desteği çok etkili olmuştu. Hitler, Franco’nun emrine savaş uçağı filoları göndermiş, ayrıca 200 bin kişiyi aşan Alman, Arap ve İtalyan ordularının falanjistlerin yanında savaşa dahil olması zaferi getirmişti!..
Örneğin Alman Kondor Lejyonu hem Franco’ya destek olmak hem de hava taktik ve teorilerini denemek için 1937 baharında Guernica’yı bombalayarak neredeyse haritadan silmişti!.. Pablo Picasso’nun bu acıyı dünyaya göstermek için yaptığı “Guernica tablosu” insanlık tarihinin bu en barbar saldırısını ölümsüzleştirdi!..
Cumhuriyetçilerin büyük talihsizliği ise sözde kendilerini destekleyen İngiltere, Fransa gibi devletlerin acz içine düşmesi, diğer bir deyişle korkmasıydı!..
Faşistlerin zaferinden sonra İspanya Cumhuriyeti süratle krallığa dönüştürüldü. Franco ise tam 36 yıl İspanya’yı faşist diktatörlükle yönetti!..
-Franco yatağında ölen ender diktatörlerden biri ve en nefret edileni olarak tarihe geçti!..

Falanjist ruh mu dirildi!..


İspanya 1975’ten başlayarak demokratik bir rejim yolunda önemli ve başarılı adımlar attı; ancak falanjist kökenli faşist akım da sinmesine rağmen yine de her türlü krizde varlığını hissettirme başarısını gösterdi...
1977’de başlatılan geçiş sürecinde Katalonya İspanya’nın 17 özerk bölgesinden biri oldu. Franco döneminde Katalan Parlamentosu yeniden açıldı. İşte Katalonya’da bağımsızlık o tarihten itibaren konuşulur oldu!..
Ve Katalanlar sonunda İspanya Merkezi Hükümeti’nin ve Avrupa Birliği’nin tüm karşı çıkışına rağmen referandumunu yaptı. Yaklaşık 7 milyonluk Katalan halkının ancak yüzde 40’ının katılımıyla yapılan ve İspanyol polisinin büyük bir şiddetle engellemeye çalıştığı referandumdan yüzde 90 oranında “bağımsızlığa evet” sonucu çıktı. Polisin “orantısız güç” kullanımı ise Franco dönemini anımsattı!.. Öyle ki, bazı medya kuruluşları bu şiddeti Türk güvenlik güçleri ile bile karşılaştırdı!..
Kanlı, şiddet sarmalında geçen referandumdan sonra ne olacak derseniz; İspanya hükümeti, Katalanların bağımsızlıkta ısrarcı olması durumunda İspanya anayasasının 155.maddesini işleterek Katalonya’nın özerkliğini de iptale gideceğini açıkladı bile!..
Orta Avrupa’daki minnacık kantonların bile bağımsızlık referandumlarını destekleyen, Ortadoğu’daki karışıklıklarda parmağı bulunan AB ise “Bölünme değil birlik zamanı” sloganıyla İspanya’nın yanında, Katalanların karşısında yer aldı!..
Peki bu bize neyi gösterdi?.. Çok basit; Avrupa Birliği’nin çatırdadığını, Almanya’da NAZİ eğilimli aşırı sağcı partinin ilk defa Federal Parlamento’ya hem de üçüncü sırada girmesiyle Irkçılığın tavan yaptığını, Avrupa kökenli olmayanları ise çok ama çok zorlu günlerin beklediğini gösterdi!.. ABD’ye baktığınızda da aynı tabloyu çarpıcı biçimde görebilirsiniz... Tabii bu gidişattan büyük cesaret alan irili ufaklı diktatörlerin ne denli mutlu, mesut olduklarını da!.. Aslına bakarsanız yıllar öncesinden özellikle entelektüel ve siyasi çevrelerde sözü edilen benzetme realiteye dönüşmeye başladı denebilir:
-İstikamet Yeni Ortaçağ!..

Sözcü iddianamesi kargaları bile ağlatıyor!..


İstanbul Cumhuriyet Savcılığı lütfetti, tam 131 gün sonra 73 sayfalık bir iddianameyi kamuoyunun önüne koydu...
Ama ne iddianame! FETÖ’nün sofrasında siftindikleri belgelerle, fotoğraflarla ispatlı Hüseyin Gülerce ve Fehmi Koru isimli muhteremlerin kerameti kendinden menkul çamurlarıyla, SÖZCÜ’nün manşetlerinden ve Atatürk’e “işgalci” diyen, sözcü düşmanı, iktidar aşığı olduğu sosyal medya paylaşımlarıyla ortaya çıkan bilirkişinin hezeyanlarından oluşan bir iddianameden söz ediyorum:
-Hukuk fakültelerinin birinci sınıfında ibret için okutulması gereken bir iddianame yani!..
Biliyor musunuz, 73 sayfalık iddianamede tek bir somut delil yok! Ancak yanaşma medyada çıkan algı yaratmaya yönelik pespaye haberler, Bilirkişi Ömer Faruk Gerçek’in bilirkişi raporu olmakla uzaktan yakından ilgisi bulunmayan hezeyanları ve bol miktarda SÖZCÜ Gazetesi manşeti( hem de neredeyse tüm medyanın manşet yaptığı haberler!), iddianamenin sayfalarında fink atıyor... SÖZCÜ Gazetesi’nin sahibi Burak Akbay’ın iddianame üzerine söylediği şu sözcükler, neyin, niçin yapıldığını gayet güzel anlatıyor aslında:
-Atatürkçü ve muhalif bir gazete çıkarmanın bedelini ödüyorum!..
Bir ekleme de ben yapayım; sağdan soldan bulunan beş para etmez yanaşmalarla SÖZCÜ Grubu’nu yıkacağını, yok edeceğini, korkutacağını, yolundan döndüreceğini sananlara büyük bir aile olarak sözümüzdür:
-Her saldırınız vız gelir vızzz!..