Gazetede küçük bir haber gördüm. Aliye Zeynep Bingül ve Muhsin Murat Bingül iki otizmli kardeş. 20 yaşındalar. Polonya’da yapılan Virtüs Zihinsel Engelliler Dünya ve Avrupa Kayak Şampiyonası’nda Türkiye’ye tam 8madalya kazandırdılar. Bu hiç kolay olmamalı diyerek, ailesine ulaştım.

Önce baba Ünal Bingül ile konuştum. Tekirdağ Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı olan Ünal Bingül evlatlarının başarısından öyle gururlu ki… Peki buraya nasıl geldiler, nasıl bir emek ve sabır var işin içinde?

Ünal Savcı burada eşinden bahsetmeye başladı. Hemen numarasını aldım, aradım. Nesrin Hanım, tüm sorularımı içtenlikle cevapladı. Yetkililerden lütuf değil, çocukların hakkı olan ‘eşitliği’ istiyorlar. İşte Nesrin Hanım ile sohbetimiz. 

Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben emekli mühendisim. İki otizmli çocuğumuz var. Tam 20 yıldır onların başındayım. Sosyal hayatım yok. Çünkü başka bir şeyle ilgilenirsem onlara yeterince vakit ayıramam. Bakıcım yok, ilaç kullanmıyorum, tüm programlarını ben ayarlıyorum.

Çok zor değil mi Nesrin Hanım?

Olmaz mı? İnsanlar bir otizmli evlatla yaşamakta zorlanırken bizim iki evladımız da otizmli. Böyle bir ailenin olduğunu zannetmiyorum.

Biraz zorluklarını anlatın, yaşamayan bilmez çünkü…

Çocuklar büyüdükçe öfke nöbetleri artıyor, sorunlar artıyor. Beni çok darp ettiler. Ama yine de vazgeçmedim. Babamız her düştüğümüzde kaldırıyor, çok destek oluyor. Doğdukları günden beri mücadele içindeyiz. Üç yaşından beri göz ameliyatı oldular, yürüyemediler, konuşamadılar Evi okula çevirdik. Yoğun spor, eğitim… Hep sabırla, sevgiyle davrandık.

Dertlerini anlatamadıkları için mi öfkeliler?

Konuşamadığı zaman sıkıntıları oluyor, bana tepki olarak dönüyor bu. Şu anda da rahat değiliz. Murat dakikada 30-40 defa ellerini birbirine vuruyor mesela. Takıntıları çok fazla. Onlara dayanmak psikolojik açıdan çok zor. Ama evladım, onlar için her şeyi yapıyoruz, yaparız da…

Evi okula çevirdik dediniz, başka?

Üç yaşında evde spora başladık. Çocuklar konuşamayınca, enerjileri de çok olunca, evimizin salonunu boşalttık, spor salonu haline getirdik. Dışarıya da götüremiyoruz fazla. Eşim Ünal Bey, o zaman Erzurum’da görevliydi, Erzurum’da yaşıyorduk. Marangoza trambolin, denge aleti, jimnastik aletleri, yürüme tahtası yaptırdım. Her gün düzenli bir şekilde spor yaptılar. Düzenli spor yapmadığı zaman bu çocuklar gece uyumuyorlar. Mecburen enerjisini atması gerekiyordu.

Kayağa nasıl başladılar?

Ben Erzurumluyum, kayak sporunu çok seviyorum. İki çocuğumun kayak yapmasını istiyorum ama engelliler, nasıl olacaktı? Hiç kimse yapacaklarına inanmıyordu. Ben zor olduğunu ama yapabileceğini düşündüm. Önce evde tekerlekli patenle halının üzerinde yürütmeye başladık. Ama bu öyle bir aylık, iki aylık bir şey değil. Kayakta 14 yılları geçti. Zeynep 9 yaşında “Baba” dedi İpek Hanım. Otizmde öyle hiçbir şey 1,2,3 yılda olmuyor. Okuma yazma öğrenmeleri için 10 yıl geçti.

İkizler, biri kız, diğeri erkek. Davranışları birbirinden farklı mı?

Zeynep çok sessiz, sadece ihtiyaçlarını söylüyor. Oğlan çok hareketli, ama tekrar şeklinde konuşuyor. Çok tekrarlıyor, çok takıntılı. İkisi birbirinden farklı ama birbirlerini çok seviyorlar, çok koruyorlar.

Arkadaşları var mı?

Kesinlikle yok. Kimse bu çocuklarla vakit geçirmiyor. Toplum, “Biz bu çocukları seviyoruz” falan diyor ama yok böyle bir şey. Mesela kayak yapıyorlar ya, o ortamda özellikle Murat’a “Senin adın ne, nasılsın’ diye sorduklarında, eve geldiğinde “Anne yanıma oturdu, yanıma oturdu” diyor sürekli. O kadar mutlu oluyor ki. Tabii ki insanlar onlara 3-4 dakikalık zaman ayırıyor. Dışarıdaki bakışlara gelince… Otizmi bilmiyor insanlar, bilseler de tuhaf geliyor. Rahatsız edici şekilde bakanlara bakmıyoruz, artık alıştık.

Öfke nöbeti en zoru olmalı…

Tabii öfke nöbetlerinin olduğu dönemler zor. Bir bayram günü Zeynep üzerindeki her şeyi yırttı. Babaya “Uzaklaş” dedim, çünkü diğer çocuk da otizmli, onunla ilgilenmesi gerekiyor. Ve ben boynumdaki şalı Zeynep’e elbise yaptım. Benim şu anda saçlarım yok biliyor musunuz, kazıttım. Çünkü sinirlenip tuttukları zaman koparıyorlar. Beni paramparça ettikleri dönemler oldu. Haberlerde izliyoruz ya, insanlar çocuklarını zincire vuruyor. Onlar kötü anne-baba oldukları için değil İpek Hanım, başka çareleri yok. Benim çocuklarımı spor, zincirden kurtardı. Birçok çocuğu kurtarabilir ama destek şart.

Ama emekleriniz sonuç vermiş Nesrin Hanım, ne mutlu ki evlatlarınız size 8 madalya getirmişler. 

İşte aslında benim konuşmak istediğim tam olarak bu. Diğerleri bizim hayatımız, elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Ama İpek Hanım, bakın bu çocuklar Dünya Şampiyonu olmuş, milli olmuşlar. Ben onların dünyada derece yapmış, normal milli sporcular nasıl muamele görüyorsa öyle muamele görmesini, onlarla aynı haklara sahip olmalarını istiyorum.

Nasıl yani, değiller mi? 

Değiller tabii ki. Yönetmeliklerin değişmesi lazım. Bu çocuklara artık destek istiyoruz devletten. Biz yaşlandık. Bu çocuklar için bir lütuf yapılmasını istemiyoruz, haklarının verilmesini istiyoruz. Antrenörlerin ücretini biz karşılıyoruz. Sadece yarışmaya giderken federasyon gönderiyor, bir mont, bir salopet o kadar. 365 günün 1 haftası mı hatırlanır bu çocuklar, normal sporcuya bunu mu yapıyorsunuz? Üstelik ihtiyaçları normal milli sporcudan çok daha fazla.

Peki eşiniz Tekirdağ’da görevli. Çocuklar kayak antrenmanını nerede yapıyor?

Evet, eşim Tekirdağ’da görev yapıyor. Aralık’ta çocukları Erzurum’a götürüyorum, 4 ay kalıyoruz. Günde 5 saat antrenman yapıyorlar, çok emek veriyorlar.