Ülkemizde gazetecilerle ilgili “Casusluk soruşturması” haberleri sıkça gündeme geliyor. Haberler casusluk ya da gizli bilgiyi açıklamak olarak yorumlanıyor. “Vatana ihanet”in arasında “Casusluk”da var. Casusluğa karşı Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) bünyesinde özel bir birim bulunuyor. Askeri casuslukla ilgili soruşturmaları da Genelkurmay Askeri Savcılığı yürütüyordu. Kişilerin izlenmesi, telefonlarının dinlenmesi, suç kanıtı toplama gibi konularda askeri savcılık yetkilendirme yapıyordu.

Genelkurmay karargahından çok gizli belgeler bazı gazete ve dergilerde yayımlanıyordu. Bunlardan birisi çok gizli yürütülen ve sadece iki kopya olarak hazırlanan “Andıç”tı. Bunun  bir örneği kasada, diğeri Psikolojik Harekat Merkezi’ndeydi. İki kopya olan andıç yerinde duruyordu ama bir kopyası bir şekilde elde edilmiş, karargah dışına çıkarılmıştı.

DERGİYE BASKIN

O belgeler, önce ABD’ye, oradan da dergiye gönderilmiş ve yayımlanması sağlanmıştı. Bununla kalınmıyordu. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek, öğrencilik döneminden bu yana günlük tutuyordu. Karargah’ta kendisinin kullandığı özel bilgisayarındaki notları çalındı. Bunlar “Darbe günlükleri” adı altında Nokta Dergisi’nde yayımlandı. Önce andıç, sonra kuvvet komutanının günlüklerinin çalınması, bunlar üzerinde oynama yapılıp yayımlanmasının da yankısı büyük oldu. Genelkurmay’da adeta kıyamet kopuyordu.

Genelkurmay Başsavcılığı, gizli bilgi ve belgelerin gazete ve dergide yayımlanmasını değil, bu bilgilerin Karargah’tan nasıl sızdırıldığını, bir örgütün amaçları doğrultusunda nasıl kullanıldığını soruşturuyordu. Bunun için dergi yetkilileriyle görüşülmesi gerekiyordu.

O dönem Nokta Dergisi’nin yetkilisinden “Yapılan soruşturmanın dergi yöneticileriyle ilgili değil, Karargah’tan belge çıkarılmasıyla ilgili olduğu, o nedenle eldeki belgelerin kendilerine teslim edilmesini” istediler. Dergi yönetimi bunu kabul etmedi.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Dergi yönetimi eldeki belgeleri savcılara teslim etmeyince, yazı konularının “Devlet güvenliğiyle ilgili” olduğu gerekçe gösterilip derginin merkezinde dönemin Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Mustafa Adagül tarafından arama yaptırıldı.

Kıymetli meslektaşımız Müyesser Yıldız hakkında “casusluk” diye başlayan soruşturma, daha sonra gizli bilgileri açıklamak olarak değerlendirildi. Evinde yapılan arama sonucu  yalnız Müyesser Yıldız Uğur’un değil, eşi emekli Emniyet Müdürü ve Avukat Naci Uğur, oğlu İlim’in de bilgisayarına el konuldu. Yıllar önce Nokta Dergisi’nde arama yapıldığında, bilgisayarlar götürülmemiş, sadece imajı alınmıştı. Bugün imaj alınmıyor, bilgisayarlar götürülüyor.

Müyesser Yıldız’ın tutuklanması gibi, Libya’da şehit edilen bir MİT mensubumuzun cenaze törenini sitelerinde yazdıkları, bunu Twitter’da paylaştıkları için meslektaşlarımız Barış Pehlivan,  Barış Terkoğlu, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Ferhat Çelik ve Aydın Keser’in tutuklanması da biz gazetecilere acı veriyor.

Nokta Dergisi’ndeki aramada binlerce sayfa Genelkurmay’ın çok gizli belgeleri bulunmasına rağmen, basın özgürlüğü dikkate alınıp, dergi yöneticileri soruşturma dışında tutulmuştu. O dönem soruşturmaların başında olan Genelkurmay Askeri Başsavcısı Hakim Albay Saim Öztürk “Basın özgürlüğüne hep saygılı olduk. Önemli olan gizli bilgilerin nasıl Karargah dışına çıkarıldığını belirlemekti” diyor.

Bir gerçek daha ortaya çıktı. Müyesser Yıldız hakkında yazılarından dolayı suç duyurusunda bulunanın da Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar olmadığı anlaşıldı.

Bir tehlike gözden kaçtı!


Şu son günlerde koronavirüse yakalananların sayısında önemli artış olduğu açıklandı.  Ankara Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nusret Akyürek de “Bir tehlike gözden kaçtı” diyor ve şu önemli uyarıda bulunuyor:

“Korona pandemisi nedeniyle ülkemizde yaklaşık üç aydır hastalar acil bir durum olmadığı sürece hastaneye gelmedi, periyodik kontrollerini yaptırmadı. Özellikle
her hastalık gibi kanser epidemiyolojisinde 5. Dekad ve sonrası risk oluşturur.  Ne demek istedim? Kanserin büyümesi, ikilenmesi bu üç aylık dönemde en az iki devre geçirdi. Yani kanser bu üç ayda boyut büyümesi elde etti. Kanserin lokal-ileri ya da ileri evreye geçmesi oldu.

Bana gelen kanser hastalarında bu olumsuzluğu gözlüyorum. Ben bu hastaneler korona hastanesi yapılırken ya da bazı önlemler alınırken kanser hastalarına çok büyük zarar verildiğini düşünüyorum. Halbuki bu pandemide ölüm oranı binde bir! Peki kanser başta olmak üzere diğer hastalıklara bağlı ölüm oranı artarsa ne savunma yapacağız?

Bizde kararlar alınırken şeffaf, açık ve aydınlatıcı açıklamalar yapılmadı! İnşallah ben yanılırım.”

Ama şunu belirteyim. Nusret Hoca kolay kolay yanılmaz. Sözleri dikkate alınmalı.