Türkiye İstatistik Kurumu’na göre 12 aylık ÜFE (Üretci Fiyatları Endeksi) %55 artmışken, TÜFE (Tüketici Fiyatları Endeksi) sadece %21 artmış. Bu büyük fark akla iki soru getiriyor. Birincisi; bu farkın bilimsel bir açıklaması var mı, yoksa ikisinden biri yanlış mı? İkincisi, ÜFE, TÜFE’nin öncü göstergesi mi? Yakında TÜFE de %55 olacak mı? Olursa, olduğu gün ÜFE nerede olabilir? ENAG’a (Enflasyon Araştırma Grubu) göre zaten aynı dönemde (Kasım 2020-Kasım 2021) TÜFE %59 artmıştır. ENAG’in ÜFE ölçmesi yoktur. Devalüasyon üzerinden enflasyon hesap eden Amerikalı Profesör Steve Hanke’e göre ise Türkiye’de enflasyon %79’a yükselmiş. Prof. Hanke, ÜFE-TÜFE ayırımı yapmamakta sadece “enflasyon” demektedir. Bulduğu oran herhalde ÜFE’ye tekabül etmektedir.  TÜFE ile ÜFE’nin farklı çıkması normaldir. Çünkü ölçümde kullanılan kalemler aynı değildir. Daha önemlisi bir ürünün “raftaki maliyeti” üreticiden çıkıp perakendeciye gelinceye kadar üstüne binen hizmetlerden dolayı artar. Bu artan maliyetin içinde, daha fazla “emek, kira ve faiz” vardır. Dolayısıyla, ulusal paranın değer kaybettiği veya ithal girdilerin birim fiyatlarının, ihraç birim fiyatlarından daha hızlı arttığı dönemlerde ÜFE oranı, TÜFE’den daha yüksek çıkar. Tersi gözlemleniyorsa, TL değerleniyor ve/veya başta petrol ürünleri ve  emtia olmak üzere ithal girdilerin fiyatları düşüyor demektir.

KURLAR VE ENFLASYON

Türkiye’de enflasyonun “itekleyicisi”  (driver) TL’nin değer kaybıdır. Bu değer kaybetme, ister MB’sı tarafından alınan bir kararla, isterse piyasada oluşmuş olsun netice itibarıyla bir devalüasyondur. 2020 yılının Kasım ayında dolar 8.48 TL imiş. Naci Ağbal-Lütfü Elvan ikilisi zamanında, faizler yükseltilince,  dolar kuru 2021’in Şubat ayında 6.89 TL’ye kadar gerilemiş. Ancak başkan karşı olduğu için, faiz yükseltme politikasından vazgeçilmiş tam tersine faiz indirmeye başlanınca kurlar derhal artmıştır.  Son iki üç ay içinde ise TL adeta “serbest düşüş-free fall” halinde değer kaybetmektedir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde enflasyonun yükselmesi kaçınılmazdır. Hükümete göre devalüasyon-enflasyon sarmalı günün sonunda kırılacaktır. Çünkü değer kaybeden TL sebebiyle, ithalat azalacak, ihracat artacaktır. Böylece döviz arzı, talebine denk olacaktır. Bu noktadan itibaren kurlar istikrara kavuşunca enflasyon da kendiliğinden duracaktır. Eğer ücretler ve diğer gelirler (kiralar, temettüler, reel faizler ve hizmet fiyatları) dolar kuru oranında artmazsa, bu sonucun alınması teorik olarak mümkündür.

NE OLURSA ENFLASYON ZIVANADAN ÇIKAR

Cevap: Fiyatlar ve gelirler dövize endekslenirse. Nokta. Gerek döviz, gerekse diğer mal ve hizmet fiyatlarının “nispi” (relative) artması, arz-talep eşitsizliğine karşı ekonominin otomatik düzeltme (self correcting mechanism) tepkimesidir.  Bu kabil fiyat artışları, ne kadar genel olursa olsun, enflasyon değildir. Ancak herkes  doları emsal gösterip kendi gelirinin de aynı oranda artmasını isterse yüksek enflasyonun psikolojik ortamı oluşur. Ortamın oluşması önemlidir ama tek başına yüksek enflasyon yaratmaz. İşin içine hükümet girip, hem “hiç bir vatandaşımı enflasyona ezdirmeyeceğim” hem de “kamu harcamalarına ve yatırımlarına tam gaz devam edeceğim” derse, enflasyon zıvanadan çıkar.

Son söz: Endeksleme, görünmez eli kesmektir.