Dün yazdım: “Beştepe’de, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın temsil ettiği çizgi nedir?” Çünkü... Bir tarafta, “ABD ile ilişkimiz, birbirimizi karşılıklı olarak güçlendirebileceğimiz ve ortak sorunları veya endişeleri birlikte ele alabileceğimiz çok yapıcı bir şekilde işleyebilir. Amerika’yla konuları  yapıcı bir diyalog yoluyla çok şeffaf ve samimi olarak konuşarak çözebileceğimize inanıyoruz” umudu var... Diğer tarafta gerçekler!



Örneğin...

İki gün önce IŞİD’e Karşı Uluslararası Koalisyon Sözcüsü Albay Wayne Marotto sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı ve şu cümleleri kurdu: “Kuzeydoğu Suriye’deki IŞİD hücrelerine bir darbe daha. SDG, IŞİD tehdidini caydırmak ve koalisyonun bölgede, barış ve istikrar çabalarını desteklemek için güvenlik operasyonlarına devam ediyor. Birlikte kalıcı olmaya kararlıyız.”  Ve paylaşımın altında bir fotoğraf var: YPG yani PKK bayraklı askeri kamuflaj giymiş SDG üyeleri!

SDG kim? Kürt, Arap, Süryani, Ermeni ve Türkmenler’den oluşan IŞİD’e karşı mücadele için oluşturulmuş ortak operasyon gücü. Silahlı gücünün çoğunu YPG oluşturuyor. Amerika Birleşik Devletleri tarafından fonlandı ve silahlandırıldı.

Tarih 22 Mayıs 2019... O dönem ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda yapılan “Suriye’de Çözüm Arayışı: Trump Yönetimi’nin Stratejisi” başlıklı oturumda şu cümleleri kurdu: “Başkan Donald Trump, SDG’nin çoğu unsuru ve PKK arasında siyasi bağın farkında. Güvenli bölge oluşturulması için Türkler’le ve yerel ortaklarımızla çalışıyoruz.”

Kartlar bu kadar açıkken, Beştepe gerçekten Amerika’nın YPG-PKK’dan vazgeçeceğine inanıyor mu? ABD tarafından her gün yapılan açıklamalar, YPG-PKK’nın Suriye’de ‘partner’ olduğu gerçeğini göstermiyor mu? Eğer Türkiye’nin kırmızı çizgisi “YPG” ise Biden yönetimiyle ‘yapıcı bir diyalog’ nasıl kurulacak?

Dış politikada revizyon mu?


Bu arada gazeteci Murat Yetkin’in de dün yetkinreport’da kaleme aldığı “Dış politikada revizyon işareti. “ABD ile de Rusya gibi...” başlıklı yazısı ipuçları taşıyor. Neden mi? İbrahim Kalın’ın, Bloomberg’e verdiği röportajı analiz eden Yetkin, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü’nün “Rusya ile her konuda anlaşıyor değiliz. Suriye ve Esad’ın geleceği, [Libya’da] Hafter, [Ukrayna’da] Kırım gibi konularda anlaşamıyoruz. Bunlara rağmen ilişkilerimizi yapıcı bir diyalogla yönetebiliyoruz. Neden aynısını ABD ile de yapmayalım?” cümlelerinin altını çizmiş! Şu soru önemli: “Siyasette karşılıklı çıkarlar söz konusuysa, verilecek tavize bağlı olarak uzlaşma mümkün olur. Her revizyon bir taviz değildir elbet. Her revizyon, her taviz kötü de değildir. Tavizlerin halkın çıkarlarından verilip verilmediği önem taşır. İlginç haftalar, aylar var önümüzde.”

Soru şu: Muhalefeti, ‘Biden dostu’ ilan eden iktidar ABD ile anlaşırsa –ki diplomasi denilecek- hangi konularda taviz verilecek? 2002’de iktidar olunduğunda kurulan ilişkilere geri mi dönülecek?

Ağıralioğlu’na yanıt


Bu yazıyı kaleme alırken BBC Türkçe’den Mahmut Hamsici’nin, HDP eski eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la yaptığı röportaj yayımlandı. 3 Mart’ta “Demirtaş’ın kodları” başlıklı yazımda, HDP’nin eski liderinin kurduğu “Türkiye, barışı iç dinamiklerle sağlayabilecek yeterliliktedir” cümlesine vurgu yapmıştım. BBC Türkçe de Selahattin Demirtaş’a ‘iç dinamikler’ sorusunu yöneltmiş. BBC Türkçe’den o bölümü okuyalım: “... Demirtaş, geçtiğimiz günlerde bir yazısında, (Türkiye, barışı iç dinamikleriyle sağlayabilecek yeterliliktedir) ifadesini kullandı. Kamuoyunda ‘Oslo süreci’ olarak anılan süreçte bazı yabancı aktörlerin de olduğu düşünülüyor. ‘Çözüm sürecinin’ ise tamamen yerel aktörler üzerinden ilerlediği yorumu yapılıyor. ‘Yani gelecekteki olası bir çözüm arayışının bu ikincisi gibi ‘yerli’ olması gerektiğini mi söylüyorsunuz?’ sorumuza Demirtaş, (Benim görüşüm bu şekilde. Türkiye’nin tüm sorunlarını, kendi iç dinamiklerine yaslanarak çözebileceğini düşünüyorum) cevabını verdi.”

İYİ PARTİ-HDP İLİŞKİSİ

Demirtaş’ın “HDP ve İYİ Parti arasında nasıl bir ilişki olmalı” sorusuna verdiği yanıt tartışma yaratır: “... Demokratik teamüller çerçevesinde eleştirel bir diyalog ve ilişki kurulması gerektiğine inanıyorum. Fakat İYİ Partili bazı ırkçı siyasetçilerin faşizan söylemleri, her türlü diyalog ve çözüm zeminini maalesef tahrip ediyor. Kullandıkları dilin Cumhur İttifakı’nın ötekileştirici, zehirli dilinden farkı yok.”

Burada Selahattin Demirtaş’ın, İYİ Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu gibi isimleri eleştirdiğinin notunu düşelim.

SONUÇ: 2023’e kadar ittifaklar, Türkiye’nin yönelimi vs... Çok şey değişecek gibi!