Siyasal tansiyon biraz artış gösterse başta yöneticiler, siyasal parti sözcüleri ve temsilcileri karşı yanı suçlayarak kendilerince bir açılım başlatırlar. Oysa hepsinin ortamın kararmasında değişik ölçüde de olsa payları vardır. Ancak kimse sorumluluk almak istemediğinden kusuru-suçu hep karşı yana yüklemeye çalışır. Dünyanın birçok ülkesinde izlenen bu durum ülkemiz için de geçerlidir. Günümüz iktidarı, halk diliyle kendini ”sütten çıkmış ak kaşık” sayarak sürekli muhalefet partilerini suçlar. Bu, alışılmış ve bıkkınlık vermiş bir yöntemdir. Günümüz iktidar partisinin başı, sürekli suçlayarak, ayrıca kullanılması yadırganan, sert ve kimi çirkin sözlerle karşıtlarını karalayarak bildiklerini okumaktadır.

Anayasa’nın 103. maddesindeki cumhurbaşkanlığı andında açıkça yazan TARAFSIZlığa tümüyle aykırı konumu ve tutumuyla partizanlığını sürdüren AKP genel başkanının bölücü, suçlayıcı, sert konuşmaları, açık saldırıları ”80 milyonu temsil” durumuyla bağdaşmamaktadır. Ulusun tümünü temsil görevi ve savı karşısında iktidar partisi liderliğiyle karşı partilere yönelik tutumu aykırılıklar dizisidir. Sezilmekten öte anlaşılmaktadır ki AKP’nin suları ısınmıştır. Karşıtlarına ilişkin sözleri, yenilikler getiriyorlar, iyi şeyler düşünüp yapıyorlar gibi görüntü vermeleri ve konuşmaları, boşluklarını örtme çabalarından başka bir şey değildir. Dönemlerinde en çok yara alan değerler toplumsal barış ve ulusal dayanışmadır.

Toplumu oyalama, sindirme ve susturma çabaları, Anayasa değişikliği çağrısıyla görüntü ve umut verme girişimlerinden bir sonuç alamayacakları bellidir. Anayasa değişikliği çağrısını çok kimse içtenlikli bulmuyor, gerçekçi bulmuyor. Kişisel yönetime hukuksal dayanak arayışı olarak karşılanıyor. Bugünden sonra yapacakları bugüne kadar yapılanlardan anlaşılmaktadır. Gerçekte en çok yalan aşk, siyaset, ticaret ve adalet alanında duyulmaktadır. Yalanın iktidarı ve egemenliği asla geçerli ve sürekli değildir. Doğruluk ve dürüstlük, gerçek bir kişilik için temeldir, kaynaktır.

İktidar kaynaklı siyasal masallar, siyasal oyunlar ve siyasal gösterilerle dinletilmek isteniyor. Ama artık toplumun katlanma gücü tükendi. Yaşam pahalılığı, siyasal zikzaklar ve çarpıklıklar dayanma olgusunu geçersiz kıldı. Kimilerinin siyasal saltanatı yanında halk pazaryerlerine bile çekinerek uğramaya başladı. “Ateş pahası” sözünün anlattığı sıkıntı, geçim ağırlığını sorun durumuna getirdi. Kendi aylık ve yolluklarıyla sıkıntıları yaşamayanların başkalarını anlaması güçtür. İktidar olanakları, çevredekilerin şakşaklarıyla yakınmaları önleme, duyurmama gürültüleri, ilgili ve yetkilileri duyarsızlaştırıyor, duygusuzlaştırıyor. Siyasal ahlakın kimi olumsuzluklarla tartışılıp eleştirildiği günümüzde halkın, gençlerin, öğrencilerin, yaşlıların, emeklilerin, yalnızların ve yoksulların sorunları gereken ilgiyi görmüyor. Kaygılar ve üzüntüler yaşamın tadını bozuyor, düşürüyor.

YENİ YAYINLARDAN

Araştırmacı yazar Semih KALKANOĞLU’nun yoğun çalışmalarının ürünü yazılarıyla yaşamımıza tuttuğu ışık unutulmaz katkılardır. Aydınlanmamıza desteğini içtenlikle sürdürüyor. Günümüz koşullarında övülecek çabalarla katkıları için kendisini kutluyorum.

Ankara ve İstanbul Barolarının geleneksel dergileri düzenli biçimde yayımlanmaktadır.

Alican TÜRK’ün”28 Şubat, Yalanlar-Gerçekler-Belgeler” adlı kitabı GALEATİ Yayıncılık ürünü.

Atilâ SARP’ın ‘’Rüyalarım-Darbelerin Travması” adlı kitabı BARIŞ Kitap ürünü.

Gülsüm BALDİŞ’in “Hasreti Sevdim” adlı kitabı TOGAN yayınları ürünü.

Prof. Dr. Rona AYBAY ile Dr. Ahmet YAĞLI’nın ortak yapıtı “Günümüzden Geçmişe Karşılaştırmalı 1982 Anayasası”.

Gazeteci Mehmet BİCAN’ın “Adım Adım İltica” adlı kitapları GALEATİ Yayıncılık ürünü.

Sevim İrem ALKILINÇ’ın İngilizceden dilimize çevirdiği, “Kadın Dedi Ki” adlı kitabı BİLGİ Yayınevi ürünüdür.