DIŞİŞLERİ’NDEN KINAMA GELMEDİ


Tarih 18 Nisan 2022...

Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirilen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı ile yurt içinde Eren operasyonlarının ardından Pençe-Kilit Operasyonu başladı. Pençe-Kilit operasyonunun başlatıldığını duyuran Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Irak’ın kuzeyinden halkımıza ve güvenlik güçlerimize yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek ve hudut güvenliğimizi sağlamak maksadıyla terör hedeflerine yönelik Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, bu gece itibarıyla Pençe-Kilit Operasyonu’nu başlatmıştır” ifadelerini kullandı.

Yedi gün sonra...

“... We are deeply concerned by reports of shelling on Kobani and deplore any loss of civilian life. The United States calls on all parties to deescalate...”

Bu mesajı ABD’nin Suriye Büyükelçiliği, sosyal medya hesabından 25 Nisan 2022’de yayımladı.

Amerika dedi ki:

Kobani’ye yönelik bombardıman haberlerinden derin endişe duyuyoruz ve herhangi bir sivil can kaybını esefle karşılıyoruz. ABD, tüm tarafları gerilimi düşürmeye çağırıyor.”

Kim bu taraflar?

Türk Silahlı Kuvvetleri ve PKK/YPG! Yani... İki eşit ordu!

Peki Dışişleri Bakanlığı’ndan bir kınama ya da tepki geldi mi? Gelmedi...

“Stratejik ortak” Amerika’nın kara gücü PKK/YPG’ye nasıl sahip çıktığını bir kez daha gördük..

Aslında ABD’nin mesajından önce kamuoyunu bilgilendiren isim terör örgütü PKK-YPG’nin sözde lideri Mazlum Abdi oldu. Abdi, ABD Büyükelçiliği’nden yaklaşık 2 saat önce sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı: “... Türkiye, garantör ülkeler ile varılan uluslararası sözleşmelere yönelik ihlallerini artırıyor. Kobani’nin hedef alınması, masum sivillere yönelik bombardımanlar ve yönetimde yer alan yetkililerin SİHA’lar ile öldürülmesi, güvenliği ve barışı tehdit eden ve IŞİD karşıtı operasyonları engelleyen provokasyonlardır.”

Bu arada Türkiye’nin operasyonları sürdü ve 28 Nisan’da (dün) Milli Savunma Bakanlığı şu mesajı yayımladı:

“Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyindeki terör inlerini yerle bir etmeyi sürdürüyor. Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı bölgelerine saldırı hazırlığında oldukları tespit edilen 12 PKK/YPG’li terörist etkisiz hale getirildi.”

Geçen haftaya uzanalım...


Hulusi Akar’ın mesajına yanıt!


Hürriyet Gazetesi yazarı Sedat Ergin, 25 Nisan’da köşesinde Bakan Hulusi Akar’la yaptığı sohbeti yazdı. Görüşmenin, 21 Nisan’da yani perşembe günü Ege’de “Mavi Vatan” tatbikatında olduğunu yazan Ergin, Akar’ın PKK/YPG konusunda yaptığı tespitleri de şu cümlelerle aktardı:

“... Akar, ABD ile ilişkiler söz konusu olduğunda her seferinde aynı temayı vurguluyor. S-400, F-35 gibi konuları iki ülke arasında pekala çözüme kavuşturulabilecek sorunlar kategorisinde görüyor. Ama YPG meselesini bu gruptan ayırarak, (Türkiye ile ABD arasındaki en önemli problem YPG’nin terörist olduğunun kabul edilmemesidir) diye konuşuyor. Akar, (Biz PKK eşittir YPG diyoruz. YPG’nin PKK’dan farklı olduğunu söylemek bizim aklımızla alay etmek anlamına gelir. Tırlarla tonlarca yardım gitti teröristlere. Bunlar müttefiklik ruhuna uymuyor. Olacak şey değil. ABD, YPG sevdasından maalesef vazgeçemiyor) diye konuşuyor.

Hulusi Akar’ın bu sözlerinden dört gün sonra ABD’nin Suriye Büyükelçiliği’nden “Kobani’ye yönelik bombardıman haberlerinden derin endişe duyuyoruz ve herhangi bir sivil can kaybını esefle karşılıyoruz. ABD, tüm tarafları gerilimi düşürmeye çağırıyor” mesajı yayımlanması dikkat çekici!

Beş yıl öncesine dönelim.

Kim “demokratik”


Temmuz 2017...

ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas, ABD’nin önemli düşünce kuruluşlarından Aspen Enstitüsünün Colorado eyaletinde gerçekleştirilen yıllık güvenlik toplantısında konuştu. Türkiye’nin, terör örgütü PKK ile ilişkili görmesi sebebiyle YPG’ye “isim değiştirme” tavsiyesinde bulunduklarını, bunun üzerine örgütün, adını “Suriye Demokratik Güçleri” (SDG) olarak değiştirdiğini söyledi:

“Onlar kendilerine resmi olarak YPG diyorlardı ki Türkler, bunun PKK ile aynı olduğunu söylüyor ve ‘Benim terörist bir düşmanımla muhatap oluyorsunuz, bunu müttefik olarak nasıl yapabilirsiniz?’ diyordu. Biz de bunun üzerine onlara isimlerini değiştirmeleri gerektiğini söyledik. Mesela, YPG dışında kendinizi nasıl adlandırmak istersiniz? Bir gün sonra adlarının ‘Suriye Demokratik Güçleri’ olduğunu ilan ettiler. Adlarının ortasına ‘demokratik’ ifadesini koymalarının zekice bir hamle olduğunu düşündüm. Bu, onlara bir miktar itibar sağladı.”

Dün SÖZCÜ yazarı Soner Yalçın sormuştu: Kim “faşist”... O zaman bir soru daha: Kim “demokratik”...