Bugün Cumhuriyet’in kuruluşunun 99. yılı. Normalde Cumhuriyet’in erdemlerine dair bir yazı yazmayı tercih ederim. Ancak bugün, son zamanlarda pervasız konuşmalarla karşımıza çıkan Cumhuriyet karşıtlarını atalarına dikkatinizi çekmek istedim.

NUTUK’u açıp ulu önder Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilanından sonra yükselen itirazlara dair tespitlerini okudum ve köşemi lafı uzatmadan Ulu Önder Atatürk’ün kaleminden çıkmış satırlara bırakmak istedim. Okuyunca göreceksiniz ki bugünkü cumhuriyet karşıtları, 99 yıl önceki cumhuriyet karşıtlarından farksız, hatta daha pervasız:

“Efendiler, Cumhuriyet’in ilânı, bütün milletçe sevinçle karşılandı. Her tarafta parlak sevinç gösterileri yapıldı. Yalnız İstanbul’da iki-üç gazete ve yalnız İstanbul’da toplanan bazı kimseler, milletin genel ve samimî olan bu sevincine katılmaktan çekindiler. Endişeye düştüler. Cumhuriyet’in ilânına önayak olanları eleştirmeye başladılar.

İşaret ettiğim gazetelerin ve şahısların Cumhuriyet’in ilânını nasıl karşıladıklarını hatırlamak için sadece o günlerdeki yayınları gözden geçirmek yeterlidir.

Mesela ‘Yaşasın Cumhuriyet’ başlığı altındaki yazılar bile Cumhuriyet’in kuruluş ve duyuruluş şeklinin garip olduğunu, bunda ‘sıkboğaza getirilmiş gibi bir durum’ bulunduğunu ilan ediyordu. Bu yazıların sahibi şu görüşleri ileri sürüyordu:

‘Şöyle olacağı böyle olacağı söylenip dururken, diğer taraftan birdenbire birkaç saat içinde, Kanun-ı Esası değişikliği yapılıvermesi en yumuşak deyimi ile gayritabiî bir harekettir.’

Bizim davranış tarzımız ‘medeniyet dünyasını anlamış, okumuş, incelemiş ve devlet idaresinde tecrübe kazanmış kafalardan çıkacak bir muhakeme eseri’ değilmiş!

Cumhuriyet’in ilânını Meclis’in alkışlarla kabul etmesi, milletin top atışları ile kutlaması eleştiriliyor ve deniyordu ki: ‘Cumhuriyet alkış ile dua ile şenlik ve donanma ile yaşamaz.’ ‘Cumhuriyet bir tılsım değildir. Millet Meclisi’nde bir büyü yapıldı. Bundan sonra her iş kendiliğinden düzelecek, her derdin çaresi kendiliğinden bulunacak değildir.’

‘Ben cumhuriyetçiyim’ diyenlerin, Cumhuriyet’in ilânı günü kaleminden çıkacak sözler bunlar mı olmalıydı. En yüksek idare şeklinin Cumhuriyet’ten başka bir şey olmayacağına inandığını iddia edenlerin Cumhuriyet kelimesine ‘bir put gibi tapmam’ demesindeki anlam ve kasıt neydi?

Meclis toplantı hâlinde bulunmadığı zaman, ‘Onun güvenoyu verdiği bir hükûmetin düşürüleceği’ şeklinde asılsız bir fikri kamuoyunda canlandırıp ‘böyle bir hak padişahlara bile verilmemişti. Şimdi o hak, Cumhurbaşkanı’na mı veriliyor?’ sorusu kime ve ne maksatla yöneltiliyordu?

Bu yazıları yazanın maksadı, Cumhuriyet’i halka sevdirmek mi, yoksa bunun put gibi tapılacak bir şey olmadığını anlatmak mıydı? ‘Cumhuriyet bize rejim değişikliği ile zihniyet değişikliği de getiriyor mu? Kabineye girecek olan kimselere birer devlet adamı kafası hediye ediyor mu?’ sözleriyle daha ilk anda Cumhuriyet’in değer ve önemini azaltmaya kalkışmak ‘Cumhuriyetçiyim’ diyenlerden beklenebilir miydi?

En hafif bir rüzgârdan bile korunması gereken yeni doğmuş bir çocuğun, onu beslediklerini söyleyenler tarafından bu şekilde hırpalanması doğru muydu?

Bu düşüncelere yer veren gazetenin başka bir sayfasında ‘’Türkiye Cumhuriyeti’nin İlânı’’ başlığı altında yer alan birçok düşünceler arasında: ‘... Bu yeni merhaleye ulaşan Türk milleti, acaba burada uzunca bir süre huzur içinde dinlenebilecek, burası onun için bir canlılık ve güç kaynağı, bir rahatlık ve mutluluk kaynağı olabilecek midir? Bu merhale onun sosyal yapısını kırıp dökmeden kucaklayabilecek bir çerçeve niteliği taşımakta mıdır? Cumhuriyet acaba olayların zorlaması karşısında çaresizlikten kaçıp sığınılan bir saçak altı mı olacaktır?’ gibi endişe ve ümitsizlik veren sözlerin sırası mıydı?

Cumhuriyet’in ümit, rahatlık ve mutluluk getireceğinden şüphe ve endişeye kapılan kimse, ümit, rahatlık ve mutluluğu nereden ve hangi kaynaktan bekliyordu? Cumhuriyet’in, milletimizin sosyal yapısını kırıp dökebileceği ihtimali, Cumhuriyeti benimsemiş olan kimselerin kafasında nasıl yer bulabiliyordu.

(...)

Eğer bu yazarlar, Cumhuriyet’in ilânı günü yaygaralı hücumlara başlamayıp, önce Cumhuriyet’in ilânını iyi niyetle ve samimiyetle karşılamış olsalar, kamuoyunu kararsızlık ve karışıklığa düşürecek şekilde değil de Cumhuriyet’in iyi yanlarını tanıtıcı ve onun ilânının pek yerinde olduğunu kamuoyuna telkin eden yazılar yazmış olsalardı, ondan sonra yapacakları her türlü tenkidin samimiyetini iddiada haklı olabilirlerdi. Fakat gördüğümüz tutum ve davranış böyle olmamıştır.”

★★★

Ben yer darlığından hepsini aktaramadım. Tamamını NUTUK’tan okuyabilirsiniz. Bu satırlardan iki sonuç çıkardım:

1 - Atatürk eleştirilere büyük hoşgörüyle, nezaketle, sağduyuyla ve yine sözcüklerle yanıt vermiş.

2 - Cumhuriyet 99 yılda bu topraklarda kök salsa da Cumhuriyet karşıtları hiç değişmemiş.

Cumhuriyet’i ikinci yüzyılında da büyütmek, demokrasiyle taçlandırmak hepimizin vatandaşlık görevidir. Cumhuriyet karşıtlarına inat:

YAŞASIN CUMHURİYET!