Değerli okurlarım, dünyaca saygın bilim insanlarımızdan Prof. Dr. Celal Şengör‘den okurken dehşet içinde kaldığım bir mektup aldım.
Ürkütücü tespitlerle dolu bu mektubu sizlerle paylaşmanın yurtseverlik ve insanlık görevi olduğuna inanıyorum.
İşte o mektup:

* * * *

Sevgili Uğur Ağabey,
Bu mektubu size ülkemizin içinde bulunduğu ürkütücü durum nedeniyle duyduğum büyük endişe üzerine yazıyorum.
21. Yüzyıl daha önce başka yerlerde de dile getirdiğim gibi, hem çok büyük bilimsel gelişmelerin, hem de tüm insanlığı tehdit etmekte olan büyük felaketlerin olacağı bir yüzyıldır. Dikkat edilirse, olabileceği değil olacağı diyorum.
Bu büyük felaketlerin en büyüğü nüfus patlaması, hemen ardından geleni ise iklim değişikliğinin sonuçları olacaktır. Şu anda, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Bürosu’na göre 7 milyardan biraz fazla olan dünya nüfusunun, yüzyıl ortasında 9,5 milyarı aşacağı tahmin edilmektedir. Unutulmamalıdır ki, dünya nüfusu 1950 yılında 2,5 milyar idi. Dolayısıyla son altmışdört senede bu nüfus yaklaşık 5 milyar kişi artmıştır. Yüzyıl sonunda bu rakamın 11 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir ki bu bence aşırı iyimser bir tablodur. Nüfus o zaman 15 milyarı geçerse hiç kimse şaşırmamalıdır.

* * * *

Aynı zamanda deniz seviyesi en az bir metre yükselmiş olacaktır. Bu tüm dünyada geniş sahil şeritlerinin ve ovaların su altında kalması demektir. Bu da minimum yarım milyar insanın yerinden yurdundan olacağını gösterir.
Bunun yaratacağı yaşam savaşının tek silahı bilgidir.
Türkiye özellikle son oniki seneden beri tam bir cahiller cenneti haline gelmiştir. Liselerden üniversitelere gelen öğrenciler en basit bir lise bilgisinden bile mahrumdurlar. Sayıları sorumsuzca artırılmaş olan üniversitelerin tek bir tanesi bu ada layık değildir! Son senelerde açılanların pek çoğu tabeladan ibarettir. İstanbul’da bile kütüphanesi olmayan üniversiteler mevcuttur! İran bile bilim üretiminde önümüze geçmiştir. Küçücük Yunanistan’ın bilimsel etki faktörü bizimkinden yüksektir. Bu nedenle, mesela HES yaparken Türkiye’nin 60 seneden az bir zamanda çölleşeceğini düşünmeden yapıyoruz! Yapmamız gereken enerji yatırımı güneşken, bundan bihaberiz. Var gücümüzle petrolle giden vasıtalara yol yaparken, büyük şehirlerimizi otomobil cehennemlerine çeviriyoruz. İstanbul, bütün dünyanın kıskandığı bu muhteşem şehir, son yirmi yılın bilgisiz yönetimi neticesinde yaşanılmaz bir trafik cehennemine dönmüştür. Orman ve Su İşleri Bakanımız Veysel Eroğlu bu sene İstanbul için su sorunu yok diyor. Ne iyi. Ama sorun bu sene değil 20, 30, 60 sene sonrasıdır. Karadeniz ve Marmara artık o kadar kirlidir ki buradan su temin etmek çok pahalı olacaktır. Hangi enerjiyle yapacağız? Nature dergisi bir İTÜ profesörünün Marmara için alarm makalesini yayınlamaktadır. Acaba bunu okuyan (veya okuyabilecek kapasitede) tek bir hükümet üyemiz var mıdır? (Veysel Eroğlu bir istisna olabilir ama acaba okumuş mudur?)

* * * *

Bütün bu ve benzeri soruların cevabı imam yetiştirmekte değil, doğa bilimi temeli sağlam bir eğitim yaratmaktadır. Doğayı tanımazsak Türkiye’nin tamamı imam olsa bizi kurtaramazlar. Bu gidişle eninde sonunda başkalarına bizi gelip kurtarmaları için yalvaracağız ve Atatürk’ün en çok korktuğu şey olacak: Belki ona buna uşak bile olamadan yaşama hakkımızı kaybedeceğiz. Geleceğin kalabalık Akdeniz Afganistan’ına hoş geldiniz!..