Hani hep ‘bizi biz yapan değerler’ derler ya’; işte onlara bile yabancıyız artık.
Çocuklara tecavüz gibi toplumun koşulsuz, amasız, fakatsız, sorgusuz sualsiz mağdur çocuklar etrafında birleşip suçlu ve sorumluların en sert şekilde cezalandırılması için birleşeceği yerde iktidar yanlıları, 45 kadar çocuğun adının karıştığı korkunç olayı AKP’ye karşı bir komplo gibi algılamaya başladı.
Önceki akşam AKP Muğla Milletvekili Nihat Öztürk, vakfın Marmaris’teki şube binası önünde açıklama yaptı. Ve gerçekten beni hayrete düşüren ve endişeye sevk eden şu açıklamayı yaptı: “Biz inadına Ensar Vakfı’na destek olmaya devam edeceğiz. Benim de 13 yaşımda bir kızım var ve vakfa gönderiyorum. Çocuklarımızın buralarda dini eğitim almalarına destek vereceğiz...”
Çernobil faciası dolayısıyla çaylarda radyasyon olmadığını göstermek için çay içen bakan görmüştüm ama hakkında 45 çocuğun taciz edilmiş olabileceği şüphesi olan bir kurumda henüz olay aydınlanmadan, böylesi büyük bir suça kurum içinden göz yumanların ya da üzerini örtbas etmeye çalışanların olup olmadığı belli olmadan, yavrusunu tehlikeye atanı görmedim.
45 çocuktan 10 tanesinin tecavüze uğradığı belgelenmiş durumda. O 10 çocuğun ailesinin yaşadığı travmanın büyüklüğünü hayal edebiliyor musunuz?
13 yaşında bir evlat sahibi olan babanın bu durumu çocuk sahibi olmayan bana göre çok daha yürekten hissedebileceğini düşünüyorum.
O 10 aile ve evlat korkunç bir süreçten geçerken bu insanlara inat mı destekliyorsunuz Ensar Vakfı’nı sayın vekil?
O evlatlar çok ama çok tatsız, kimsenin evladına beddua olarak bile sinirle dilemeyeceğimiz muayenelerden geçti mesela.
O çocuklara inat mı destekliyorsunuz Ensar’ı?
Ya da el kadar bebesini örselenmiş vücudu ve ruhuyla teslim alan anne-babalara inat mı?
Yoksa “Tecavüze ortak olan, bu suçun üstünü kapatmaya çalışan kim varsa ortaya çıkarılsın. Bu kadar kalabalık bir çocuk grubu taciz edilirken güya bunu hiç fark etmeyen yöneticiler de sorumluluktan pay alsın” diyen bizlere inat mı?
Olmadı sayın vekil. Hiç olmadı. Bizi biz yapan değerlere gönülden bağlıydık eskiden. Ta ki bu iktidar aşkı bir kısmımızı zehirleyinceye kadar...


He, Belçika da yayın yasağı koydu he!


Vallahi siz ne hissediyorsunuz bilmiyorum ama arka arkaya yaşadığımız terör eylemleri sonrası dün Belçika saldırılarını televizyonda izlerken olay bizim başımıza gelmiş kadar üzüldüm, korktum ve tedirgin oldum.
Akan kanlar, korkular, milliyet, din, ırk, dil bağı bir yana, tüm insanların acıları ortak.
Yerde yatanlara sahip çıkanlar, ceketini üstlerine örtmeye çalışanlar, ağlayanlar bizden farksız.
Üstelik biz dahil farklı milletlere aynı acıyı yaşatan da, adına IŞİD denilen acımasız mahluklar sürüsü de aynı.
Tamam biliyorum, onlar Ankara için, İstiklal için acımızı paylaşmadı diye kalbimiz kırık ama ben öyle düşünmüyorum yaşananlarla ilgili. Allah rahmet eylesin ölenlere...
Tabii bir de gelişmiş ülkelerin böyle facialara nasıl tepki verdiğini izliyorum. Elimde değil.
Belçika’da yayın yasağı konmadı. Kanallar gürül gürül yayın yaptı. İnsanları bilgilendirdi. Haber alma özgürlüğünü kimse gasp etmedi.
Bırakın interneti yavaşlatmayı, insanlar telefon yerine sosyal ağlardan haberleşmeleri yönünde teşvik edildi ki hatlar tıkanmasın.
Bilgi aktı. Ölü sayısı anında açıklandı. Yani insanların içinde korku büyümesin diye olay hiçbir detayı saklanmadan halkla ve dünya kamuoyuyla paylaşıldı.
Ama baktım sosyal medyada birileri bunu bile çarpıtıp bizi kandırmaya çalıştı.
Ama yemiyoruz. Allah’a şükür yabancı dil biliyoruz, yabancı kanalları yandaş medya tercümesine gerek kalmadan izleyip haber alabiliyoruz.
İşte bu yüzden sözde bir öğretim görevlisi çıkıp “Cahil nesiller bu ülke için daha makbul” diyor.
He kardeşim he...