Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiiri Ahmet Kaya ile Selda Bağcan’ın sesiyle buluşunca dinlememek, düşünmemek ve hangi yanımız daha ağır diye sormamak elde değil.

“Bu ne çıldırtan denge

Yaprak döker bir yanımız

Bir yanımız bahar bahçe”

İkiye ayrıldık

Bir yanımız:

Hep beraber dayanışma.

Öbür yanımız:

Egoist, yozlaşma.

Bir yanımız:

Evde kalmakta.

Öbür yanımız.

Sokak doldurmakta.

Bir yanımız.

Bilimin ışığında.

Öbür yanımız.

İlkelliğin karanlığında.

Bir yanımız:

Yüksek sorumlulukta.

Öbür yanımız.

Korona taşımakta.

Bir yanımız:

Sosyal mesafe durmakta.

Öbür yanımız:

Uygun adım kucaklaşmada.

Bir yanımız:

Sabuna suya sarılmakta.

Öbür yanımız:

Avanta kolonya koklamakta.

Bir yanımız:

Doktor alkışlamakta.

Öbür yanımız:

Makarna stoklamakta.

★★★

Kurallara, kararlara, uyarılara, bilim insanının, doktorun, bilginin sesine kulak verenlerle bir yanımız “süper akıllı bir toplum” yapısını yaşatıyor. Yaşı 60’ı geçtiği halde ve onca uyarıya, ihtara, kurala rağmen evde daraldım deyip kendini sokağa, sahile, metroya, piknik yapmaya, cami kapısı tekmelemeye atanlarla öbür yanımız ise “ilkel ve çok geri bir ülke” özelliğini yansıtıyor.

Bu ne yaman çelişki!

Bu ne çıldırtan denge!

İki tip insanımız var.

Birincisi:

Sorunu algılıyor. Çözmek için söylenenleri anlıyor. Çözüme birlikte omuz veriyor.

İkincisi:

Sorunu algılayamıyor. Virüs belasından sıyrılabilmek ve herkesin hayatta kalabilmesine omuz vermek için parmağını bile oynatmıyor. Çözüme katılmıyor. Tersine virüsün taşınmasına aracılık ediyor.

Birincisi akıl yolunda.

İkincisi duygu esiri.

★★★

Burada önemli olan “salgın belasını algılayıp sorumluluk alan ve çözüme katılanların mı sayısı” çok fazla yoksa salgının başlamasının ve tüm dünyaya yayılmasının üzerinden aylar geçmesine rağmen hala “ne olmuş, bize ulaşmış mı, hangi ülkede kaç kişi ölmüş, ne zaman gelmiş, önce nereye gelmiş... Devlet bize de para versin...” dedikten sonra kendini sokağa, sahile, bedava metroya atanların sayısı mı?

★★★

Gözlemlerime güvenirim.

Akıl yolunda olanlar.

Evde kal diyenler.

Suya sabuna sarılanlar.

Sosyal mesafede duranlar.

Doktorlarımızı alkışlayanlar.

Yüksek sorumluluk duyanlar.

Bilimin ışığında kalanlar.

Sorunu algılayanlar.

Ve çözüme katılanlar.

Daha fazla.

Onlar beni umutlandırıyor.

Türkiye bu küresel belayı, sorunu algılayan ve çözüme katılan insanları, doktorları ve sağlık emekçileri sayesinde muhtemelen İtalya’nın, İran’ın durumuna düşmeden atlatacak.

Ağır basan yanımız:

Bahar bahçe.