Vefalı olanlar için Vefa, sadece İstanbul’da dar ve orta gelirli insanların yaşadıkları bir semtin adı değildir!

1872’den bu yana nice değeri çatısı altında eğitip ülkesine ve toplumuna yararlı bireyler olmalarını sağlamış Vefa Lisesi’ni bitirenler için bu sözcük, hem okullarının ismini ve bulunduğu semti hatırlatır, hem de yaşamları boyunca yitirmeyecekleri “vefa” duygusunu yansıtır.

Vefa Lisesi’ni bitirmiş olmalarına karşın vefasız çıkanlar yok mudur?

Elbette vardır, hatta çoktur!

Çünkü gerçek “Vefalı” olmak, şimdi anlatacağım örnekteki gibi hiç de kolay değildir!

★★★

Sahnedeki sunucunun fıkralar anlatarak konukları eğlendirmeye çalıştığı sırada, tüm bakışlar aniden kapıya çevrilmişti.
Herkes yakaları kalkık pardösüsü, fötr şapkasının altındaki sert bakışlı yüz ifadesiyle, Casablanca filminin ölümsüz aktörü Humphrey Bogart’ı andıran o kişiye bakıyordu.

Kararlı adımlarla sahneye ilerledi ve şapkasıyla herkesi selamladıktan sonra, hafızama adeta mıh gibi yerleşen o  konuşmayı yapmaya başladı.

Salonda ne kadar varlıklı iş adamı, ünlü avukat, doktor ve serbest meslek sahibi varsa isim isim sayıyor, parmak sallayarak “Bugüne kadar sizi yetiştiren okulunuz için ne yaptınız? Hangi taşın altına elinizi koydunuz” diye soruyor, hepsinden ne kadar para tahsil edeceğini söylüyor, vermeyeni tüm camiaya teşhir edeceğini duyuruyordu!..

★★★

Yanımdakilere Bogart’ın beyaz perdede canlandırdığı sert karakterleri çağrıştıran bu öfkeli kişinin kim olduğunu sordum.

“Okulumuzun efsanelerinden değerli ağabeyimiz Muhittin Gelgin” dediler.

O günden sonra Vefalıların hem korktukları, hem de büyük sevgi ve saygı duydukları Muhittin ağabeyle dost olduk.

Her sabah işe gider gibi okula geliyor, eksikleri, öğretmen ve öğrencilerin ihtiyaçlarını tespit ediyor ve bunları karşılamak için hepimize görevler veriyordu

Öylesine dürüst bir insandı ki okulda yediği öğle yemeklerinin parasını bile cebinden muhasebeye ödüyordu!..

★★★

Roman ve film kahramanlarını andıran bu müthiş insanı yakından tanıdıkça saygım da sevgim de artıyor, onu mutlu edebilmek için üzerime ne düşüyorsa yapmaya çalışıyordum. En büyük hayali, okulumuzun mezunlarının bir araya gelmelerini sağlayacak bir lokal, hatta bir konukevi yaptırmaktı. Böylece mezunların orada buluşarak okullarıyla olan bağlarını daha da güçlendireceklerine inanıyordu.

★★★

Rüyalarının gerçekleşmesine nasıl katkıda bulunabileceğimi düşünürken, Vefa Lisesi’nin kuruluş yıl dönümünü kutladığımız 3 Mayıs 1998’deki Boza Günü’nde sahneye çıktım ve tüm mezunlarımızı Büyük Vefalı Muhittin Gelgin ağabeyin hayalinin gerçek olması için yardıma çağırdım.

Örnek olabilmek amacıyla da ilk bağışı kendim yaptım.

Üç gün sonra posta kutuma gelen bir mektupta özetle şu satırlar yer alıyordu:

“Çok sevgili Vefalı Uğur Dündar kardeşim,

... Pazar günü yaptığınız o güzel konuşma ile sizin ve üç Divan Kurulu üyemizin büyük bağışlarla lokal kampanyamızı başlatmış olmanız, beni çok duygulandırdı. Hayatımın en mutlu gününü sizin sayenizde yaşadım ve gözyaşlarımı tutamadım. (...)

82 yaşındaki bir Vefalı ağabeyinizi ne kadar çok sevindirdiğinizi ve mutlu ettiğinizi bu kalemle dile getirmekten aciz kalıyorum. Bu satırları yazdığım için beni bağışlamanızı diliyorum çok sevgili Vefalı kardeşim. Sevgiler, saygılar...

1935-36 yılı Fen Bölümü Mezunu Vefalı Muhittin Gelgin ağabeyin...”

★★★

O günden sonra tüm Vefalılar, Muhittin ağabeyin hayattaki en büyük arzusunu yerine getirebilmek için seferber oldular.

