Dayının Casusları’nda anlatım adeta bir film senaryosunu aratmıyor. ‘Bunlar ancak filmlerde olur’ değimiz her şey aslında gerçekmiş… Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişiminden tam 15 yıl önce, yaklaşan tehlikenin ayak seslerini ilk yazan gazetecilerden biriydi Aytunç Erkin… FETÖ’nün gerçek yüzünü yıllardır anlatan SÖZCÜ yazarı Erkin’in yeni kitabı ‘Dayının Casusları’, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı. Erkin, kitabında sarsıcı gerçekleri ilk kez okuyacağımız belgelerle su yüzüne çıkarıyor.

Dini görünümlü istihbarat örgütü olarak değerlendirdiği yapının, TSK, MİT ve emniyette nasıl yapılandığını ve hızla büyümesine aracılık edenleri tek tek kaleme alıyor. ‘Dayının Casusları’nın her sayfası belgeler ve itiraflarla dolu…

İlk kez okuyacaksınız!

Aytunç Erkin kitapta, 2005’ten bu yana örgütün yaptıklarını adeta bir film senaryosu gibi anlatılırken tarihe de not düşüyor.

‘FETÖ başka bir görünümle yeniden gelebilir’ tespitiyle tehlikeye dikkat çeken Aytunç Erkin’le ‘Dayının Casusları’nı konuştuk.

İşte o röportaj:

İŞ BİLE BULAMIYORSUN

- FETÖ’yü yazdığın ilk yıllara gidelim. Nereden başladın?

Önce şunu itiraf edeyi... Bu kadar başıma iş açacağını bilsem, gazetecilik dönemimde Fethullah Gülen ve örgütüyle ilgilenmezdim. Yanıma dost görünümlü bir istihbaratçı yerleştirildi. Arkadaşım olduğunu bildiğim bir insanın çok ciddi şekilde Ferhullahçı olduğunu öğrendim. Kontrol edilmeye çalışıldım. İşsiz kalma nedenim de onlar. Öyle bir yapı ki iş görüşmesine gidiyorsun yaptığın yazdığın haberler ortada. Anlaşıyoruz… ‘Tamam’ diyorlar 3 gün sonra ses yok. Bir el hep engelledi.

O elin bu kadar örgütlendiğini tahmin ediyor muydun?

İnan bu kadar güçlü olduklarını bilmiyordum. Yazıyorduk, çiziyorduk ama sadece haberdi benim için! Ben Refah Partisi muhabiriydim. Tayyip Erdoğan’ı, rahmetli Necmettin Erbakan’ı takip ediyordum. Fethullah’ı yazmaya Nurettin Veren’le başladım. 30 yıl Fethullah’ın yanında kalmış ve örgütün önemli bir ismi olan Veren, 2000’lerde örgütten kopmuştu. Örgütün iç yüzünü herkese anlatıyor ama kimse yazamıyordu. O dönem dergide kapak dosyaları yaptık…2005’te de “Fethullah’ın Şifreleri” diye ilk kitabımı yazdım. Çünkü gerçekten şifreler çözülmüştü. Şimdi bugün isimlerini duyduğun herkesin ismi 2005’te  vardı. O dönem kimse ciddiye almadı. İşbirliği yapıyorlardı. Medya patronlarına baskı yapıyorlardı, kimse yazamıyordu. Yazan bir kaç kişiydi.

DAYININ CASUSLARI'NI OKURKEN SANKİ FİLM SEYREDİYORSUNUZ
SÖZCÜ yazarı Aytunç Erkin’in beşinci kitabı Dayının Casusları’nı okurken sanki bir film izliyorsunuz. Ancak... Okuduklarınız gerçek.


KAYBOLAN 12 SAYFA BULUNDU

- Bu kadar tehlikeli bir yapı Nurettin Veren’in konuşmasına nasıl izin verdi?

Ölseydi, onlar öldürdü olacaktı. Net! Veren’in ifadelerini devlet gerçekten ciddiye alsaydı bugün başka şeyler konuşurduki Veren’in ifadesi de kaybuldu. Bu kitapta kaybolan ifade var! O dönem milletvekili desteğimiz de yoktu. Bir tek İstanbul Milletvekili Emin Şirin... Ama sonra Ergenekon’dan gözaltına alındı.

DAYININ AKRABALARI GELDİ

- Yeni kitabının ismi... Dayının Casusları nereden çıktı?

