Aytunç ERKİN- Hanefi Avcı... İstihbarat ve kaçakçılık konusunda en deneyimli polis müdürlerinden. Ağustos 2010 tarihinde “Haliç’te Yaşayan Simonlar” adlı kitabı hayatını değiştirdi. Kitabında, Gülen Cemaati’nin emniyet teşkilatında örgütlendiğini ve telefon dinlemesi dahil yasadışı faaliyetlerde bulunduğunu iddia etti. Ve “Devrimci Karargah” örgütüne yardım etmek suçlamasıyla 28 Eylül 2010 tarihinde tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne kondu, 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezası aldı. Avcı, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali tespit etmesi neticesinde 20 Haziran 2014’te tahliye oldu. 12 Ekim’de yapılacak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimleri öncesinde Avcı’yı ziyaret ettik. HSYK seçimlerinin anlamını, medyayı ve davasıyla ilgili yeni gelişmeleri konuştuk.
KİMLER 'HAKKINIZI HELAL EDİN' DEDİ?
Hanefi Avcı’ya, “2010 yılında tutuklanmanızla birlikte medyada ‘iyi oldu’ diyenler çoğunluktaydı. O gün öyle düşünenlerin büyük bir bölümü sizin yanınızda” diye hatırlatmayla sohbetimize başladık: “Doğru. Medyada büyük kesim, ‘Bize cemaat yargısı ve polisi tarafından öyle dokümanlar, kağıtlar verildi. Yanlış yaptığımızı biliyoruz, hakkınızı helal edin’ dedi.” Avcı, Balyoz, Ergenekon, Şike, Oda TV gibi davalarla ilgili medyanın rolünü şöyle anlattı: “Bu davaları bazı basın mensupları bizlerden daha iyi biliyor. Çünkü operasyonlardan önce hazırlanan belgeler, o dokümanlar gazetecilere veriliyor. Brifing süreci yaşamıyor. Operasyondan sonra da o bilgiler hemen servise konuluyor.”
Tutuklanma süreciyle ilgili, şaşkınlık yaşamadığını ancak insanların bu kadar kötü olabileceğini düşünmediğini söylüyor Avcı ve söz geliyor ‘kumpas’a: “Bugün bir kumpas var mı sorusu abestir. Daha yakın zamanda, yüksek yargıdan birileri ‘paralel yapı varsa’ diye bir cümleyle söze başladı. Yanlış! Bu yapının varlığı güneşin ışığı kadar açık. Bu kadar haksızlığı, operasyonu kim yaptı? Sahte belgeleri, haksız tutuklamaları kim yaptı? İllegal bir yapı varsa bunlar olur.”
Sohbetimiz ilerledikçe Avcı’nın gündemindeki en önemli konunun 12 Ekim’de yapılacak HSYK seçimleri olduğunu gördüm: “ Cemaatin varlığı eskiden bu yana vaka. Tarikatlar, cemaatler, başka odakları hep vardır. Önemli olan, bu yapıların hukuka aykırı hareket edip etmedikleridir, devlet içerisinde örgütlenip örgütlenmedikleridir. Cemaatin, sistemi kullanması, 2005’ten 2006’dan sonra başlıyor. Bunun hissedilmesi 2007’lerde. 2008’deyse açık şekilde ortadalar. Ben, 2005’te Kaçakçılık Organize’nin başından ayrıldım, o zaman bunu normal zannediyordum ama bugün baktığımız zaman normal olmadığını, bu yapının beni uzaklaştırmak için uğraştığını anlıyorum.”
VATANDAŞ HANGİ YARGIYA İNANACAK?
Geliyoruz, seçimlerin can alıcı noktasına. Avcı’ya, “Vatandaş mahkemeye düştüğünde, AKP’liyse, cemaat mensubuysa ya da ikisi de değilse ne yapacak?” diye sordum: “Bu olay bugün sadece bir AKP sorunu değil, devletin, rejimin, Türk yargısının, milletin sorunu. AKP ile cemaat yan yana yürürken de bu bizim sorunumuzdu. Hükümetin bunlar tarafından hedef olması, bizim yanımıza gelmesi avantajımız oldu. AKP gider başkası gelir, sorun devam edecek. Olayı sadece AKP ve siyasi parti sorunu görmek aldatıcı olur.”
