Oğuz Kaan Salıcı, Millet İttifakı iktidarında ilk icraatın ‘Siyasi Ahlak Yasası’nı çıkararak ‘siyaset yoluyla zenginleşmeyi’ önlemek olacağını belirtti. “Bu tür siyasetçileri toplum da kınamalı” dedi.

Son haftalarda ana muhalefet partisi CHP, ülke gündemini iktidar partileri AKP ve MHP’den daha fazla belirleyerek öne çıktı. Türkiye’nin bir seçim atmosferine girdiği, aynı zamanda içte ekonomi, yoksulluk, işsizlik, mülteci sorunu, dışarda ABD, Rusya, Suriye ve diğer ülkelerle sorunların yaşandığı bu süreçte olayları bize en iyi açıklayabilecek isimlerden biriyle, CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı ile konuştum:

Sayın Kılıçdaroğlu, Meclis açılır açılmaz ilk olarak “Siyasi Ahlak Yasası” teklifini getireceğiz dedi. Acaba bu yazılı yasaların varlığı siyasi yolsuzlukları etkiliyor mu?

Biz, siyasetçiyken zenginleşenden mutlaka hesap sorulmasını istiyoruz. Siyasetçiyken zenginleşmeyi engelleyecek, böyle bir durum varsa bunu yargının konusu yapacak bir siyasi ahlak yasası çıkarılması gerektiğini söylüyoruz. Ama aynı zamanda toplumun da siyasetçinin zenginleşmesine olumsuz bir sıfat yüklüyor olması, kınaması lazım. Yasa çıkarılıp da yargı eliyle uygulanırsa engelleyici olur mu? Evet, olur ama esas engelleyecek olan o değişikliğe toplumun karşılık vermesidir. Yanlışlara sosyal medyada tepki geliyor ama şimdi de sosyal medya kanunu çıkacak öyle görünüyor. Neden alelacele bu yapılıyor? İnsanlar eleştirilerini başkalarına aktaramasınlar diye.

Sedat Peker’in belgelerle ortaya koyduğu iddialar, Erdoğan Bayraktar’ın açıklamalarıyla tekrar hatırlanan 17-25 Aralık yolsuzluk olayları milletin gündeminden düşmüyor. Bunları soruşturacak bir savcı çıkmayacağına mı inanmaları lazım?

Gördüğünüz gibi çıkmıyor. Biliyorsunuz bunun için savcılara özel olarak şikayette bulunmaya gerek yok, resen soruşturma başlatabilirler. “Eski Türkiye” diyerek kötüledikleri Türkiye’de savcılar kamuoyuna yansıyan bir mesele varsa bununla ilgili işlem yapıyorlardı. Şimdi niye yapamıyorlar? Hakim ve savcılar da baskı altında, tamamen siyasileşmiş bir yapı var. Vatandaşa “en büyük sorunlarınız nedir” diye sorduğunuzda önce ekonomi, işsizlik, hayat pahalılığı çıkıyor ama maalesef ilk 5’in içinde adalet de çıkıyor. İnsanımız adaletin olmadığına inanıyor. Önce “kime ceza verileceğine” karar verilip o kişileri suçlayacak kanıt toplanıyor, oluşturuluyor. Bunları FETÖ döneminde gördük, benzer olaylar yaşanıyor.

Cumhurbaşkanı’nın ABD’de bir televizyon kanalına verdiği röportajda yaptığı Türkiye-ABD kıyaslaması tepki topladı. Siyaset bilimi açısından ve siyasetçi olarak sizin bu konuda görüşünüz nedir?

Sayın Erdoğan “ABD, Türkiye gibi değil, çok güçlü bir ülke” diyerek 20 yıldır tek başına yönettiği ülkenin zayıf olduğunu söylüyor. Bu ülkeyi güçlendirmesi gereken kişi görevini yapmamış, üstüne bir başka ülkeyi övüyorsa o makamı derhal terk etmelidir. Türkiye Erdoğan’ın zannettiği gibi bir “şahsım” ülkesi değildir. O makamda şahsı adına değil, 82 milyon adına konuştuğunu aklından çıkarmamalıdır. Bu sözleriyle kendisini oraya getiren iradeye saygısızlık ediyor. Biz, halkımızı temsil eden koltukta başka ülkelere hayran olan cumhurbaşkanlarını değil, kendi ülkesini dünya lideri yapmak için çalışanları görmek isteriz. Dilerim Erdoğan ülkemizin çıkarlarının sonuna kadar korunması gereken toplantılarda da, ABD’ye duyduğu bu hayranlıkla masada sürekli taviz vermiyordur. Erdoğan, emperyalizme karşı savaşarak bizlere bağımsızlığımızı kazandıran Atatürk’ün ülkesini bu şekilde küçük düşüremez.

DEMOKRASİ MÜCADELESİ BOĞAZİÇİ’NDE BAŞLADI


Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nü bitiren Oğuz Kaan Salıcı, Sosyal Demokrat Üniversiteliler Platformu’nun ve Demokrasi İçin Gençlik Platformu’nun kuruluşunda yer aldı. 2012’de CHP İstanbul İl Başkanlığı görevini üstlendi.



2018’de de İstanbul Milletvekili seçildi ve CHP’nin örgütlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na getirildi.

Bölgemizin sorunu terör sığınmacılar ve iç savaş!