1979’dan bu yana Fethullah’ın yanında olan 2001’de bu yapıdan ayrılmış, İstanbul’da çok önemli bir yerde mahrem imam olarak asker yetiştiren, onlara dini kitap okutan isimlerden birine sordum. Bir lakabı var mı, ne derdiniz diye. O da ‘dayı derdik’ dedi. Hani ailelerde, amcadan haladan daha yakındır ya dayı ve teyzeler. Aynı zamanda dayı bir taraftan çok güçlü kuvvetli bir ismi çağrıştırır. Kabadayı bir nevi. Fethullah’ın yaşadığı evde ‘dayının akrabaları geldi, gitti’ denirmiş. Dava dosyalarındaki ifadelere baktım. ‘Dayı’ geçiyor mu diye. Bir polis eşiyle birlikte Pensilvanya’ya gidiyor. 4 gün bekletiliyorlar. Kocası polis sonrasında emniyet müdürü olan isimlerden. Kapı çalınıyor ‘dayının akrabaları geldi’ diyor birisi. Ben de dayının akrabalarından dayının casuslarına geldim…

- Kitapta casusluğun tanımını da yapıyorsun. Neden casusluktan yargılanan kimse yok?

Mahkemelerin yaptığı en büyük hata da burada. Bu insanları casusluktan yargılamamaya çalışıyorlar. Beraat veriliyor. Yargının casusluk tanımını uygulaması gerekiyor. Hep örgüt üyeliğinden yargılıyorlar. Hayır bunlar bir casusluk faaliyeti. Ben yargıda hala bazı sıkıntılar olduğunu düşünüyorum. Kripto örgüt üyeleri var! Buraya girmek istemiyorlar ama girmek zorundalar. Bu kitap bu yüzden de yazıldı. Casusluğun ne olduğunu görecekler burada. 1960’lardan bu yana geldiler, yükseldiler diyorlar. Kardeşim neden yükseldi bunlar? Devleti neden ele geçirmek istediler? Casusluğun tanımı belli: Bir devletin bilgilerini öğrenip kendi devletine ya da başka bir devlete bildiren kimse ya da bir kuruluşun bir kimsenin gizlerini öğrenip belli bir amaçla başka bir kuruluşa ya da kimseye ileten kişidir. Neden MİT ve askerin içine Fethullahçı yerleşir. Bunlar nereye bilgi veriyor? Mahkemeler bugün casusluk kararı vermiyor. Devletin bilgilerini alıyorsun. Pensilvanya’ya veya örgüt elemanlarına veriyorsun. Casusluğun ne olduğunu görecekler bu kitapta.

NİXON'UN TESİSATÇILARI

- Tesisatçılar kim?  

Bunlar dini görünümlü bir istihbarat örgütüdür. Bunu ortaya koyuyorsan casusluk faaliyeti yapmışlardır diyeceksin. Çünkü casusluk devletin mahrem bilgi, belgelerini alıp başka bir örgüte vermektir. Bunlar casusluk yapmışlar. Tuğgeneraller, generaller yargı her tarafa girmişler. Amerika’daki Watergate olayını unutmasın kimse. Kitapta anlattım. Nixon yönetimi tesisatçılar birimi kuruyor, ‘Beyaz Saray’ın tesisatçıları’… Fethullah’ın tesisatçıları da bu casuslar işte. Yaptıkları casusluk faaliyetidir.



Aytunç Erkin’in, “Dayının Casusları” kitabını www.sozcukitabevi.com’dan ya da 0 212 948 22 78 numaralı telefondan temin edebilirsiniz...

Yazarken ‘bunları yazma başıma iş açılır’ diyenler oldu mu? 

Oldu tabii ki. Kitabın ön halini okuyan yakın bir avukat dostum çok tehlikeli ve her şeye rağmen kriptolar seni içeri alabilir operasyon yiyebilirsin dedi. Neden diye sorduğumda ‘çünkü kitabın yüzde 90’ı bilinmeyenler’ dedi. Kitaptaki en vurucu yerlerden  biri bana göre parmak izini bulmamızdı. Casusların parmak izlerini bulduk. MİT’e yollanan ihbar mektuplarının üzerindeki parmak izi bulundu. Devlet kurumunda çalışan MİT’çi bir isim ve o şahısın operasyonların içinde olduğunu devlet tespit etti. İlk defa bu kamuoyuyla paylaşılacak.

MİT’TEN GİDEN 22 MEKTUP 

MİT’ten Genelkurmay’a giden 22 mektubun önemi nedir?

17- 25 Aralık’tan sonra yurtseverler… MİT, asker, yargı ve emniyet içindeki gerçekten bu örgütle savaşan insanlar, bu yapıyı görenler deşifre etmeye çalıştı.

MİT içindeki yurtsever kadrolar Genelkurmay’a, kendilerine gelen mektupları yollamış. 22 mektup var. O mektuplarda darbecilerin isimleri var.

Ama bu mektuplar, Yurtta Sulh Konseyi’nin birinci ve ikinci ismi olan Mehmet Partigöç ile Cemil Turhan’a gidiyor. Çekmecelerden çıktı bu mektuplar. Hasıraltı etmişler. Hala bir el var diyoruz ya.

