Türk milleti siyasi, ekonomik ve sosyal hayatımızda nasıl ki huzur istiyor ve bekliyor, futbolda da huzur ve istikrar istiyor. Lig maçlarımızda kulüpler, başkanlar, taraftarlar, futbolcular, hatta hocalar ve hakemler birbirini yerler, kendi menfaatleri için karşısındakilere her türlü yanlışları yapar, sonra da köşelerine çekilir ve seyrederler. Futbolcuların, hocalarının ve maalesef bilhassa son yılda hakemlerimizin birkaç istisna dışında, akılları fikirleri paradadır. Bunları ortadan kaldırmak, düzeni sağlamak Futbol Federasyonu’nun görevidir, ama yıllardır maalesef federasyonlarımız tamamen günü kurtarmak için çalışırlar, bazen muvaffak olurlar ama sonu hep hüsranla biter, 2016’nın bittiği gibi.

Ne yapıyor yabancılar? Almanlar, İtalyanlar en son da İzlandalılar. Kendilerine uygun uzun vadeli bir plan ve program yapıyorlar (mesela İzlandalılar 2000’de başlamışlar), sonra da yavaş yavaş meyvelerini toplamaya başlıyorlar, daha fazla toplayacakları da görülüyor. Zevkle ve takdirle izleyeceğiz. İngilizleri yenmeleri sürpriz değil,bir azmin ve amatör ruhun eseridir. Demek ki para her şey değilmiş!

Bizim de bugünden itibaren önce 2018 için kısa vadeli, sonra da 2020 ve 2022 için uzun vadeli plan ve programlarımızı yapmamız şarttır. Futbol direktörlüğünün bünyesinden Araştırma Planlama Eğitim ve Denetim’i (APED) ayırıp, direkt Futbol Federasyonu başkanına bağlayarak özerk çalışması sağlanmalıdır. Futbol direktörümüz sadece A ve ümit milli takımlarımız ile ilgilenmelidir. Tüm genç milli takımların ve hakemlerin eğitimleri APED’in bünyesinde olmalıdır. Bunları Türk futbol camiasında yürütecek çok üstün seviyeli futbol adamları ve akademisyenleri mevcuttur.

Cüneyt Çakır’a yapılan ise koca bir ayıptır. UEFA Hakem Komitesi Başkanı ve yönetimini kınıyorum, tam bir Haçlı zihniyetiyle Çakır’ı geri yolladılar. Ben Demirören’in yerinde olsam Cüneyt’i özel olarak kalan tüm maçlar için Fransa’ya yollardım.