Araya girip, Tayyip Erdo-ğan’ın “Cemaat ne istedi de vermedik?” cümlesini hatırlattığımızda Avcı da “Başkaları da ‘emniyeti cemaate bağladık’ gibi cümleler de kurdu” diye devam ediyor: “Bu yaşananlar en çok yargının sorunudur. Türkiye’de yargı kendi sorununa kendisi sahip çıkmıyor. Bu kadar büyük haksızlığı herkes görüyor, Anayasa Mahkemesi karar veriyor ancak Yargıtay 9. Dairesi ve HSYK harekete geçmiyor. Balyoz Davası bu konuda en önemli örnek.
“Bir tarafta AKP’nin yargısı bir tarafta cemaatin yargısı. Ne olacak peki?” Avcı net konuşuyor: “Ne hükümetin ne askerin ne cemaatin ne başka bir güç odağının ne de bir holdingin müdahalesi kabul edilemez.
Bazı insanlar yargıyla ilgili Pensilvanya’ya gidiyor. Düzeltecek olan HSYK’dır. HSYK’nın, gerçekten hukuku savunan yargıçlar tarafından idare edilmesi gerekmektedir. Yargı gerçekten cemaat kontrolüne girerse olabilecekleri herkes bir düşünsün.”
Cemaatin, hakim ve savcı ayağı da ortaya çıkarılmalı
Gelİyoruz 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarına. Bu operasyonları yapan polislerin tutuklanmasının ardından kamuoyunda yolsuzluğu örtmek için yapıyorlar algısı oluştuğunu söylüyorum: “Cemaat medyası abartıyor kısmen doğru bir algı diyebiliriz. Ama biz süreci şöyle bekliyorduk: İlk önce sahte isimlerle yapılan dinlemelerin üzerine gidilsin. Bu birinci basamak. Sonra sahte delil, evrak üretenlerin araştırılması... Ve arkasından da komployu yapan örgütün ortaya çıkarılması, yargı ayağının da hesabını vermesi... Bu işi yapan hakim ve savcılar ortaya çıkarılmadı. Bunun için HSYK gerekiyor.” Ya yolsuzluk soruşturması: “Tabii ki yolsuzluğu yapanlar hesap vermelidir. Cemaat, siyasi hesaplaşmayla yaptı bunları. Kendi intikamı için bizi kullanmasınlar. “ Birileri de bizim üzerimizden cemaatle hesaplaşmasın diyebilir miyiz?” diyorum: “Elbette. Bunu da diyelim. Yine de illegal bir örgütün tamamen kendi hiyerarşisi içerisinde adalete sızması kabul edilemez.”
Tozlu çantayla ilgili yeni belgeler yakında çıkacak
Hanefİ Avcı’nın, Eskişehir Emniyet Müdürlüğü’ndeki makam odasında, 28 Eylül 2010’da yapılan ve polis kamerası tarafından an be an kayıt altına alınan arama sırasında bir dolabın üzerinde siyah renkli bir çanta bulunmuş, görüntülerde çantanın alt bölümünün tozla kaplı, üst bölümünün ise temiz olduğu görülmüştü. 17 ve 25 Aralık operasyonlarının ardından emniyette soruşturma başlatan polis başmüfettişleri bu görüntüleri de mercek altına almış, çantanın üst tarafı yerine alt tarafının tozlu olması şüpheli bulunmuştu. Yeni gelişmeyi şöyle aktardı Avcı: “Eskişehir’de odama konan kasetlerle ilgili çalışmada yeni belgelere ulaşıldı. O kasetlerin cemaat tarafından konduğuna dair somut bilgiler var. Basına da yansıyan odamdaki tozlu çantanın devamı var. Yakın zamanda açıklanacak. Raporlara göre bunun sistemli bir şekilde uygulandığına dair emareler var. Hemen hemen her ilde, cemaat polislerinin bunlar için uğraştığı bir sistemin soruşturması var.”
Yargı artık bağımsız olmalı!
Kumpas mağduru Hanefi Avcı, HSYK seçimlerinin altını çizdi ve cemaatin illegal bir yapı olduğu için önce yargıdan ayıklanması gerektiğini iddia etti...