Bu saklanan mektupları çekmecelerden çıkaran Tuğgeneral Nerim Bitlislioğlu emekli edildi son YAŞ’ta! Dayının Casusları kitabında bir örgüt yok... Bugün hala tehlikenin farkında olmayanlara bir uyarı bu kitap...

Casusların emriyle Mizaru Kikazaru ve Iwazaru olanlar


Herkes her şeyi biliyordu. Ama konuşmadı...

Bu bir üç maymun hikayesidir. Mizaru, Kikazaru ve Iwazaru, Japonca’da sırasıyla (şeytanı) görmemek, işitmemek ve konuşmamak anlamına geliyor. Bunlar kim? İşte tam olarak herkes böyleydi. Bugün ekranlarda çıkıyorlar ya sahte kahramanlar. Bunu kimse unutmasın. Bugünün kendini muhalif görenlerine bakın, FETÖ ile mücadele ediyoruz diyenlere de bakın. Ben geçmişimi biliyorum. Ama FETÖ’yle mücadele ettiğini söyleyenlerin büyük bölümü sahte.

- FETÖ’cülerin yargıda hala güçlü olduklarını düşünüyor musun?

Yargıda kriptolar var. Ankesörden çıkıp kurtarılanlar var hala. Belli yerlerdeler.  Bu işin medya ayağı da var. Nasıl emniyet yargı ayağı varsa medya ayağı da var. Kuddisi Okkır’ı, Kaşif Kozinoğlu’nu bunlar öldürdü. Gazetecilik yapmadılar. Casusların emirleriyle yazı yazdılar. Artık takke düşecek kel görünecek dediğim de tam olarak bu.

Bu kitabı diğer FETÖ kitaplarından ayıran neler var ?


İddialıyım… Bu bir FETÖ kitabı değil. 15 Temmuz darbe girişimi ardından çok FETÖ kitabı yazıldı. Fethullahçı Terör Örgütü yeni keşfedilmiş gibi herkes kitaplar yazmaya anlatmaya başladı. Buradaki sorun şu: Fethullah bir simge.

Bizim gladyo dediğimiz o yeraltı örgütlenmesi... Komünizmle mücadele dernekleriyle başlayan Seferberlik Tetkik Kurulu, Özel Harp Dairesi dedikleri sürecin devamı bu örgüt!

Yani Amerika’yla, emperyalizmle iş birliği içinde olan bir yapı. Fethullah Gülen de bu sac ayaklarından biri.

Şimdi bu ayaklardan birini çok basite indirip her şeye FETÖ dememek gerekiyor. Fethullahçılık bir sistem ve bu sistemin içinde de dini görünümlü bir istihbarat yapılanması var.

Bu istihbarat yapılanmasının ben ve benim gibi düşünenlerin birçoğu silahlı bir örgüt olduğunu yıllardır söylüyordu. Çünkü elinde emniyet gücü vardı. Emniyet gücü demek silahtır ve ölümler de oldu!

Bir takım operasyonlara imza atabileceklerini hepimiz biliyorduk. Ve askeri darbe girişimine uzandı!

Karargahı kim nasıl dinledi?


Genelkurmay Başkanlığı’nın dinlenmeyen yeri yoktu... TAFICS hatları bile dinlendi. TAFICS TSK’nın sivil haberleşme dışında tamamen fiber kablolar ile oluşturulan dinlenilmesi mümkün olmayan ayrı bir haberleşme sistemi. Genelkurmay’a örgütün memurları yerleştiriyorlar.  Ayrıntısını ilk kez kitapta okuycaksınız.

Bu ses kayıtları nereden çıkıyor diye kimse bakmadı. Açılan soruşturmayı da şu an FETÖ’den firari olan Savcı Kurtuluş Kaya yürütmüş ve kapatmış! Kaya, darbe girişimi sabahı Akıncı Üssü’nde görüldü!

Genelkurmay’ı kim dinler? TSK’daki casuslar dediğim tam olarak işte bu..

418 numaralı odadaki sırlar…


Fethullah istihbarat örgütünün medya ayağı da orada, siyasi ayağı da hepsi orada. O oda istihbaratçı Hüseyin Yıldırım’ın. Karargahta önemli bir isim. İzmirAskeri casuslukta imzası olan birisi. Karargahtaki odasının numarası 418. Ve odasına şifreyle giriliyor. O odada ihbar mektupları var. Fethullahçı öğrencilere talimatlar var. Her şey orada yazıyor.

Baksınlar 418 nolu odaya.

Deşsinler! Gerçekler orada!

Bugüne kadar konuşmayanların artık vicdanlarıyla hareket etmeleri gerekiyor. Çünkü çok can yandı...

YARIN: GENELKURMAY ESKİ BAŞKANI HİLMİ ÖZKÖK, MİT MÜSTEŞARLARI ŞENKAL ATASAGUN VE EMRE TANER NEDEN KONUŞMALI?