Yazı konusu ararken önce ülkenin güncel sorunlarını önem ve aciliyet sırasına koymaya çalışırım. Pek tabii bu sıralamada daha ziyade iktisadi kıstasları kullanıyorum. Gördüm ki, tarih boyunca savaşlar, milletinin iktisaden müreffeh olmasını istediğini en çok iddia eden siyasetçiler tarafından çıkarılmıştır. Ama bu savaşlar yüzünden onlarca yılda milyonlarca çalışma saatinde üretilen taşınır ve taşınmaz mallar ve mülkler, çıkan savaşlarda kısa zamanda tahrip edilmiş ve halkın refahı geriye gitmiştir. Üstelik binlerce, bazen milyonlarca insan ölmüş veya ruhen ve bedenen sakat kalmıştır. Hangi harbi kim çıkarmıştır sorusuna hiç önem vermiyorum. Biliyorum ki savaşı başlatan kadar savaşı davet eden de kendine göre haklıdır. Savaşların en kötüsü iç savaşlardır. 1861-1865 yılları arasında nüfusu henüz 32 milyon civarındayken ABD’de çıkan iç savaşta en az 620.000 kişi ölmüştür. 1936-1939 yılları arasında 25 milyon nüfuslu İspanya’da çıkan iç savaşta da 500.000 kişi ölmüş ve 2 milyon İspanyol ülkesini terk etmiştir. Anadolu’da çok kanlı iç savaşlar ve hicretler yaşanmıştır.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

Çok dinli ve çok milletli Osmanlı Devleti bir bakıma bu yapısal özelliği yüzden yıkılmıştı. Atatürk, bu zafiyeti dikkate alarak “tek milletli” bir Türk devleti kurmayı hedeflemiştir. Burada kullanılan “Türk” kelimesi etnik köken bağlamında bir tanımlama değildir.  Türkiye’de yaşayan ve T.C. vatandaşı olan herkesi kapsar. Türk milletiyiz diyoruz ama sınırlarımız içinde bunu benimsemeyen önemli sayıda Kürt vardır. Millet etimolojik olarak “aynı dine mensup” olanlar demektir. AKP, açılım döneminde “milli birliğin çimentosu İslam’dır” diyerek sorunu bu tanımla çözmek istemişti.  Ancak bölücüler dinimiz aynı olsa da “dilimiz” aynı değildir dedi. Fay hattı burada oluşturuldu. Kürtler arasında Türk olarak bilinmekte sakınca görmeyen ve Türkler ve sair etnik halklarla birlikte Türkiye’yi sahiplenmek isteyenler çoğunluktadır. Ancak “çok kanlı bir iç savaşa mal olsa bile” ayrı bir devlet kurmak isteyen bir PKK örgütü ve ona hem hain damgası yememek hem de onun şerrinden kendini korumak için destek veren Kürtler de vardır. Emperyalist devletler, özellikle petrol veya benzeri doğal kaynaklara el koymak amacıyla dış politikada “böl ve yönet” yöntemi uygular.  Bu iki vektörün (yani PKK’nın kendi yöneteceği bir devlet kurma davası ile emperyalistlerin böl ve yönet siyaseti) bileşkesi T.C. devletinin bekasını tehdit eden en büyük dinamiktir. HAMAS’ın İsrail kasabasına baskın verip 1.200 kişiyi öldürmesi bu bağlamda PKK’ya ilham vermiş olabilir.

İSRAİL BİR REALİTEDİR

Hiçbir güç İsrail’i bulunduğu topraklarından söküp atamaz. Hatta 1967 sınırları öncesine bile geri döndüremez. Filistinli Araplar, İsrailli Yahudiler ile yan yana ve hatta iç içe yaşamaya mahkumdur. Kader ağlarını böyle örmüştür. HAMAS’ın İran dahil tüm Ortadoğu’yu içine alacak “büyük savaşın” fitilini ateşleyerek İsrailli Yahudileri denize dökmek amacıyla 7 Ekim 2023’te giriştiği gayri insani askeri harekat, Gazze halkı için felaketle sonuçlanmıştır. Ama HAMAS yöneticileri, İsrail’i dünya kamuoyunda suçlu ilan ettirerek zafer elde ettikleri iddiasındadır. Endişem PKK liderlerinin Türk Devleti’ni İsrail gibi gaddar olmaya zorlayacak bir tertip peşinde olmalarıdır. Son belediye seçimlerinden sonra sergilenen bazı tavırlar ben de böyle bir intiba yarattı. CHP bu heveslere karşı çok sert bir çıkış yapmalıdır. DEM’li belediye başkanlarının ve özellikle TBMM üyesi olmuş DEM milletvekillerinin PKK’ya direnmesi şarttır. 

SON SÖZ: Konuşulması gereken yerde susmak, susanı sorumluluktan kurtarmaz.