Asgari ücret çalışmalarıyla bilinen Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Selin Pelek, “İktidar emekçilerin refahını artırmak istiyorsa; asgari ücreti arttırması yetmez. Kayıt dışı istihdamı ve bildirilen asgari ücretin çalışanın eline geçip geçmediğini de denetlemeli” diyor.

İşverenlerin “ücret gaspının” önüne ancak çalışanların öz gücüyle yürüteceği sendikal mücadele geçebilir.

Pelek önemli bir noktaya işaret ediyor.

Hanehalkı anketlerinde belirtilen “aylık gelir” beyanlarıyla, TÜİK’in açıkladığı asgari ücretli sayısı örtüşmüyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarına göre 2020 yılında kayıtlı işçi sayısı 15 milyon 203 bin.

Bunların 6 milyon 390 bini asgari ücretli.

Yaklaşık yüzde 42’si...

Pelek’in araştırmasına göre de toplam çalışanlar içinde “gerçek asgari ücretli” oranı, yüzde 25.2 ile 2016 yılında çıktığı zirveyi koruyor.

Pelek’in araştırmasından ilerleyelim...

AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde çalışanların yüzde 13.3’ü asgari ücret alıyormuş, bir yıl sonra bu oran AB ülkeleri seviyelerine doğru yaklaşarak yüzde 9.3’e kadar düşmüş...

Asgari ücretle çalışanların yaklaşık yüzde 13’ü bugün 2 bin 829 TL olan asgari ücretin bile altında ücret alıyor.

Kimse de işverene bu “ücret gaspının” nedenini, niçinini sormuyor.

Ülkenin“refah toplumu” olmaktan uzaklaştığının bir göstergesi de bu tablo!...

Efendim siyaset kulislerine göre Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, AKP Merkez Yürütme Kurulu toplantısında, bugünlerde müzakere edilen 2022 yılı için belirlenecek asgari ücretin 4 bin liranın altında olmaması gerektiğini söylemiş.

Çalışma Bakanı Vedat Bilgin hık-mık etmiş; asgari ücret 4 bin lira olursa, işverene maliyeti 6 bin 500 liraya çıkarmış.

3-5 yerden maaş alanların devlete maliyetinden sözeden yok!

Asgari ücretin bile altında çalıştırıyorlar


Pelek, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mustafa Kahveci ile kaleme aldıkları “Asgari Ücret ve Politika: Asgari Ücreti Seçimler mi Belirliyor?” başlıklı çalışmasında, “ortanca gelir” oranının ülkede çalışanların genel seviyesini daha net ortaya koyduğunu söylüyor.

Ortanca gelir; çalışanların en yüksek ve en düşük gelirlerinin ortalamasını gösterir.

Bu tabloya göre de 2017 yılında asgari ücretin iki katından az kazanan toplam çalışan oranı yüzde 38.3 ile tepe noktaya ulaşıyor.

Emek dünyası topyekün yoksullaşıyor.

Asgari ücretli sayısı iki yönden sapma gösteriyor.

Birincisi; işletmeler vergiden kaçınmak için yüksek maaş alanları da, asgari ücretli çalışan olarak gösteriyor.

Ücretlerin asgari ücreti aşan kısmını elden ödüyorlar.

Bu iyisi!

Daha fenası da var. Onlar da asgari SGK’ya asgari ücreti yatırmış gösteriyor, ancak ücretin bir bölümünü geri alıyor.

Emek hırsızlığı manasına gelen bu uygulamalar; emeklilik aylığı, tazminat, işsizlik maaşı gibi hakların da tırpanlanması demek...

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) kapısından geri çevrilen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “gerçeği arama” turuna SGK’yı da eklerse bu “sömürü” tablosunu bize çok daha iyi anlatabilir.

Bölgesel asgari ücret olur mu?


Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (Betam) Başkanı Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, enflasyon oranına göre belirlenen asgari ücretin alım gücünün bölgelere göre farklılık gösterdiğine işaret ediyor.

Bölgesel asgari ücret önerisine

işçi sendikaları çok sıcak yaklaşmıyor. Bu yöntemden kırsal kesimin zararlı çıkacağı görüşündeler...

Ne var ki İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentler ile küçük şehirlerde yaşam giderleri arasında fark ortada.

Kentlerde 4 kişilik bir ailenin aylık 4 bin lira gelir ile yaşaması açlık sınırına karşılık gelirlerken; kimi kırsal bölgelerde bu ücretle karın doyurmak mümkün...

O nedenle kentlerin enflasyon oranının belirlenmesi de kıymetli.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 321 ürün etiketini baz alarak yaptırdığı araştırmaya göre, kentte yaşam maliyeti son bir yılda yüzde 50.18 artmış.

Özetle asgari ücret, salt enflasyon oranı dikkate alınarak arttığında, çalışma dünyasında gelir adaleti sağlanmış olmuyor.

Kaldı ki zaten TÜİK verileri de tartışmalı.

Emekçilerin refahını arttıracak asgari ücret;  yaşam maliyeti, vergi düzenlemeleri, eksik ödeme, kayıt dışılığın önlenmesi ve denetim konularıyla birlikte ele alındığında anlamlı olabilir.