Meclis Dışişleri Komisyonu üyesisiniz, siyaset bilimcisiniz ve CHP içinde kurulan Doğu Masası’nın da başkanısınız. Sizin başkanlığınızda bir heyet, bu ay başında Erbil’e gitti. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle görüştü. Orada, sınırımızda kurulmaya çalışılan PKK/PYD devleti konusu konuşuldu mu? Kuzey Irak’ta Türk askerlerine yapılan saldırılar ve şehitlerimiz konusunda bir çözüm öneriyorlar mı?

Biz Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı anlatmak üzere gittik. Bu teşkilat bölgedeki 4 ülkenin; Türkiye, Irak, İran ve Suriye’nin bir araya gelmesi ve bu bölgede istikrar sağlanmasını hedefliyor. İstikrar sağlandığı zaman bunun demokratik değerlerin ilerletilmesine de, ekonomik anlamda zenginleşmeye de, refah içinde birlikte yaşamaya da katkısı olacak. 3 temel problem var; 1- Terör, 2- Sığınmacılar, 3-İç savaşlar ki bunların üçü de birbiriyle bağlantılı ve bu konulardan en çok muzdarip olan da Türkiye. Diğerlerinin de sıkıntıları var ama en büyük rahatsızlığı yaşayan, özellikle sığınmacılar ve terör söz konusu olduğunda Türkiye. Orada Bölgesel Yönetim yetkilileri, parlamentodaki yetkililer ve siyasi partilerle görüştük. Aslında Bölgesel Yönetim’in siyasi anlamda genel bir fotoğrafını çekmek ve bundan sonraki süreçle ilgili CHP’nin dış politika vizyonunu paylaşmak için gittik. Söylediğiniz konular ele alındı ama bir görüşmede bütün detaylarıyla ele alınacak konular değil bunlar. Onlar da terörden çok çektiklerini ve bitmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Sadece Bölgesel Yönetim değil, görüştüğümüz siyasi partiler terörle ilgili hem kendi ülkelerinin, hem de Türkiye’nin bu tehdit altında kalıyor olmasından duydukları rahatsızlığı dile getirdiler. Irak’tan baktığınız zaman onların muhatap olduğu başka terör örgütleri de var. Biz gitmeden 2 gün önce IŞİD 13 güvenlik görevlisini öldürdü Kerkük’te. Onun için terör bir ana başlık olarak ele alınıyor.

Türkiye’nin sükunete aklıselime ihtiyacı var


Muhalefete her türlü hakareti yapıyorlar, bir kavgada söylenmeyecek sözleri söylüyorlar ama bununla ilgili hiçbir soruşturmaya uğramıyorlar. Sokağa çıkıldığında, tutmuş oldukları adamlar üzerinden muhalefet liderlerini bazen linç etmeye çalışıyor veya sözlü saldırılarda bulunulmasını sağlıyorlar. Parti olarak biz eleştirilerimizi dile getirmeye, belediyelerimizle hizmet üretmeye devam edeceğiz. Demokrasi, vatandaşın önüne gelen sandıktan çıkan iradeyle iktidarın değişmesi dışında hiçbir yola tevessül etmeyeceğiz. Türkiye’nin kargaşaya ihtiyacı yok, sukunete, istikrara ve aklıselime ihtiyacı var.”

Çözüm için Esad’la da Ruhani’yle de görüşürüz


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika ziyareti bir sonuç getirmedi, maalasef tam aksine yeni huzursuzluklar yarattı. Putin’le görüşmesinden önce Rusya, İdlib ve Afrin’e hava saldırılarında bulundu. Askerlerimiz çok yönlü tehlike altında. İktidar, hemen Esad’la görüşmesi gerekirken bunu yapmaktan kaçınıyor. Sayın Kılıçdaroğlu, “Bizim iktidarımızda komşularımızla barışacağız” diyor ama o zamana kadar nasıl bir çözüm bulunabilir?

Suriye’de yaşananlarla ilgili yanlışları en başından beri ifade ediyoruz. Hatırlıyorsunuz, bundan yıllar önce Suriye’ye Cumhuriyet Halk Partili bir heyet gitti, neler söylediler. Mısır’a bir heyet gitti, ben de o heyetin içindeydim. Bizi “darbecilerin ayağına gitmekle” suçladılar, bugün ne yapıyor iktidar? Hem Suriye ile alttan alttan iş bitiriyor, hem Mısır’la ilişkileri normalleştirmek için görüşmeler yapıyor. Buna karşılık Cumhuriyet Halk Partisi’nin başka bir ülkeye heyet göndermesine katlanamaz durumdalar. Neredeyse KKTC’ye niye gittiniz diye soracaklar, bu hale gelmiş durumda. AKP her şeyi kontrol altına almak isteyen, kendisinden başka herhangi bir siyasi partinin veya siyasetçinin konuşmasından azami düzeyde rahatsız olan bir siyasi parti. Erbil’e gittiğimiz için de bizi eleştiriyorlar. Daha önce Genel Başkanımızın Bağdat’a gitmesini de eleştirmişlerdi. Ama biz Türkiye’nin çıkarlarını savunma peşindeyiz, diplomasinin devrede olması gerektiğini söylüyoruz, koşullar oluştuğunda Esad’la da görüşürüz, Ruhani’yle de. Çünkü biz, komşularımızla ilişkilerimizin iyi olmasını istiyoruz.