Canlılar, kalubeladan beri birbiriyle savaşır durur. En gelişmiş tür olan insanlar da doğanın “canlılar kümesine” dâhil olduğundan savaşır. Hem de “çok iyi” savaşır. Çünkü insan denen bu üstün nitelikli hayvanın araç geliştirme yeteneği vardır. Bu yeteneğini de özellikle savaş araç ve gereçleri geliştirmekte kullanmıştır ve kullanmaktadır.

Mühendislik “silah tasarlamak ve imal etmek” faaliyetinden doğan bir bilim ve meslek dalıdır. İngilizce’de inşaat mühendisliğine “civil engineering” yani “sivil mühendislik” denmesinin nedeni, bu mesleğin sadece “askeri” amacı olmadığını vurgulamak içindir.

Yine İngilizce’de “engineering” sözcüğü, genel olarak mühendislik demekse de ciheti askeriyede “istihkâmcılık” anlamına gelir. İnsanlık, baruttan atom bombasına, akıllı mermiden 5000 personelli 100 bin tonluk uçak gemisine kadar hepsi birbirinden tahripkâr savaş mühimmatını geliştirmek için çok kafa yormuş, çok emek ve para sarf etmiştir.

İşin ironik yanı, devletleri yönetenlerin, savaşmaya bu kadar parayı “barışı korumak” amacıyla harcadıklarını iddia etmeleridir.

SAVAŞ VE EKONOMİ

Savaşlar toprak kazanmak veya toprağı (vatanı) kaptırmamak için yapılır. Çünkü toprak yani arazi, milli geliri yaratan üç üretim faktöründen biridir. Diğer ikisi, sermaye ve emektir. Toprağı ele geçiren, eğer varsa orada yaşayan emekçilerle birlikte doğal ve parasal sermayeyi de ele geçirmiş olur. Uzun lafın kısası tüm savaşların sebebi ekonomiktir.

Ne yazık ki tüm savaşların en çok tahrip ettiği şey de ülkelerin ekonomileridir. Trump’ın dediği gibi, güçlü bile olsan, sonucunda ekonomik kazanç olmayan bir savaşa girmek akılsızlıktır. İktisat profesörü ve ABD’de Nixon döneminin savunma bakanı J.A. Schlesinger “Savaş, düşman öldürmektir” diyerek savaşın en yalın tanımını yapmıştır. Savaşta ustalık en çok düşmanı en az maliyetle öldürmektir. Bu da savaşta hile, desise ve aldatmayı meşru kılar.

YENİLGİ KAÇINILMAZSA, SELAMET TESLİM OLMAKTADIR

Savaşlar berabere bitmez. Bitmesi için bir tarafın yenilgiyi kabul etmesi şarttır. Mütareke yani silah bırakma anlaşmaları “barış/teslim” anlaşması yapılıncaya kadar daha fazla zayiat olmaması için yapılır.

Ortada bir “barış” yani “taraflardan birinin yenilgiyi kabul etmesini içeren” zımni bir mutabakat yoksa, mütareke savaşı bitirmez. Daha kötüsü ölümleri ve tahribatı büyütür.

Saddam savaşta yenileneceğini görebilse ve ABD’nin şartlarını kabul edip Kuveyt’ten çıksaydı, Irak bu kadar perişan olmazdı. ABD Vietnam’da savaşı kazanamayacağını zamanında idrak etseydi, 58 bin askerini ölüme sürüklemezdi. Japonya iki atom bombasını yedikten sonra İmparator Hirohito teslim olmasaydı, ülkesi tümden harabeye dönerdi.

Milletini ve ülkesini seven lider, egosunu tatmin için kazanamayacağı savaşı sürdürmez. Bunu yapmak ise büyük feraset ve feragat ister.

Son söz: Savaşı haklı olan değil, güçlü olan kazanır.