Vefalılar Derneği’nin Büyük Başkanı Hakkı Baliç, Vakıf Başkanı Yusuf Öztiryaki ve unutulmaz müdürlerimizden Sakin Öner’in önderliğinde çalışan mezunlar, uygun bir bina aramaya koyuldular. Ama her yer ateş pahasıydı. Derken camianın imdadına Ulaştırma Bakanlığı da yapmış olan Hasan Basri Aktan yetişti ve Beyoğlu’nda harap durumdaki bir binanın tahsisini sağladı.

Bürokratik işlemlerin uzun sürmesi, gereken izinlerin güçlükle alınması nedeniyle tarihi yapının restorasyonuna büyük bir gecikmeyle başlandı.

★★★

Hayatını okuluna adayan Muhittin ağabey Haliç-Fener’deki evinde tek başına yaşıyor, huzurevine götürme ya da bakıcı tutma önerilerimizi geri çeviriyordu.
Israrlarımız karşısında ise, bunlara gerek olmadığını söylemekle yetiniyordu.

İlerlemiş yaşına karşın yemeklerini kendisi yapıyor, çamaşırlarını da titreyen elleriyle leğende yıkıyordu.

Bayramları el öpmeye gittiğimizde kapıda sevinçle karşılıyor ama ikramda bulunduktan sonra yine kapıdan uğurluyordu.

Neden içeriye davet etmediği hepimiz için merak konusuydu.

Hiç evlenmemişti.

Sorulduğunda “Ben okulumla evliyim, lisemizin tüm öğrencileri de benim evlatlarım” diyordu.

Oysa bizim liseden sonra İktisadi Ticari Bilimler Akademisi’ni bitirmiş, çalıştığı Merkez Bankası’ndan da müdür olarak emekli olmuştu.

Demek ki kalbi, aşk düzeyinde sevdiği Vefa Lisesi’nde kalmıştı...

★★★

2006 kışında, yaklaşık 15 gün boyunca telefonlara cevap vermeyince, dernek başkanımız Hakkı Baliç’i haberdar ederek  sağlığından endişelendiğimi söyledim. Zira son yıllarda peş peşe ameliyatlar geçirmiş ve kalın bağırsakları belindeki bir torbaya konulmuştu.

Hakkı Bey, “Merak etmeyin ben gider bakarım” dedi ve hemen Fener’deki eve gitti.

Kapıyı zorla açtırıp içeriye girdiğinde, yürek yakan yoksulluk görüntüsüyle karşılaşmış. Tek oda ve bir tuvaletten oluşan evde büyük bir masa, bir sandalye, yatak ve duvarda asılı kocaman Atatürk portresinden başka hiçbir eşya yokmuş. Muhittin ağabey, günlerdir, belki de hiçbir şey yemeden oracıkta yatıyormuş. Hakkı Bey koşulları anlatırken “Daha fazlasını söylemeye yüreğim el vermiyor” diyordu.

Masanın üzerindeki her şey Vefa Lisesi ile ilgiliymiş. Bir de zarf duruyormuş. Zarfı açıp baktığında bir miktar para ve bunların burs olarak verileceği öğrencilerin listesini bulmuş...

91 yaşındaki koca çınarın son nefesini vereceği yatağında bile yoksul çocuklarımızı düşünmüş olması, Hakkı Bey’i hüngür hüngür ağlatmış...

★★★

Muhittin ağabeyin yitip gitmesinin ardından upuzun 14 yıl geçti. Tüm çabalarımıza karşın, ekonomideki sıkıntılar ve malzeme fiyatlarının füze gibi yükselmesi nedeniyle Muhittin Gelgin Vefalılar Evi açılamadığından, hayatının en büyük rüyası henüz gerçekleşmedi.

Dün gece, Egeli Vefalılarla geleneksel yemeğimizde buluşup, Atatürkçü, Cumhuriyet sevdalısı, yurtsever öğrenciler yetiştirmeye devam eden gurur kaynağımız okulumuzun durumunu ve Derneğimizin kızlardan sonra erkek öğrencilerimiz için de 80 kişilik yurt yapma girişimini konuştuk. Tabii Vefalılar Evi’ni de... Dostlar 400 bin TL bulunduğu takdirde camiamıza yaraşır yapının açılması için hiçbir sorunun kalmayacağını
söylediler.


★★★

Tek başına ve yoksulluk içinde yaşadığı evinde son nefesini vermek üzereyken bile, emekli maaşından artırabildiği kadarını çocuklarımıza burs olarak bırakan Muhittin ağabey gibi okul ve eğitim sevdalılarının  adını yaşatmak, sadece Vefalıların değil, kalbi yurt sevgisiyle dolu tüm hayırseverlerin görevidir diye düşünüyoruz.

Bağış olmadığı takdirde, “Varlıklı bir yurttaşımız Vefalılar Derneği’ne bu parayı borç olarak versin, bizler taksitle ödemeye hazırız” diyoruz.

Borç senetlerinin altına şimdiden imzalarımızı
atıyoruz!..